3. Bölüm

139 15 0
                                        

O korkunç olayın üzerinden tam 2.5 ay geçmişti. Ben bu sırada o pislik Ahmet'i arıyordum. Okuduğu okula, evine, gezdiği tozduğu yerlere, ailesinin çalıştığı yerlere... Ama hiçbir şey bana onun hakkında bilgi sahibi olmama yarar katmıyordu. Her ne kadar kendimi toparlamış gibi olsam da ruhum hala o yaşamla ölüm arasında kaldığım o günü çok iyi hatırlıyordu ve bana sürekli hatırlatıyordu. O gün orada belki de kimse olmayacaktı. Yapayalnız kalmıştım, acına bir halde...  

Psikolojisi darma duman olan bir kızdım ama bu kadar kötü bir duruma hiç düşmemiştim o günden sonra rüyalar görmeye başladım tabi rüyana denirse, KABUS.  Artık uyumak istemiyordum çünkü eğer uyursam yine o geceyi görecektim ve bu sefer kurtulamayacaktım, bunu hiç istemiyordum. Çok mu kötü biriydim ben ? Herkesin nefret edeceği kadar kötü mü ?  Peki neden böyle korkunç olaylar benim başıma geliyordu hep ? Arkadaşlar çok üsteleseler de o gün nerede olduğum konusunda hiçbir fikre kavuşamadılar.

Okul çıkışında kızlarla okulun yanındaki kafede oturup bir şeyler yeriz diye kararlaştırdık. Koridorda yürürken panoya asılmış bir afiş gördük. Okulun 12.sınıf öğrencileri bir parti düzenlemişler ve biz de gidecektik. 

''Sıla bizde gidelim.'' Partiyi düşündükçe içim içime sığmıyordu.

''Ya boşversene hem cumartesi günü ben Turgay'la geçireceğim, parti falan gereksiz.''

''Lan gerizekalı partide birlikte olursunuz işte düşünsene çok güzel olacak.''

Kızlara sırıtarak ve yalvararak bakarken birbirlerine bakarak ''tamam.'' diye kabul ettiler. Oleyy diye yerimde zıpladım ve kafeye doğru yol aldık. Çok güzel olacaktı. Partinin en şık kızı ben olmalıydım, acaba ne giysem ? Masalardan birine oturduk, siparişleri verdik.

''Kızlar sizce ne giyeyim ? ''

''Of Hazal, giy işte bir şey amma abartın. '' Büşra hevessizce söyleniyordu ve benim tüm enerjimi sildi süpürdü.

''Ne demek o Büşra ya, tabikide çok şık olacağız, partinin en güzel kızları bunlar demeliler saçmalama. ''

'Hee, tamam. ''

Sanki boşuna heveslenme gibi bakıyordu bana, doğrusu kafasını bana bile çevirmiyordu.

''Büşra, sen bana kızgın mısın ? ''

''Ya saçmalama sana kızgın olur muyum ? ''

''Eee, niye böylesin be güzelim ? ''

''Bana, Yiğit benim dedi.''

Gözlerimi devirdim. Yani sorun bu muydu ? ''Off. Bu muydu sorunun Büşra ? ''

Cevap vermeden üzgünce etrafa bakınıyordu. Zübeyde bana 'bu kız çok kötü ya' bakışı attı üzgünce. Keşke o gün orada o sümüklü Melis'i de o piç Ahmet' i de öldürseydim, o zaman bunların hiçbiri yaşanmazdı. O an bana yaptıkları için değil sırf arkadaşımı, canımdan öteyi üzdükleri için onları çok öldürmek istedim ama 2.5 aydır hiçbir yerde gözükmüyorlar. Ama elbet bir gün karşıma çıkacaklar,  işte o gün elimden zor kurtulurlar. Belki de kurtulmaya bile bilirler. 

Yemekten sonra tatlıları da silip süpürdük. Hesabı ödeyip oradan ayrıldık ve mağazaları tavan etmek için yürüdük. Arada Nil komikçe şeyler anlatıp bizi bizden alıyor. Yolda o kadar çok kahkaha atıyoruz ki herkes bize bakıyor. Nil kızz gülmeyin kıss diye uyarıyor ama bu konuşmasına daha da çok gülüyoruz. Zübeyde'nin en çok alış-veriş yaptığı mağazaya gitmek için ara sokaktan geçtik. Ara sokağa girerken o yolda kolye, bileklik dükkanları var, orada biraz bakındıktan sonra ilerledik. İki duvar arasında yürüyorduk yanda 3 erkek vardı ama aldırmadım. Nil'i dinliyor gülüyordum.

''Bunlardan her birine bir gün ayıracaksın varya.''

Arkadamdan gelen bu söze karşı o kadar çok sinirlendim ki o pezevenk Ahmet'e olan öfkemi bunlara karşı çıkarabilirdim. Geri dönüp hızlıca onlara doğru yürüdüm.

''Ne dedin lan sen orospu ! '' Bira şişelerini elimle hızlıca yere ittirdim.

Bu tepkiyi beklemiyorlardı, dayandıkları duvardan anice irkilip geri çekildiler.

''Ne dedin tekrar desene ha orospu ! Bana bakın benim asabımı bozmayın sizi muma çevirim lan adam akıllı durun. ''

Bir tanesi özgüvenli özgüvenli sırıtıp ''Yiyosa. '' dedi. Ulan bana sırayla mı geliyosunuz lan ? Bu da Ahmet gibi saflık yaptı ama bunun kaçışı yoktu öbürü gibi. 

''Ulan ben seni ne yapayım ha ! '' diye cebimden çakıyı çıkardım. Bunu da beklemedikleri gibi 2-3 adım gerilediler. Bu sefer gerçekten korkmuşlardı ama benim şakam yoktu. Zübeyde hemen arkadan yanıma geldi kolumdan tuttu.

''Sakin ol arkadaşım, sakin ol.'' diye beni yumuşatırken 'siktirin lan şurdan.'' diye bağırdı onlara. Ama korkmuşlardı, kaçıyorlardı. 

''Sakinsin tamam mı ? Sakin ol, bak kaçıp gittiler gördün. ''

''Niye engel oluyorsun Zübeyde ? Bir daha bunun gibilerle uğraşamam. ''

''Uğraşacağız güzelim, uğraşacağız. Böyle uğraşamam deyip atarsan ne olacak ? Arkandan ağlayacakları düşün. '' Biraz durduktan sonra ''hadi gidelim.'' diye kolumdan tuttu. Hep birlikte yine yürümeye koyulduk. 

Tekrar aynı moralle eğlenirken çarşının içinden mağazaların vitrinlerine bakıyor beğenirsek içeri girip deniyorduk. Nil arkadaşım maaşallah 6 kıyafet 2 pantolon aldı. Biz ona gülerken müzik sesi duyuldu kulağıma birden aklıma bunları tanıyorum gibisinden sözler... Ama kimin sesiydi bu ? Çok içten ve çokta güzel söylüyorlardı. 

''Dinleyelim mi ? '' Kızlar kabul edince oraya doğru yol aldık. Sesleri geliyordu ama daha göremiyordum kimlerdi. Merak içinde ilerlerken nasıl hatırlayamam diye kızdım kendi kendime.

Hatırlamalıydım. Bana yardım eden, beni hayata bağlayan o 3 kişiyi hatırlamalıydım. Poyraz, Kartal ve Kağan. Yaşamam için ellerinden geleni yaptılar, bırakin öleyim dediğimde bile dinlemeyip yardım ettiler. Ama bir kere bile onları ziyarete gitmedim. Bana o kadar büyük bir yardım ettikten sonra bense onları unutup gittim. Gerçekten şu an kendimden çok nefret ediyorum. 

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin