Issız

18 1 0
                                    

O zamanlar çok gezerdim. Değişik aromalar, değişik kokular ve değişik mekanlar. Hayat sürekli yenilerdi beni. Öğrenirdim. Her yeni denenen şey yeni edinimler ve çıkarımlardı benim için.
Bir sıcak yaz günü kalktım gittim yine. Adapazarı tarafına doğru çıktım İstanbul'dan. Yirmili yaşların ortaları. Buluştuk. Babası o ilçenin önde gelenlerinden. Kızı karşılaştığımız hemen herkes tanıyor. Benimle aynı yaşta. Arabası var.
Konuşuyoruz bir yandan, her zamanki gibi. Pek öyle taşra rengi de yok ruhunun dokusunda. Ancak etrafa hoş ve düzgün görünme kaygısı onda da var. En azından kabul görmeyecek, sivri bir tabloda bulunmama kaygısı diyelim. Belli ediyor kendini. Hoşlanmıyor pek.
Arabasına bindik. İkimizin aklında da biraz yakınlaşmak var. Hava oldukça sıcak; diğer yandan ikimiz de uzun süren bir sürenin ardından ilk kez beraberiz, içimizdeki şehvetin kokusu arabanın içine ayrı bir sıcaklık dalgası yayıyor. İlçe dışına doğru sürdü. Boşluk arıyor her ikimizin de gözleri. Zaman zaman, erken çiçek açan bahar dalları misali, sessizlik ve hareketsizliğe aldanıp öpüşmeye başlıyoruz arabanın içinde. Gözlerimizin en azından teki tilki gibi dönüyor, ya biri gelirse. Ha, muhafazakar da yerler, olası tepkiyi bilemediğimden temkinliyim. O benden daha temkinli. İlk gördüğümüz tehlike emaresinde yerimizi değiştirmek üzere marşa basıyor ve hareket ediyoruz ancak her birkaç yüz metrede bir sürekli birileri var, olmadık yerlerden birileri çıkıyor. İki ineğin ardından çıkan bir çoban, bir ağaç altında uyuklayan bir amca, oyun oynayan haşarı çocuklar, tarlalarda çalışan mısırların uzun ve yoğun yapraklarının belli belirsiz sakladığı teyzeler.
En son, bir yere geliyoruz. İçim daha rahat gibi. Benimsiyorum ıssızlığı. Daha rahatız. Pantolon fermuarımı açıyor. Dili kasıklarımı keşfetmeye başlıyor, yol boyunca sertliğinden hiç kaybetmeyen etimi dudaklarıyla sarıyor. Saçlarını okşuyorum. Aldığım zevk inanılmaz. Arabanın içinde adını söylüyorum kesik kesik. Ancak gözlerim ferfecir. Kendimi tüm rahatlığımla bırakamıyorum.
Bir süre sonra bir köşeden birini görüyorum. Mesafesi var belki ama bize doğru yürüyor. Kalk, çabuk toparlan diyorum ona o ses tonuyla. Yarım kalakalıyorum. Hızla marşa basıyor yine, kaçıncı kez o gün kimbilir. Bu sonuncuda artık kani oluyoruz. Rahat yok.
Sonra diyorum ki, ıssızlık denen şey ülkemin bu en büyük şehrinde olmadığı gibi etrafına kümelenmiş hiçbir komşu şehirde de yok. Ufak kaçamaklar için çok büyük zahmetler...
Şimdi büyüdük. Herşey kurumsal. Kaçamaklar bile. Ücretini ödeyerek daha geniş imkanlar satın alıyoruz iyi döşenmiş, zarif mekanlarda. Daha lezzetli mi? Emin değilim...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 21, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İçgüdüselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin