Tuhaf kadındı. İstanbul'un eski ve köklü semtlerinden birinde doğmuş hatta bir yaşa kadar iyi imkanlar içinde yaşamış, sonrasında babasının işleri bozulunca annesinin kumar alışkanlığı, alkol, aile içi tartışmalar derken ergenliği adeta kana bulanmış bir genç kızın enkazıydı bir nevi. İyi bir eğitim alamamış, dahası ergenlik oyunları içinde hayata dair önemli şeyleri ıskalamış, kendisini kayıp bir yaşama hazırlamıştı. Birkaç otelde resepsiyonistlik yaptıktan sonra son çalıştığı otelin müdürü ile evlenmiş, onunla da bir çocukları olmuştu zaman içinde.
Onu tanıdığımda otuzlu yaşlarının ortalarında, kurumsal bir firmada ara kademede aslında herhangi birinin yapabileceği işlerden birini yapıyordu. Eşi ile sorunları vardı ve boşanma noktasındaydı. Beni tanıdığı ana kadar iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda erkekle ilişkisi olmuş, biri açığa çıkmış, diğer bir kısmı eşi tarafından kuşku ile takip edilmekteydi. Onbeş yıllık evliliklerinin ben onu hayatımdan çıkardıktan sonra devam edip etmediğini bilmiyorum ancak bir kez yine başka bir erkekle bir masada otururken görmüşlüğüm oldu kendisini bir akşam üzeri, muhtemelen iş çıkışı.
Özgüven konusunda takıntıları olduğunu hatırlıyorum. Sorun denebilecek takıntılar hatta. Bir erkeğin özgüveni konusu...İroniktir, ayrılmak üzere olduğu eşi, kontrolcü, onun neredeyse herşeyine karar verme eğiliminde olan, olacak olmayacak herşeye gürültü koparan aslında biraz da çocuk kalmış orta yaş krizine yakın bir adamdı. Rastladığı adamlarda özgüveni benzer unsurlarla tanımlaması bana sonradan çok veciz gelmiştir. Sorun o kalıp değildi aslında, sorun o kalıbı taşıyan farklı bedenlerden alınacak zevkti onun için. Yeni tatlar, ama aynı elbiseyi taşıyan.
Az önce geldi aklıma bu özgüven konusu. Şöyle biraz özel arabalarınızdan inip de halkın arasına karıştığınızda gözünüze örnekleri çarpmaya başlar. Bazı insanlar belirgindir diğerlerine göre, Türk toplumunda, sesleri daha çok çıkar, hemen hemen herşeye de en erken atlayanlardır. Uzun kuyrukların başına dan diye cesaretle dalanları da vardır mesela. Sohbet meclislerinde de cahil ya da konudan anlar farketmeksizin, pek susmaz ama herkesi bastırır örnekleri de, emniyet şeridinden girip önüne geçtiği üç arabayı kar sayan aslında bir teneke misali çok sesi olan ama arkası boş, aslına bakarsan da özgüven abidesi olan varlıklar vardır. Dejenere değil mi peki...
Konu aslında iktidar sahibi olmaktır. Gücün sahibi olmak... Özgüven kendinle ilgili bir gerçekliktir. Manipulasyon gücündür, yapmak değil yaptırma yeteneğinden aldığın inançtır. Ve her insan farklıdır, eğilim ve hedefleri, değer verdikleri kavramlar, öncelikleri ve anlayış düzeyleri farklıdır birbirinden. Her zaman kendini ifade etmen de gerekmez, kimsenin anlaması da. Gereksiz gördüğün yığınların takdiri veya onlarla mücadele yerine, bazen onları kategori dışına itebilme cesaretiyle rahat bir yaşam sürdürmektir özgüven. Özgüven kendi donanımın yaptığı ve yapabileceği şeyleri görebilmektir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçgüdüsel
RandomBakmak ve görmek. Biz ikisini de yapmıyoruz artık okuyucu. Ne bakıyoruz, ne görüyoruz. Gördüğümüzü sandığımız kendimiziz ama kör olduğumuzu bile farketmediğimiz şizofren bir devinim içinde savruluyoruz. Biraz tebessüm ettirecek, hafif bir okumaya ha...