Yürüdüğü sokak ıssızdı.Gözlerini kısarak hafifçe sokak lambasına baktı.Gözleri mi kararıyordu yoksa ışık mı azalıyordu anlayamıyordu bir türlü.
Çok içmişti.
Yalpalayarak yürüdüğü yolda 4-5 tane yan yana dizilmiş büyük taşlar buldu.
Hafifçe dişlerini çıkararak sırıttı ve parmağını taşlara doğrulttu.
"Sizi seviyorum taşlar"
Söylediği cümle biraz garibine gitmişti.Güldü.Eğilerek taşları eline aldı.
"Hayatımın ağzına sıçtınız ama sizi seviyorum"
Bu doğruydu.Kaç kere hapishanelik olmuş,kaç kere başı belaya girmiş hatırlamıyordu.
Bütün evlerin camlarını kırıp aileleri çileden çıkartmak istiyordu.
İçindeki intikam ateşi yanıp tutuşurken birkaç tane taşı bütün sokağı inleten bağırtısından sonra son hız duvara fırlattı.
Olduğu yere çöküp gözyaşlarının akmasına izin verdi.Ne var ki Minho hariç yanına gelip onu teselli edecek kimse yoktu ve o bugün onu da kaybetmiş gibi hissediyordu.
Yavaşça doğrulup sokakta ilerelemeye devam etti.Canına kıymak istiyor,sonraysa hayatını kaybetmeye değmeyeceğini düşünüyordu.
Bir anda mavi müstakil evin önünde durdu.Salonun ışıkları yanıyordu.Bir anda ateş bastı yanaklarını.Bu utançtan ya da sevgiden değildi.Onun yüzüne bakamayacakmış gibi hissediyordu.Kendi hayatının çıkmaz bir çukurda olduğu yetmezmiş gibi başkalarını da o çukura çekiyordu.
Bunu neden yapıyordu?
Kendi başı beladaysa başkasınınkini de mi belaya sokacaktı.Kendi hayatı yeterince bokluktayken başkalarınınkini de mi bokluğa itecekti.
Ama bir yandan eğer o soktuğu çukurdan Felix'i çıkarmak istiyorsa hayatından tamamen çıkması gerektiğini düşündü.Onsuz ne yapardı?
İliklerine kadar titredi.Bu çok kötü bir duyguydu ve bu duygunun korku olduğuna emindi.
Düşünceleri biraz ilerleyince bunun saçmalık olduğunu düşündü.Okulda kim görse "Bak bu bizim okulun playboyu"diye tanıtırlardı,.Yani o birine bu kadar kapılamazdı ki.O sadece 1-2 gün oynayıp bırakırdı.
Ama sonra Felix geldi aklına.Sarı saçları,gökyüzünden,yıldızlardan,güneşten parlak gözleri geldi aklına.Elmacık kemiklerinin üzerinde,Hyunjin'in favorisi olan,adeta bir kumsalı andıran çilleri,Hyunjin'inkinin yanında küçücük kalan elleri,minik bedeni geldi aklına.
Aklına geldikçe gülüyor,sarılıp saklamak istiyordu herkesten.
Anlık hevesle yalpalayarak demir kapıyı açtı Hyunjin.
Bir anda kapının önünde buldu kendini.Hızla zile bastı.Ama bu sefer 10-11 kere değil.Sadece bir kere nazikçe bastı.
Ona değer veriyordu hem de çok.Kendi kalıplarını yıkacak kadar çok.
Kapı yavaşça açıldı.Minik beden belirdi önünde.Hep yaptığı gibi yokladı bedeni.Her zamanki gibi kusursuzdu.Çok güzeldi,çok özeldi onun için.1000 kere küfür etti Hyunjin ona bu kadar kapıldığı için.
"Ne var ne istiyorsun?"
Artık bedeninde onu ayakta tutacak güç kalmamıştı.Alkol bütün bedenini sarmış,savaşacak hiçbir şeyi kalmamış gibiydi.
Son bir cümle çıktı ağzından.
"İyileştir beni"
...
Felix 1-2 saattir Hyunjin'in uyanmasını bekliyordu.Endişelenmişti de biraz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You better run away🏃//Hyunlix
Teen FictionHer gün okula giderken evlerin ziline basıp kaçan Hyunjin,hayatını düzene sokmuş ve sakin yaşayan Felix'i kendi bok çukuruna bulaştırıyor...