BÖLÜM YİRMİ BİR

39 38 23
                                    

BÖLÜM YİRMİ BİR

*“Savaşa hazırlıksız yakalandım. Kimsesiz ve savunmasız. Belki bu bir mağlubiyetti...”*

Bir kaç dakika odamda öylece durdum. Ben kendimde değildim. Mutluydum. Sonunda bazı soruların cevabını bulmuştum. Ben ne hissediyordum?. Ben onu seviyordum. Gözleri gözlerime daldığı an sanki dünya benim için durmuş, zaman durmuş, her şey durmuştu. Kalbim olduğundan fazla hızlı atıyor nefes alış verişim hızlanıyordu. Bir kaç dakika sonra kendimi toplayıp odamdan çıkıp salona doğru yürümeye başladım. Adımlarımı yavaş atıyordum çünkü her an onunla karşılaşmaktan korkuyorum. Korkuyorum çünkü yine bana o gözleriyle bakıp kalbimi durdurmasından korkuyorum. Salona doğru ilerlediğimde hiç kimse yoktu. Herkes odalarına girmiş olmalıydı. Mutfağa doğru ilerlediğimde raftan bir bardak alıp içine kahve koydum. Camdan dışarıyı izlemeye başladım. Ayakta durmaktan yorulmuştum. Camın önüne bir sandalye çekip oturdum. Dışarıda bir kaç insan ve yolda ilerleyen arabalar vardı. Gözüm aniden bir bankta oturan bir adama takıldı. Yüzünü tam olarak göremiyordum. Sanki yüzünde siyah bir kar maskesi takıyor gibiydi. Gözüm hala o adamın üzerindeyken eli dikkatimi çekti. Garip bir dövmeye benziyordu. Anlam veremedim. Bir el omuzumda belirince korkudan elimdeki kahve bardağı yere düşüp kırıldı.

“Hey sakin ol korkma benim Sara.”

“Seni aptal! Sessizce gelip omuzuma dokunursan tabi korkarım!”

“Tamam ama şu cam kırıklarını toplasak iyi olur birilerine zarar verebilir.”

Gözlerimi devirerek omuz silktim. Bu sırada Jung’da yerdeki kırık parçaları topluyordu. Bana bakıp ufak bir nefes aldıktan sonra ,

“Neden bu kadar dikkatli dışarıyı seyrediyordun?”

“Bir şey dikkatimi çekmişti. Ona bakıyordum.”

“Neye?”

“Şurada oturan ada-...”

“Ne oldu Sara?”

“Ama az önce oradaydı.”

“Gitmiş olmalı.”

“Adam çok tuhaftı. Yüzünde siyah kar maskesi ve üzerinde siyah bir mont vardı. Ve ayrıca elinde garip bir dövme.”

“Sara olabilir adam belli ki orada dinlenmek için oturmuş ve gitmiş.”

“Galiba öyle oldu...”

İçimde kötü bir his oluşmuştu. Jung elindeki kırık parçaları atmak için mutfağa doğru yürüdüğü sırada benim gözüm hala o adamın oturduğu  banktaydı. Derin bir nefes vererek camın önünden ayrıldım. Salona geçip koltuğun birine oturduğumda telefonumu çıkarıp biraz kafamı dağıtmak için mesajlar bölümüne girdim. Ahhh yeter artık yine o gizli numaradan yüzlerce mesaj...

“En savunmasız anını bekleyeceğim.”

“En savunmasız anını bekleyeceğim.”

“En savunmasız anını bekleyeceğim.”

“En savunmasız anını bekleyeceğim.”

“En savunmasız anını bekleyeceğim.”

“En savunmasız anını bekleyeceğim.”

“En savunmasız anını bekleyeceğim.”

“En savunmasız anını bekleyeceğim.”

Hep aynı mesajdı. Ellerim titriyordu. Korkuyordum. Jung yanıma gelip oturdu. Ellerimin titrediğini fark ettiğinde elimi tuttu. Bu sefer tek titreyen elim değil bütün vücudumdu. Kalbim yine ölesiye attığı sırada,

PASLI KUTU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin