Fairy tale.

17.4K 1.5K 1.3K
                                    

4

Koyu yeşil çarşafların üstünde dağılmış gece kadar siyah olan telleri her gece izlemek Cihangir'in küçük sırrıydı. Kuzey uyurken onu izlemeye bayılıyordu. Yüzünün her santimi kusursuz bir ahenkle oluşmuş gibiydi.

Kolunu başının altına alıp, kurumuş dudaklarını ıslattı ve parmaklarını yavaşça Kuzey'in göz kapaklarına değen gece tellere dokundurdu.

Yumuşacık siyahları geriye doğru yatırırken, "Sana ilk görüşte aşık olmama şaşmamalı." diye mırıldandı.

"Hayır, hayır sana hâlâ aşık olmama şaşmamlı."

Kendisini düzeltmesi komiğine gitmiş, gözleri gülerken kapanmaya başlamıştı ki bileğini saran elle mavileri genişçe açıldı.

Kuzey aniden tuttuğu bileği kendisine hızla çekerek hiç düşünmeden dudaklarını pembe dudaklara kapattı.

O an, gece tüm karanlığını kaybetti. Sanki etraflarına altın tozlar uçuştu. Sadece ikisinin hissedebileceği altından tozlar.

Aşkın böyle bir etkisi olduğunu kimse inkar edemezdi.

Kuzey, aylardır sürekli ona bağırırken izlediği pembe dudakların şimdi titrekçe karşılık vermesini büyük zevkle devam ettirdi. Ellerini yavaşlıkla ince bele sardığında iyice kendine çekti ve yüzüne konan parmakları kabul etti.

Özlem dolu dönüşün ardından istemese bile ilk ayrılan Cihangir olmuştu. Yakalanmış olmanın utancıdan kıpkırmızıydı.

Kuzey, öne doğru uzanmış pembe dudaklara tekrar küçük bir öpücük bıraktı, güldü. "Demek bana hâlâ aşıksın."

Komşularına gittikleri günden beri sürekli aklını kurcalayan konunun böyle net şekilde açıklığa kavuşması bedenini tüy gibi hafifletmişti.

Cihangir cevap vermek yerine, "Sen?" demişti. "Sen hâlâ beni seviyor musun?"

"Her saniye bir öncekinden daha fazla."

Cümlesinin bitmesiyle gördüğü parıldayan mavi gözlerle dudaklarını bu kez alnına bastırdı Kuzey. Ardından da yakınındaki bedeni kavrayıp göğsüne yatmasını sağladı.

Hayat böyle garipti işte. Kaç aydır birbirlerini yiyorlardı ama hiç beklemedikleri bir anda yine huzurlu bir gece geçirmişlerdi.

Ancak ne yazık ki sabah olduğunda her şey eski düzene döndü. Kara büyü nüksetmiş, dün gece parıldıyan prensler tekrar çirkin kurbağalara dönüşmüştü.

Huzurlu geçmesi gereken pazar günü yine elbette huzurlu geçmiyordu ve bunun sebebi lavabodaki diş macunuydu.

"Tükürdükten sonra musluğu açıp temizlemek ne kadar zor olabilir ki?"

Kuzey elindeki gazeteyi sehpaya atıp yüzünü ovuşturdu. "Unutmuşum diyorum neden salonun ortasına tükürmüşüm gibi davranıyorsun?"

Cihangir Kuzey'in her rahat tavrında daha çok sinirleniyordu. Kumral saçlarını yolarak düzeltip, açılan televizyonun tam karşısına geçti.

"Bir tık üstü o zaten."

"Televizyonun önünden çekil."

mr & mrHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin