Yıldızlarla dolu bir gökyüzü

441 36 7
                                    

!!baslamadan once bolum smut iceriklidir rahatsiz olacaklar ve 18 yasindan kucuk bebisler okumasin uyarisi!!


Pek sakin olmayan rüzgar beraberinde koca gövdeli ağacın sararmış birkaç yaprağını götürmüştü. Ağaç düşen yapraklarına veda etmiş, yakında yeniden görüşecek olmalarının umuduna sarılmıştı. Evet umuda sarılmıştı, şayet ona sarılmasaydı her zamankinden daha çok üşüyeceğini biliyordu. Xiao Zhan'ın da bu ağaçtan pek farkı yoktu ancak o üşümemek için aşka sarılmıştı; Wang Yibo'nun aşkına.

Bardan çıktıktan sonra kendisine pek yabancı olmayan banka atmıştı bedenini. O gün burada yıldızlara bakmıştı, yalnızlığını unutturan yıldızlar şimdi içini ısıtıyordu.

Yaşadığı hiçbir şeyden pişman olmadığını söylemişti, hala öyleydi ama şimdi onlar güzel birer anı değildi. Birine aşık olmadığı için kimseyi suçlayamazdınız, suçlamamıştı da Xiao Zhan. Sadece uzunca bir süre berbat hissetmişti ama yine de eski günleri gülümseyerek hatırlayabilirdi. O yüzden kitapları sona bu zamana kadar bildiği şekilde kavuşsun isterdi, mutlu bir son olmazdı ama en azından kütüphanesinden kaldırmazdı onu. Dylan'ı güzel hatırlamak isterdi hatta ona arkadaş kalmayı teklif etmeyi bile düşünmüştü ama birkaç saat önce öğrendiklerinden sonra bu fikir aklından tamamen çıkmıştı. Evet sevmemesi suç değildi ama ihaneti onun suçuydu. Yetmezmiş gibi yıllarca kandırılmıştı. Aşık olduğunda aklının başında olmadığı aşikardı yine de gözünün önündekini görememek kötü hissettirmişti. Her şeye rağmen Dylan'ı kötü hatırlamak istemiyordu, şu anki Xiao Zhan'ın mimarlarından biri de oydu sonuçta.

'Gelmesen de bekleyeceğim' bu cümle kafasının içinde yankılandığında sevdiği adamı daha fazla bekletmemek için ayaklandı. Bu kitapta Yibo'nun da hatası vardı, kaleminin mürekkebi bitmesine rağmen yazara daha fazlasını yazdırmıştı. Eğer o gün gelip söyleseydi şimdi her şey daha farklı olurdu, belki daha iyi belki de daha kötü... Altı yıl az değildi, Xiao Zhan bunu bilse bir saniyesini bile kaybetmeyecekken altı yıl kesinlikle az değildi. Yibo'ya kızgındı ama bunu bir sorun haline getiremeyecek kadar uzun süre bekletmişti onu. Bu yüzden fazla düşünmeye gerek yoktu, artık ona gerçekten gidecekti.

                                  ***

Xiao Zhan'ın 'evimize çok yakışır' dediği tablo, şövaleye asılı resim, Jianguo'nun kırmızı boyaya batmış patileri, kanepede uyuyakaldığı için üstüne örtülen battaniye... Bardan çıktıktan sonra tek başına geldiği evin hangi köşesine baksa aklını yitirecekmiş gibi hissediyordu Wang Yibo. Beklemek her zamankinden zordu, ayaklarına söz geçirmek neredeyse imkansızdı. Elindeki şarap şişesinden bir yudum aldıktan sonra masanın üstüne bıraktı. İçmek istemiyordu, sarhoş olup Xiao Zhan'ın hayalini görmek istemiyordu; onu istiyordu, bütün gerçekliğiyle.

Kolundaki saatten ayırdığı gözlerini pencereyle buluşturdu. Aradığı şeyi bulamayan gözler hayal kırıklığını gizleme gereği duymamıştı. Yeniden kanepeye yerleştiğinde Xiao Zhan'ın kokusunu bıraktığı battaniyeye sarıldı. Bekledi ve bekledi... Artık dayanamayacağını hissettiğinde ayaklanıp kapıya yöneldi. Kapıyı açtığında derin bir nefesi içine çekebilmişti. Kızarmış burnu ve kulakları, aralanmış dudakları... Xiao Zhan bütün güzelliğiyle karşısında duruyordu.

"Günün sonunda ayaklarım beni hep buraya getiriyor, ne yapmalı-" Cümlesi beline sıkıca sarılan kollarla yarım kalmıştı.

"Üşümüşsün." Yibo kollarını çektikten sonra kapıyı kapatmış, parmaklarını kızarmış yanaklarda gezdirmişti.

Söylediği şey Xiao Zhan'ı güldürmüştü. "Ağaçların kış aylarında üşümemek için umuda sarıldığını biliyor musun Yibo? Ben de bu gece yıldızlara sarıldım."

chance with you // yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin