Sağındaki çiftten gelen kıkırdamalar, bir diğerinin kavgası, köpeğini besleyen yaşlı teyze, yağmurun yeryüzüne armağanı toprak kokusu, işini yapmaktan sıkılmış dolunay ve yıldızlar... Attığı her adımda yalnız olmadığını hatırlatan yıldızlar. Bardan çıktıktan sonra dakikalarca gerçeklerden, belki de sadece avutulmak için söylenecek 'tatlı' yalanlardan, bahanelerden ve en çok kendinden... kendinden kaçmak için koşmuş ama on binlerce kilometre yolu aşsa da başarılı olamayacağını anladığında pes edip gördüğü ilk banka atmıştı bedenini. Gözlerini parıldayan yıldızlara dikmiş, yol üstündeki tekelden aldığı sigara ve çakmak aklına gelene kadar çekmemişti.
Sigara içmekten nefret ederdi ama Dylan'ın eve gelmediği gecelerde sığınağı olmuş, kendini alıştırmıştı. Normalde böyle durumlarda ilk ona koşardı. Şimdi bu bankta otururken dudakları arasına alıp yaktığı sigaradan içinde ne kadar hayal kırıklığı varsa, dumanıyla birlikte havaya karıştırmasını beklemesi acizliğin kaçıncı evresiydi emin değildi. Elindeki dal bitene kadar rahatladığını hissediyor, sonra yeniden başa dönüyordu. Derin bir nefesi içine çektikten sonra yeni bir sigara yaktı ve bakışlarını yine gökyüzündeki yıldızlara çevirdi. Yalnız değildi, Yibo yanında olmasa bile buradaydı; kalbinde hissediyordu. Düşüncelerinde kaybolmuşken dudakları arasından çekilen sigarayla bakışlarını ayakta dikilen bedene yöneltti.
"Sevmediğini sanıyordum." Gözleriyle eline aldığı yarısı bitmiş sigarayı işaret ettikten sonra konuştu Yibo. Ardından dalın yeni durağını dolgun dudakları yapmıştı.
"Geç kaldın, gelmeyeceğini düşünmeye başlamıştım." Şu an yanına oturan genç adamı gördüğünde hafiflemişti Xiao Zhan, kalbindeki ağırlık hafifçe esen rüzgara karışmıştı.
"Beni mi bekliyordun?" Dakikalar önce barda şarkı söyleyen kişi yüzünden enkaza dönmüş kalbi, şimdi aynı kişinin gülümsemesiyle yeniden atmaya başlamıştı.
Xiao Zhan bekliyordu, her zaman beklemişti. "Beklememeli miydim?"
"Beklemelisin, beni her zaman bekle. Geç kalsam bile her seferinde sana geleceğim." Sigarasını söndürüp çok uzakta olmayan çöp kovasına fırlattı.
Birkaç dakika sessizlik hakim olmuştu dünyalarına. Wang Yibo buruk bir tebessümle konuşmaya başlayana kadar devam etmişti:
"Bir insan hayatında üç kez aşık oluyormuş; ilki peri masalı gibiymiş, ilk gençlik aşkıymış ve saçma bir nedenden bitiyormuş. ikincisi en toksik olanı ve bitirmesi en zor olanıymış. Üçüncüsü ise gerçek aşkmış her anlamda tam bir beraberlikmiş ve bildiğim kadarıyla senin sadece bir hakkın kaldı."
Yanındaki beden son cümlesini bitirdiğinde, gözlerini ayakkabılarından çekip onun yumuşacık bakan gözleriyle buluşturdu Xiao Zhan.
"Beni sev Zhan-ge. Bakışların hep beni bulsun, İlla üzülmek istiyorsan benim için üzül, kavga edelim ama kendine engel olamayıp yanıma gel, bana dokunmak istediğinde tereddüt etme, gözlerin benim için ışıldasın, bırak kalbini yeniden attırayım." Dudaklarını ıslattıktan sonra devam etti: "Seni bulutların üstüne çıkarmak istiyorum" Bütün bedeninin yandığını hissettiğinde yüzünü Zhan'ın kızarmaya başlamış ifadesiz yüzüne yaklaştırdı. Aralarında neredeyse hiç mesafe kalmadığına emin olduğunda hissetmek için deli olduğu iki et parçasından gözlerini çekmeden fısıldadı: "Bedenin benim için kavrulsun, dudakların" yutkunma ihtiyacı hissetmişti. "dudaklarımda hayat bulsun."
Xiao Zhan dudaklarına çarpan nefeslerle aklının bulandığını hissetmişti. Boğuk çıkan sesler ve kesik kesik fısıldamalar ona gerçeklik algısını unutturmuştu.
"Beni. sev. yarın. yokmuşuz. gibi." Yibo daha fazla dayanamayacağını hissettiğinde özlediği dudaklara bastırmıştı dolgun dudaklarını. Daha önce dokunmadığı, tatmadığı bir şeyi nasıl özlemişti bilmiyordu ama onlara kavuşsa da özlemi dinmemiş, aksine körüklenmişti. Ondan bir hareket bekliyordu, geri çekilmesi ya da karşılık vermesi önemli değildi. Sadece bir şey yapmasını istiyordu... Birkaç saniye hareket ettirmedi dudaklarını. Xiao Zhan'dan tepki alamayınca geri çekilmeyi düşünmüştü ama bu iki et parçası çoktan sözünü dinlemeyi bırakmıştı. Kendisiyle kısa bir savaş vermiş ve yenilgiyi çabucak kabullenmişti, belki de kaybetmeye dünden razıydı. Daha fazla düşünmedi, cayır cayır yanan dudaklarını diğerinin ince dudakları üzerinde hareket ettirmeye başladı. Saniyeler sonra alt dudağını emerken kendisini ikna etmeye çalışıyordu, geri çekilecekti; bu doğru değildi. İnatçı iki et parçasına zar zor sözünü geçirip hayatının geri kalanı boyunca öpmek istediği adamdan ayrılmasının ardından dudaklarında hissettiği ağırlıkla bu dünyada cenneti bulduğunu hissetmişti.
Xiao Zhan'ın duyguları karmakarışıktı. Her şey... her şey o kadar hızlı gelişmişti ki... Dylan'la ayrılması, Yibo'yu yeniden bulması; ona çekilmeye başlaması... Evet ona çekiliyordu, kendini kandırmanın anlamı yoktu. Saatler önce gördüğü rüyadan sonra bazı şeyler onun için netleşmişti ama daha fazlası için gücü yoktu, yapamazdı aynı yerlerden yeniden kırılamazdı. Dudaklarında hissettiği dudaklar onu çıkmaza sürüklemişti, geri çekilmek istediğinde önündeki adamı deli gibi öpmek isteyen bedenine söz geçirememiş, karşılık vermek istediğindeyse beyni durdurmuştu onu; 'kalbinin kırıklarını aldırmadın hala. Hem bir ilişkiden daha yeni çıktın. Duygusal boşlukta olduğun için aklın karıştı, hala Dylan'ı seviyorsun.' demişti ama o bunları söylerken, kalbi dört nala koşuyordu. Yibo yumuşak dudaklarını geri çektiği saniye bedeni bu oyunu kazanmıştı. Xiao Zhan ani bir hareketle dudaklarında yer edinmişti karşısındaki gencin.
Soğuk ama iç ısıtıcı bir gece, az önce içtikleri sigaranın izleri, Xiao Zhan'ın evden çıkmadan önce çatlamış dudaklarına sürdüğü çilekli nemlendiricinin tadı, Wang Yibo'nun yumuşak dudakları, karşısındaki kişinin her zerresini delirmiş gibi isteyen iki beden... birbirini tanımak isteyen dudaklar her saniye daha fazlası için tutuşuyordu, gittikçe hızlanıyor ve onlara nefes almayı unutturuyordu. Sağındaki çift çoktan gitmiş, yaşlı teyze köpeğinin gözlerini kapatmıştı, parkta başka kimse yoktu. Uzaktan gelen şelale sesine birbirine çarpan dudaklardan başka ses eşlik etmiyordu, Zhan nefes almakta zorlanarak konuşmaya başlayana kadar...
"Y-yibo...ben...özür dilerim." biraz duraksamıştı. "Kafam çok karışık ve ne yaptığımı bilmiyorum bile. Az önce Dylan için şarkı söylemişken şimdi seni öpüyorum. Üzgünüm sana karşılık veremem, vermemeliyim." Öpüşmeleri derinleştiğinde kalbinde hissettiği acı onu durdurmuştu, ardından hiç vakit kaybetmeden ayırmıştı dudaklarını diğerinin dudaklarından.
"Şimdi senden karşılık beklemiyorum ama düşün. Beni düşün, bizi düşün... Yemek yerken, yürüyüş yaparken kitap okurken aklının bir köşesinde bulunayım. Çok zor değil Xiao Zhan sadece iste, az önceki gibi iste beni."
Xiao Zhan paniklemişti, bir hışımla ayağa kalktı, uzaklaşmak isterdi ama Yibo buradaydı hep buradaydı ondan kaçamazdı. Dünya'nın diğer ucuna da gitse yapamazdı.
" Eve gitmek istiyorum."
***
İki gün... iki gün boyunca fare kaçtıkça kedi kovalamış ama onu avlamaya kıyamamıştı, en azından şimdilik. O geceden sonra aslında değişen çok şey yoktu ama bazı şeyler kesinlikle farklıydı. Xiao Zhan en küçük temaslarında sınandığını hissettiği için mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyordu. Yatağın en ucuna kıvrılıyor, küçülebileceği kadar küçülüyordu. Resim çizmeye daha çok vakit ayırıyor bazı zamanlar göz göze gelmekten bile kaçınıyordu. Bakışları birbirine değdiğinde hissettiği gerilim kesinlikle zararlıydı. Bunlar dışında her şey eskisi gibiydi, en azından bu sabaha kadar.
Yibo günlerdir olduğu gibi bedenini yatağın sağ tarafına yaklaştırdığında, hissettiği boşlukla gözlerini araladı. Her sabah Xiao Zhan'dan önce uyanırdı, bugün çok mu uyumuştu? Saate bakmak için telefonuna uzandığı sırada yere düşen kağıdı eline alıp üstünde yazanları okuduğunda zamanın bir anlığına durduğuna yemin edebilirdi.
"Günaydın, uyandırmak istemediğim için not bırakmalıyım diye düşündüm. Birkaç günlüğüne Amerika'ya annemin yanına gidiyorum. Telefonumu açtım, haberleşelim."
Yalandı, külliyen yalandı. Evet ondan kaçamazdı ama en azından deneyecekti, Dünya'nın diğer ucuna gidecekti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chance with you // yizhan
Fanfiction"Bir insan hayatında üç kez aşık oluyormuş; ilki gençlik aşkıymış ve saçma bir nedenden bitiyormuş. İkincisi en toksik olanı ve bitirmesi en zor olanıymış. Üçüncüsü ise gerçek bir aşkmış, her anlamda tam bir beraberlikmiş. Bildiğim kadarıyla senin s...