Hepinize selamlarrr canlarımmmm <3
oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın....
Hadi ikinci bölümü geceçelim...
BÖLÜM İKİ
*"Sana bir şey olmasını istemiyorum."*
Sustum ama içimde ona karşı bazı şüpheler oluştu. Bu konuşmaları çok garipti. Arabanın arkasındaki kutuyu alarak incelemeye başladım belki üstünde bazı yazılar yazıyordur diyerek kutunun altını çevirdiğimde bir sembol ile karşılaştım. Sanki şeye benziyordu, güneşe evet bu bir güneş sembolü. Çok garipti ilk defa böyle bir sembol ile karşılaştım derken bir anda Jung direksiyonu sağa doğru kırdı. "Sen delirdin mi ölmek mi istiyorsun ne yaptığını sanıyorsun?" diyerek bağırdım. Jung bana bakarak,
"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun etrafımızı kontrol etmen gerekirken o aptal kutuyla oynuyorsun o adamlar önümüze çıktı bu yüzden direksiyonu sağa doğru kırdım."
"B-ben üzgünüm evet etrafı kontrol etmem gerekirdi ama bu kadar sinirlenmene gerek yoktu." Dedim.
Artık arabayı kullanamazdık. Hemen kutuyu elime alıp arabadan inip hızlıca 2. Evime doğru koşmaya başladık. Bizi takip etmediklerinden artık emindik. Evime ulaşmak üzereydik hemen evimin anahtarını onu sakladığım saksının içinden çıkardım. Kapıyı açtım ve salona doğru yürüdük.
Yüzümü yıkamaya gittiğimde telefonum çaldı. Arayan okul öğretmenim Lusy hanımdı. Telefonu açtım ve bana dediği şey;
Neden üç gündür okula gelmediğim?
Evet öğretmenime peşimde bir kutu yüzünden siyah giyinimli manyak adamlar olduğunu söyleyemezdim saçma gelirdi. Öğretmenime bir kaç gündür hasta olduğumu ve doktorumun bana dinlenmem gerektiğini söylediğini söyledim. Uhh daha iyi bir yalan bulamazdım amaa öğretmenim buna inandı. Geçmiş olsun diyerek telefonu kapattı. Yüzümü yıkayıp salona doğru yürüdüm. Jung koltuğun bir kenarına uzanmış etrafa bakıyordu.
Bir anda ayağa kalkıp yanıma gelerek,
"Sara sana bağırıp durduğum için üzgünüm ama seni tehlikelerden korumak zorundayım sana bir şey olmasını istemiyorum." Diyerek bir anda bana sarıldı.
Şok içerisinde ben öylece kala kaldım. hemen geri çekildim ve bunun önemli olmadığını söyledim. Ama hala içimde Jung'a karşı bir şüphe vardı...
Kutuyu tekrar elime alarak daha da çok incelemeye başladım. Kutunun kilit yeri çok değişikti. Bir an bir ses geldi ahahah bu benim karnımdan geliyordu aç olmalıydım. Jung'a aç misin diye sordum. Kafasını onaylayan bir şekilde aşağı ve yukarı hareket ettirdi. Mutfağa gidip bir şeyler hazırlayıp salona geçtim. Hazırladıklarımı yiyip tabakları mutfağa geri götürdüm. Akşam olmuştu... Jung'a dönerek kendimden emin bir şekilde
"Kutuyu ilk bulduğum yere gitmemiz gerek çünkü anahtar orada bir yerlerde olabilir yada anahtarı dair bir ipucu bulabiliriz "dedim.
Ama Jung kendini bilmiş bir şekilde
"Hiç bir yere gitmeye gerek yok!" diyerek bana yine bağırdı. Aslında bu bağırmalara alıştım.
"Peki ama neden niye gitmiyoruz?" Dedim.
Jung yine sinirli bir şekilde,
"Dışarıda bir yerde belki o adamlar pusuya yatmış bir şekilde seni öldürmeyi bekliyorlar sen çıldırmış olmalısın" Dedi.
Aslında haklı çünkü daha dışarısının güvenli olduğundan emin değiliz bu gece konuşmasından sonra ona koltukta yatabileceğini söyledim ona battaniye ve yastık getirerek kendi odama geri döndüm. O günün yorgunluğu beni yastığa başımı koyduğum an uyutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PASLI KUTU
Misteri / ThrillerSara'nın bir tesadüf yada bilerek yürüdüğü yola koyulmuş bir kutu. Sara kutuyu fark edip içinde ne olduğunu bulmaya çalışıyor. Ama kutunun onu bir felakete sürükleyeceğini bilmiyor...