Aslında bazen sadece tek bir adam vardır, kurtulmak için çabalayıp hep içine düştüğü ama kurtulamadığı. Kurtulmak için çabalarken bu yolda başka erkekleri kolayca kurban ettiği. Benliği hep onu haykırırken yoluna üçer beşer çıkan herkeste onu yok etmek isteyen ancak benliğinin arzularının zayıflığı içinde kaybolduğu o adam. Başka herkesi yalan kılan o adam.
Marazi kadınlar tanıdım, kitaptaki gibi aynen. Bazılarının gözlerinde, sözlerinde ya da arkalarını döndüklerinde kurcaladıkları şeylerde o adeta çamura batmışçasına saplanılan "o adam" ı gördüm. O adam kocaları değildi. Delice bir şekilde akıllılarının, ruhlarının bir parçasını bıraktıkları erkekti ve ondan sonra bir daha eskisi gibi olamamışlardı. Çizgiyi biraz zorlayan, ruhlarına biraz dokunmaya çalışan erkekleri bir "armağan" görüp o erkeğin tedavisi gibi yaşamlarına almışlar ancak "o adam"dan kurtulamamışlardı. Her sonda, "o adam"la yeni başlangıçlar vardı. Tuhaf olan şey, "o adam"lar da bu kadınlara kayıtsız değildiler.
Hırpalayan, acılı zevkler taşıyan, yara bere içinde ilişkilerdi bunlar. Çünkü böyle mutluydular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçgüdüsel
RastgeleBakmak ve görmek. Biz ikisini de yapmıyoruz artık okuyucu. Ne bakıyoruz, ne görüyoruz. Gördüğümüzü sandığımız kendimiziz ama kör olduğumuzu bile farketmediğimiz şizofren bir devinim içinde savruluyoruz. Biraz tebessüm ettirecek, hafif bir okumaya ha...