Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi yanımdaki bedenin kusursuz yüzüne açmış, parmaklarımı yumuşak yanaklarında gezdirmiştim. Onu seviyorum; bir arkadaş olarak, iki kişilik bir aile olarak ya da sevgili olarak... Aslına bakarsanız sevgimi bu kavramlarla sınırlandırmak istemiyorum. Yanındayken yalnız hissetmiyorum, en karanlık günde ışığıyla önümü aydınlatıyor, bana veda ettiklerini sandığım kelebeklerimi geri getiriyor. -Diğer ilişkilerimde olduğu gibi içimde kıpır kıpır etmiyorlar ama oradalar. Beni rahatlatıyor, atmayı bırakmak isteyen kalbime umut oluyorlar.- Onu olabilecek en sakin şekilde seviyorum; acıkınca yemek yemek, uykun geldiğinde yatağa gitmek gibi seviyorum. Yibo'yu sevmek benim için yeni bir güne gözlerimi açmak kadar normal. Onu yıllardır seviyorum, bir vazonun yerine yenisini konulamayacak kırık bir parçası gibi. Ancak son günlerde onu hayatımda belirli bir yere koyma ihtiyacı hissediyorum, sabah uyandığımda dudaklarımı dudaklarıyla buluşturacağım ya da ona sadece yemek yerken, film izlerken eşlik edeceğim türden.
Açıkçası o gece beni öptüğünde şaşırdığım dudağımdaki dudaklar değil, kalbimdi. Dylan'ı hala delicesine sevdiğimi sanan bana, ilk tepkisini göstermişti. İçimde ona karşı hala bir şeyler vardı ama bunu ne olarak nitelendirmem gerekliydi? Bilmiyorum. Keşke mümkün olsaydı ama altı yılımı verdiğim birini öylece silmem imkansızdı. İlişkimizin son iki yılı beni en çok yıpratan dönemdi. Günbegün kendimi ağzından çıkacak o iki kelimeye hazırlamıştım. "Ayrılmak istiyorum." Bu kelimelere ne kadar hazırlansam da içimdeki ateş beni kül etmişti. Şimdi her şey o kadar farklıydı ki... Dylan'ı her düşündüğümde aklıma Yibo geliyordu. Kalbimdeki taşların dayanılmaz ağırlığıyla tek yapabildiğim çaresizce barmenden yeni bir bardak istemek olmuşken taşları taşımama yardım eden Yibo. Kuruduğu için çöpe attığım bir çiçek yeniden açmış gibi umutla dolmuştum ama sonra geriye dönüşü olmadığı aklıma gelmişti, sonuçta çöpe atılmıştı bir kere...
Şimdi Yibo çöp konteynerini didik didik edip saksıyı bulsa da çiçek yeniden solmaktan korkuyordu, bu defa farklı olacağını; her gün sulanacağını bilse bile toprağına küsmüştü.
Korkak olduğum için kendimden nefret ediyordum, beni sevmeyen birini hala tamamen atlatamadığım için kendimden nefret ediyordum. Yıldızımdan geceyi esirgediğim için kendimden nefret ediyordum ve en çok da bencil olduğum için kendimden nefret ediyordum. Evet Yibo'yu hayatımda bir yere koyma ihtiyacı hissediyordum ama bunu yapacak cesaretim yoktu. Aklıma gelen fikirle parmaklarımı yeni durağı olan dolgun dudaklardan çekip ayaklandım.
Günlerdir kapalı olan telefonumu salondaki çekmeden almıştım. Açtığımda annemden gelen mesajlar, lise arkadaşımdan cevapsız aramalar ve indirim mailleri karşılamıştı beni. İşle ilgili her şeyi Haikuan'a yöneltmiş, annemi ise bin dereden su getirdikten sonra iyi olduğuma inandırmış, tatile çıktığımı ve kafa dinlemek için telefonumu yanıma almayacağımı söylemiştim. O yüzden attığı bütün mesajlar 'iyi zaman geçir' temalıydı. Bildirimleri temizledikten sonra uçak bileti almak için önüme çıkan ilk siteye girdim. Amerika'daki iki yıldır kullanılmayan evimize gidecektim, her şeyden uzakta düşüncelerimi toparlamak güzel olur diye düşünmüştüm o an.
***
Öğleden sonraki ilk uçuşa bilet aldıktan sonra pasaportumu almak ve valizimi hazırlamak için Dylan'la kaldığımız eve gelmem gerekmişti. Belki böyle içi daha rahat olur, diye düşünerek Haikuan'ın geçen gün getirdiği eşyaları Yibo'nun evinde bırakmaya karar vermiştim.
Parmağımı okuttuğumda açılan kapıyı ittiğim anda sanki en başa dönmüş gibi hissetmiştim. Bu evden korktuğum için - aslında korktuğum güzel anılarımdı, onlarda kaybolup kendimi bulamamaktı.- günlerdir adımımı atmaya çekinmiştim ama bu sabah uyandığımda düşündüğüm en son şey bu konudaki korkularımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chance with you // yizhan
Fanfiction"Bir insan hayatında üç kez aşık oluyormuş; ilki gençlik aşkıymış ve saçma bir nedenden bitiyormuş. İkincisi en toksik olanı ve bitirmesi en zor olanıymış. Üçüncüsü ise gerçek bir aşkmış, her anlamda tam bir beraberlikmiş. Bildiğim kadarıyla senin s...