31
Kuaförde saçlarını kestirmedi.
Kestirmedi ancak doğal kumral rengini bozdu. Artık saçları güneşte parlayan kumral tutamlardan oluşmuyordu, küllü bir kahverengiydi. Kuaförden çıkarken aynaya ikinci kez bakmamıştı. Eve dönerken de arabasını kullanabilecek kadar sağlıklı hissetmemişti. Eğer araba kullanırsa bir ağaca kendi hür iradesiyle toslayacağını düşündü, taksiyi seçti.
Erken eve döndüğünden dolayı kimseyi bulamamıştı. Kuzey ve çocuklar havuza gitmişlerdi. Cihangir kapının önündeki dağınıklıktan- Toprak kurs çantasını hazırlarken yedek bonesini düşürmüştü.- kolayca bu çıkarımı yaptı. Yerdeki rengarenk boneyi alıp yarım şekilde gülümsedi. Çocuğun bukleli saçları yıpranmasın diye bone takması son derece önemliydi. Fakat başını acıttıkları için - aslında sadece görünüşünü beğenmiyordu.- Cihangir'e takmak istemediğini en tatlı el hareketleriyle anlatmıştı. Babası bunun üzerine ona bir tane rengarenk bir tane de dinozorlu saç bonesi aldı. Tabii Toprak'ın favorisi belliydi. Renkli olanın kaderine ise yedek olmak, yerlerde unutulmak kalmıştı. İç çekip boneyi ellemedi. Normalde yere değdiği için detaylı şekilde temizlemesi gereken boneyi olduğu gibi bıraktı.
Boş gözlerle yürüyordu.
Hiçbir şey olmamış gibi hissediyordu. Ağlayamıyordu. Duş alabilirim diye içinden geçirdi. Ancak sadece saniyelikti. En yakın dostu sabun ve su bile şu an uzak hissettiriyordu. Her şeyini bırakıp sakince odasına gitti, yatağa oturdu. Bir süre ayaklarına ve halıya bakmıştı. Sağ ayağını diğerinin üzerinde dolaştırdı. Sonrasında tüm dikkatini yorganın üstündeki ellerine verdi. İki yanında öylece duran ellerine.
Sanırım işi bırakacaktı.
Sahi o iş için ne çok çabalamıştı. Hep böyle bir programın hayalini kurmuştu. Şimdiyse eğer yönetmeni kovmazlarsa hayalini kendi elleriyle bırakmak zorundaydı. Rezil olmuş hissediyordu ve kendine olan saygısı yüreğini sızlatıyordu. Tekrar o adam onu izlerken bir şeyler sunamazdı. Hele yeni alınan kararlarla asla. Yönetmen bu kararı tek başına almamıştı. En çok canını yakan buydu. Karar zümresi Cihangir'in sunuşunu yeterince beğenmemiş olmalı ki sadece durup görünüşüyle var olması daha iyi bir seçenek olarak gözükmüştü. Belki de fazla maaştan kaçınmak, adamı tamamen geri plana itmek istemişlerdi.
Sessizce, göz bile kırpmadan yataktan kalktı. Şimdi biraz ağlamak iyi olabilirdi ama ağlayamıyordu. Taksideyken denemişti. Bir türlü gözleri sulanmamış, kaskatı olmuş yüzü gevşememişti.
Dolabı açtı. Özenle katladığı kırmızı elbiseyi buldu. Askılarından kaldırdığı elbiseyi kısa bir süre baktıktan sonra seri hareketlerle üzerine geçirmişti. Nedenini bilmiyordu. Sadece yapmak istemişti. Zarif askıları geniş omuzlarından geçirip düzeltti. Ayakkabıları denemedi. Çünkü olmayacaklarını biliyordu. Kuzey onları düşünmeden almıştı. Hafif dar gelen, kısa kırmızı elbisesiyle minik adımlar attı. Yürüdükçe yukarı çıkan kumaşı çekiştirdi, adımlarını ona göre düzeltti.
Boy aynasının tam karşısında durdu.
Elbisesinin tonlarını paylaşan kırmızılaşmış mavi gözleri her yerinde dolaşıyordu. Tenisin mirası olarak hâlâ bazı bölgeleri kaslıydı. Orantılı ve sıkı bir vücudu vardı. Ağır hareketlerle arkasını dönüp kumaşın güzelce sardığı kalçasına bakıp derin bir iç çekti. Güzel gözüküyordu. Gereksiz ve lüzumsuz bir güzellik. Ona dertten başka bir şey getirmemiş, kocaman hiç.
Eli kendiliğinden yeni rengindeki saçlarına gidince sağ gözünden bir damla akmıştı. Sonunda ağlıyor olmanın verdiği mutsuzlukla- ağlarsam rahatlarım diye düşünmüştü ancak yanılmıştı- halıya çöktü, aynanın karşısından ayrılmadı. Yönetmen saçını tutup yere doğru çektiğinde ölecekmiş gibi hissetmişti. Saç dipleri hâlâ sızlıyordu. Adamın yaptığı hareketi düşündükçe boğazına eller sarılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mr & mr
FanfictionCihangir ve Kuzey severek evlenmiş ancak zamanın getirdiği problemlerle yıpranmış bir çifttir. Tekrar eski günlerdeki sevgilerine dönmek için ellerinden geleni yapacaklardır. @2019 #GAY ( erkek ve erkeğin ilişkisini içerir) Homofobik olmayan, herkes...