"Lan kapan!...Lan kapansana!..Lan ağzına sıçtığımın alarmı sus!"
Hyunjin güne susmayan alarmla ve onu kapatmak için yere yapışmış bir şekilde uyandı.
Yerde etrafa boş bir şekilde 5-10 saniye baktıktan sonra aynadaki son derece yakışıklı olan görüntüsünü görünce gülümsedi.Her gün geçtikçe daha bir yakışıklı oluyordu sanki.
"Ulan ne adamım be! Taş mübarek taş!"
Bu sözü söyledikten sonra alarmın içindeki bir ileri bir geri giden kuş kafasına çarpmıştı.
Tam alarmı kırmaya hazırlandığı anda beyninde uçuşan bir diğer şeyle direk ayağa fırladı.O çocuğu kesinlikle bir daha görmeliydi.Gece boyunca gerçek olup olmadığını düşünmüştü.
Çocuğun geleceğinden parlak gözlerini,yıldızların birleşip bir kumsal oluşturduğu çillerini,bir kedi misali minik bedenini bir daha görmek istedi Hyunjin.
Saçını toplama isteği gelmişti Hyunjin'in.İki gündür arayıp bulamadığı uğurlu tokası aklına gelmiş,aynadaki gülümsemesinin düştüğünü fark etmişti.Eğer o toka olmadan yola çıkmışsa başına hep bir bela gelmişti.
"Ulan nerde bu?"
Her yeri aradı Hyunjin."Yoksa...Ulan yakışıklı olduğum gibi şanslıyım da.Şansımı s..."Bir anda susup aynaya doğru koştu Hyunjin.Görüntüsünün alnından öptü.Alnından öpmeye çalışırken pek de başarılı olamadı sanki Hyunjin.
"Öğk".
Siyah tişörtünü üstüne geçirdi,çantasını sırtına alıp açık bıraktığı-zorunda kaldığı-saçlarıyla son sürat evden çıktı.
"Hay ananın ya" Hyunjin yakın bir zamanda beyin cerrahına gidip bir MR çektirmeyi aklına yazdı ve evde unuttuğu anahtarını kafaya takmadan koşarak evden çıktı.
...
Islık çalıp ayaklarına odakladığı bakışlarıyla kimseyi umursamıyordu sarışın.Arada sırada son 6 gündür geldiği sokakları yokluyor ve çilliyi düşünüp sırıtıyordu.Kafasını kaldırıp tanıdık görüntüyle gülümsedi Hyunjin.Mavi müstakil ev karşısında duruyordu.
Gerçekliğini ölçmek istermişcesine gözlerini kısıp eve baktı çocuk.İçinde yaşayan çocuk gibi ev de bir garipti.Garip olan kısımsa fazla kusursuz yapılmasıydı.
Daha fazla vakit kaybetmeden çilliyi sinir etmek istiyordu Hyunjin.Hızlıca bahçenin kapısını açıp zile doğru yaklaştı.
Hıncını alarak basmak istedi.Çocuk nasıl vurduysa karnının acısı geçmemişti.
Hunharca zile basmaya başlamıştı.Artık 20. derken kaçmayı unutmuştu ve yaslandığı kapı bir anda açılıvermişti.
"Hass..."Hyunjin bir anda poposunu sert zeminde buldu.
"Ağır ol".Hyunjin poposunun ağrıdığını belirten mırıldamalarla yerden başını hızlı bir şekilde kaldırarak üzerinde ona bakan çocukla göz göze geldi.
"Selam çilli dayı".Hyunjin bu çocuğu kızdırmayı seviyordu.Başarıyordu da aslında.
"Dün yediğin dayak yetmemiş galiba".Çilli,yerde oturan çocuğa zafer bakışı atarak üstünü silkeleyip kalkmasını izledi.
"Yetti yetti dayı-"
"Felix".Çilli olan Hyunjin'in sözünü kesince Hyunjin garip bakışlar atmaya başladı."He?"
"Adım diyorum...Felix".Gözlerini buluşturmuştu bu sefer Felix uzun olanla."Memnun olmadım ben de Hyunjin".
Hyunjin 180 derece gülerek Felix'i gene sinir etmeyi başarmıştı.Bir anda yüzüne yediği kapıyla ne olduğunu şaşırdı.
"Ya tamam...Dayı...ay yani Felix !Bir dinle abicim!"
Tekrar açılan kapıyla pis bir sırıtış verdi Hyunjin.
"Oğlum sen benim başımın belası mısın? Ne abisi lan?!"
"Benden küçük değil misin?"
Felix Hyunjin'e garip bakışlar atmaya devam etti.Bu işin sonu hastanede bitmesin diye dua ediyordu .Hyunjin ise bugün birini normal bir günden daha fazla sinir ettiği için gayet mutluydu.
"Ulan gerizekalı benim senden küçük olduğumu nerden biliyorsun ayrıca ne istiyorsan söyle dışarı çıkmam gerek geç kalıcam."Hyunjin dudaklarını büzerek cevap verdi."Ayıp oluyor Felix'ciğim.Ayrıca tokamı düşürmüşüm sende mi acaba ?"
"Evet bende...ne o? Yoksa çok mu önemli senin için?"Felix gözlerini kısıp Hyunjin'in ağına düşmesini izledi.Fakat Hyunjin oyuna gelmek istemiyordu.Eğer önemli derse Felix daha da inat edip vermeyebilirdi.
"Hayır pek de önemli değil...Ha bu arada çok şirinsin.Toka ve zil bu aralar seni görmek için bir bahane olacak galiba."
Hyunjin son bir göz kırpıp tekrardan kapıyı yüzüne yedi.
Tokasını almalıydı.Hem de hemen.Yoksa başına gelecekler pek de hoş olmayabilirdi.
Batıl inançlara inanırdı.Hem de FAZLASIYLA.Ayrıca çok fazla da totem yapardı.Her eşyasının onda bir değeri vardı.Eğer kaybederse başına bir şey gelecek korkusuyla dışarı bile çıkmazdı.
"Felix!Tamam bak o benim için çok önemli bir toka itiraf ediyorum."
"Pişt bi baksana!"
Hyunjin yukarı baktığı anda kafasından aşağı bir kova su yemeği hiç beklemiyordu.Felix resmen camdan üzerine bir KOVA dolusu SUYU boşaltmıştı.
Şaşkınlık ve mutluluğun yoğun olduğu bir duygu yaşıyordu Hyunjin.Şaşkınlığının nedeni Felix'in içinden böyle birinin çıkmasıydı.Sevincinin nedeni ise suyu ona Felix'in dökmesiydi.
"Teşekkür ederim"
"Ne diyorsun manyak"
"Sayende günüm eğlenceli geçiyor çilli..."
Bir anda bacaklarında bir kıpraşma hissetti Hyunjin.Etrafına dolanan kediyi görünce durup biraz düşündü ve hemen harekete geçti.
"Ha bu arada şu kedi cins gibi gözüküyor.Çok da şirin.Sahiplensem bir sıkıntı olmaz herhalde."
"Onun bir sahibi var.Tam da karşında duruyor"
"Daha iyi ya"Hyunjin ıslak haliyle bile tüm ağız gülüp hızla bahçeden kaçarken Felix Hyunjin'in bu haliyle çok seksi olduğunu düşündü.Sonra ise kedisinin elden gittiğini hatırladı.
Son hız bahçeye inse bile Sarışının koşuşuna yetişemedi.
"Hadi ama!"
...
Felix'in Hyunjin'in başından aşağı su döktüğü sahnede ne düşündüğümü bilmiyorum sorgulamayın.Şöyle bir şey de var ficlerde Felix korunmaya ihtiyaç duyan masum uke rolunde oluyor.AMA BU FİCTE HIRÇIN,HAŞİN BİR UKE.Ha bu arada fic hâlâ bok yolunda gibi geliyor.Neyse sktr olup gidiyorm bb
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You better run away🏃//Hyunlix
Dla nastolatkówHer gün okula giderken evlerin ziline basıp kaçan Hyunjin,hayatını düzene sokmuş ve sakin yaşayan Felix'i kendi bok çukuruna bulaştırıyor...