Bir dönemdi o zamanlar. Sadece oldu diğer olan herşey gibi. Balık burcu. Otuzlarında bir ofis kadını. Evli.
Ofiste bir erkek seviyor ve evli o da. İletişim iyi gelişiyor ancak erkek değerleri ve arzuları arasında gitgeller yaşadığı için ikisi yatağa girmiyorlar bir şekilde. Tam zirve yapan noktada erkek kendini çekip uzaklaşıyor hep. Birçok kez tekrar ettikten sonra bu kadının hayatına giriyorum. Lakin biliyorum aklı onda hep. Aklı onda olduğundan olsa gerek aynı yatakta bile aramızda romantizmden ziyade mekanik bir açlık ve kontrol hissi ile karşılaşıyorum onun tarafında. Bir süre gozlemliyorum. Sonra kadının ofisteki erkeği ile durumu tekrar alevleniyor ve hissediyorum. Hiçbir şey söylemeden.
O dönemde kadın yaşadığı sarhoşlukla başka bir evrende yol alırken hayatında beni de tutmaya çalışıyor politik bir tutumla. Bir tatil kaçamağında ipler kopuyor nihayetinde. O iklimden uzaklaşıyorum.
Sonrasında ofiste depolarda kaçamak olarak o erkekle yaşadıklarını dinliyorum ortak dostlarımdan.
Seçenek sahibi olmak eleştirdiğim bir şey olmadı hiç. Sorunum sadece bir seçenek olduğumu bana bağıran tablo. Duygu yoğunluğu oluşturmak, bundan mutlu ve memnun olmak ancak oynadığı kadın olmamak. Yoksa mekanik ilişki yaşayan çok erkek ve kadın var. Tercihler bu şekilde açıklıkla konmuş olsa bu da anladığım bir şey.
İlişki garip şey. İnsan konumunu ilişki ilerlediğinde anlıyor ancak. Anladığında gitmek düşüyor sadece. Çirkin hiçbir şey söylemeden... Sessizce hatta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçgüdüsel
RandomBakmak ve görmek. Biz ikisini de yapmıyoruz artık okuyucu. Ne bakıyoruz, ne görüyoruz. Gördüğümüzü sandığımız kendimiziz ama kör olduğumuzu bile farketmediğimiz şizofren bir devinim içinde savruluyoruz. Biraz tebessüm ettirecek, hafif bir okumaya ha...