Eylül, 2013Sonbaharın geldiği ama kimse tarafından fark edilmediği bir sabah... Bir köşede yavaşça yapraklarını döken ağaç, ağır hareketlerle üstündeki çocuğu taşıyan kırmızı salıncak ve bir yandan kuş cıvıltılarına güzel sesiyle eşlik edip diğer yandan elindeki kağıda bir şeyler karalayan parlak gülümsemeli çocuk...
O çocuk çizmeyi çok severdi; az önce bir yaprağına veda eden ağacı, o ağacın üstündeki kuş yuvasını, arada bir hareket ettirdiği kendisini taşıyan kırmızı salıncağı ve tam karşısındaki bankta uzanmış diğer çocuğu çizerken tebessümü yüzünden bir an bile eksik olmamıştı.
İki alt sınıfındaki çocuk, yakışıklı yüzünü güneşten korumak için elindeki kitapla kapatmış; tek kolunu kafasının altına koyup yastık olarak kullanmış, kuş sesleri - belki biraz da Xiao Zhan'ın mırıldanmaları - eşliğinde uyumaya çalışıyordu. Ancak dirseğine kadar açık kollarında gezinen böceklerin ona rahat vermeye niyeti yoktu. Bunu anladığında yüzündeki kitabı bir köşeye koyarak ayaklanmış, karşısındaki gencin ışıldayan gülümsemesine dalmıştı.
Resmettiği çocukla gözleri kesiştiğinde panikleyip elindeki kağıdı gizlemeye çalışan Xiao Zhan yüzündeki gülümsemeyi şimdilik silmiş, bakışlarını kaçırmıştı. Bu okuldaki herkesi az çok tanırdı, tanışmak için biraz çekingen olsa da insanlara dikkat ederdi, onları gözlemleyi severdi. Bu nedenle karşısındaki çocuğu da tanıyordu; Wang Yibo. Üniversiteye bu dönem başlamış konservatuvar öğrencisi. Onu ilk gördüğü andan beri yaydığı enerjiyi sevmişti, farklı bir havası vardı; herkesten, her şeyden farklı. Soğuk görünüyordu ama aynı zamanda sıcaklığıyla yakıyordu. Xiao Zhan onu merak ediyordu; tanımak, hayatına katmak isterdi ama karşı taraftan bir şey bekleyemezdi. İlk adımı atması gerekiyordu ancak bu ona çok zor geliyordu. Belki o ilk adımı attığında, sonrasında karşı taraftan daha büyük ve daha emin adımlar geleceğini bilseydi şu an hiç düşünmeden tereddüt eden ayaklarını ona yöneltirdi.
Sonunda kendisiyle verdiği savaşı kazandığında, endişelerini bir kenara bırakarak ilerledi. Nasıl bir tepkiyle karşılacağını bilmeden elindeki kağıdı Yibo'nun kucağına bıraktı. Karşılığında dik bakışları yüzünün her noktasında gezinmiş, gerildiği için ortaya çıkan yalancı gülümsemesinde durmuştu. Bir süre konuşmadığında Xiao Zhan açıklama beklediğini düşünüp söze atıldı:
"Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama" Elini ensesine götürüp orada biraz oyalandı. "Bir şeyler karalıyordum ve sen güzeldin yani... burada çizmek için en hevesli olduğum şey sendin." Gözleriyle Yibo'nun çoktan eline aldığı kağıdı gösterdi. "İzinsiz çizdiğim için biraz suçlu hissettim bu yüzden sende kalmalı diye düşündüm." Cümlesini bitirdiğinde ne zamandır tuttuğunu bilmediği nefesi verdi.
"Az önce daha parlak gülümsüyordun." Senelerce saklayacağı kağıt parçasını sıkı sıkı kavrarken karşısındaki gözlerle yeniden birleştirdi gözlerini.
"Efendim?" Xiao Zhan'ın pembe dudakları aralanmıştı.
Işıltısıyla gökyüzündeki güneşi ve henüz yerini almamış ayı kıskandıran, her şeyden daha çok göz kamaştıran gülümseme... "Az önce salıncakta otururken... içindeki bütün duygular yüzünde toplanmış gibiydi, mutluydun." Dudaklarını ıslattı. "Şimdi bir farklı gülümsüyorsun" Bunu da sevmişti ama diğerinde kaybolduğunu inkar edemezdi.
Yine aynı ışıltı... Biraz çekindiği çocuktan olası bir ters tepki almadığı için ve az önceki konuşmanın samimiyetinden dolayı yeniden içindeki bütün duyguları yüzünde toplamıştı Xiao Zhan. Wang Yibo ise ilerde bu gülümseme için neleri feda etmek isteyeceğinden habersiz parlaklığına çekilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chance with you // yizhan
Fanfiction"Bir insan hayatında üç kez aşık oluyormuş; ilki gençlik aşkıymış ve saçma bir nedenden bitiyormuş. İkincisi en toksik olanı ve bitirmesi en zor olanıymış. Üçüncüsü ise gerçek bir aşkmış, her anlamda tam bir beraberlikmiş. Bildiğim kadarıyla senin s...