Şubat, 2016
İçkiyi fazla kaçırdığı bir gecenin sabahında kapının çalınmasıyla aralamıştı şişmiş gözlerini. Gelen kişinin kim olduğunu tahmin edebiliyordu bu yüzden yataktan kalkmayı hiç istemiyordu, onu görmeyi hiç istemiyordu. Kapının arkasındaki kişi kim oluyordu da bir gülümsemeyle aklını başından alabiliyordu? O kim oluyordu da canını bu kadar acıtabiliyordu? Xiao Zhan kimdi ki onu açan çiçeklere, doğan güneşe, akan nehirlere küstürmüştü? O kimdi ki bu kadar berbat hissettirebiliyordu? Sol gözünden bir damla yaşın süzülmesine izin verdi. Bitmişti Wang Yibo, Xiao Zhan için her şeyiyle bitmişti. Onu görmek istemiyordu; parlak gülümsemeden, ışıldayan büyük gözlerden nefret ediyordu ama ayakları ona koşmak için can atarken ne yapabilirdi ki? Yatmadan önce yatağının yanına attığı tişörtü üzerine geçirip ayaklandı. Geçtiği dikenli yol her adımda ayaklarını acıtıyordu ama düşününce, buna değerdi.
"Günaydın! Birlikte kahvaltı yaparız diye düşünmüştüm." Kapı açıldığında tahmin ettiği kişi kocaman gülümsemesiyle elindeki poşeti işaret ederek konuşmuştu. Ancak bir süre sonra suratı düşmüş, parmakları Yibo'nun yanağını bulmuştu. "İyi görünmüyorsun, yine içmişsin." Bu kez parmakları dağınık saçlara çıkmış, yavaş hareketlerle düzeltmişti. "Yibo, sorun ne?"
Yibo saçındaki parmaklar çekildiğinde hala aralık olan kapıyı kapatmış, Xiao Zhan'ın elindeki poşeti alıp içeriye geçmişti.
"Bana neden anlatmıyorsun? Aramıza duvarlar örüyormuşsun gibi geliyor." Mutfağa adımlayan bedenin arkasından seslenmişti Xiao Zhan.
"Anlatsam düzeltebilecek misin Xiao Zhan?" Arkasını döndüğünde yüzleri arasında neredeyse hiç mesafe kalmamıştı. Dudaklarına kayan gözlerini zor olsa da iri gözlerde sabitlemiş, çatallanmış sesiyle sormuştu. Düzeltebilecek miydi? 'Kalbini istiyorum' dese çıkarıp verecek miydi? "Sadece... boş ver. Ben halledeceğim."
Halledemeyecekti, Wang Yibo ne kadar çabalasa da halledemeyecekti.
***
"Akşam sahile gidelim, içmek istiyorsan da benim yanımda iç."
Yibo duşunu aldıktan sonra çoktan hazırlanmış kahvaltı masasına yerleşmişti. Xiao Zhan'ın konuşmasıyla başını önündeki tabaktan kaldırıp ona bakmıştı. Bu halde olmasının nedeni Xiao Zhan olsa da onu toparlayabilecek tek kişi de oydu. 'Olur' diyecekti, eğer sabahlara kadar öpmek istediği dudaklar yeniden aralanmasaydı olur diyecekti.
"Belki Dylan ve Haikuan da gelir, uzun zamandır birlikte buluşmuyoruz." Yibo'nun gözlerine evet demesi için yalvaran gözlerle bakmıştı.
Gözlerini Xiao Zhan'dan çekip yeniden önündeki tabağa sabitledi Yibo. "Gerek yok, iyiyim böyle."
"Yine de orada olacağım ve gelmeni bekleyeceğim, gerekirse sabaha kadar."
Xiao Zhan beklerdi, yapacağını söyleyip yapmadığı hiçbir şey olmamıştı bu zamana kadar. Bunu çok iyi bilmesi Yibo'ya akşamki planlarını şimdiden iptal ettirmişti.
"Neler olduğunu anlatırsan elimden gelen her şeyi yapıp düzeltmeye çalışacağım, düzeltemesem bile yaşadığın şeyle tek başına yüzleşmek zorunda değilsin. Ben yanındayım."
Yanındaydı, bu yeter diye düşünmüştü Yibo. En azından yanındayken nefes alabiliyordu, bu yeterdi.
"Seni seviyorum." Söylemişti Yibo. Sadece eksikti biraz. Karşısındaki bedenin sandığı gibi arkadaşça değildi, öyle bir sevgi değildi bu. Biri için deli olmaktı. O kişi için cayır cayır yandığın türdendi ama Xiao Zhan görmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chance with you // yizhan
Fanfiction"Bir insan hayatında üç kez aşık oluyormuş; ilki gençlik aşkıymış ve saçma bir nedenden bitiyormuş. İkincisi en toksik olanı ve bitirmesi en zor olanıymış. Üçüncüsü ise gerçek bir aşkmış, her anlamda tam bir beraberlikmiş. Bildiğim kadarıyla senin s...