Bilgisayarımın başında yapmam gereken son işlerimi de tamamlamış ve koltukta gerinmiştim.
Dönen koltuğum geriye yaslanmamla benimle birlikte arkaya doğru düşmüştü. Korkuyla masaya tutunup her zaman nasıl aynı hataya düştüğümü sorgulamaya başladım. Hayır biliyorsun sandalyenin huyunu neden her seferinde aynı hareketi yapıyorsun ki?
Sinirle kalkarak mutfağa doğru yönelip dolaptan süt çıkarmış ve mavi kupama doldurmuştum. Küçüklüğümden beri rutin olarak yaptığım bir hareketti bu. Sütü tekrar dolaba koyup elimdeki kupanın düşmemesi için çaba sarf ederek en sevdiğim köşeme geçtim.
Yani penceremin önüne.
Pervaza kupamı koyup hafifçe eğilerek temiz havayı bolca içime çekmiştim. Ne kadar dışarıya çıkamasam da bu şekilde nefes alabildiğimi hissediyordum.
Evim ikinci kattaydı. İşimi bilgisayardan hallettiğim için dışarı çıkmama gerek olmuyordu, eh eşyalarımı ve yiyeceklerimi de sipariş veriyordum zaten bu nedenle evde olmak daha rahat bir hal alıyordu. Aşırı zorunlu olmadığım sürelerde de evden asla çıkmıyordum.
Aşağıya bakıp her zamanki yerinde bağırarak top oynayan çocukları izlemeye koyuldum hemen. Havaların ısınmasına rağmen dün hafif yağmur atıştırdığı için yerler çamur olmuştu ve çocuklar bunu umursamadan yerdeki çamurlara bata çıka top oynamaya devam ediyorlardı.
O kadar tatlılardı ki pis olduklarını bilmesem ve dışarı çıkabilsem iner yanaklarını mıncıra mıncıra severdim onları.
Oyun durduğunda kafasını kaldırarak bana bakan küçük beden el sallayarak selam vermişti bana.
"Efe nasılsın?" Diye bağırarak ben de el salladım ona.
"İyiyim Eymen abi sen nasılsın?"
"Her zamanki gibi ufaklık, bak top geliyor top dikkat et!" Diye bağırırken heyecanla o da çığlık atmış ve topu yakalamak için koşmuştu. Onun bu haline kahkahalar atarken yolun karşısından gelen bedenlerle kalbim heyecan içinde kasılmıştı.
Bana bakan siyah saçlı bedenle elimi kolumu nereye koyacağını bilememiş ve en sonunda elimin ayalarını pervaza dayayarak hafifçe kendimi yukarı çekmiştim. O da bu halimi anlamış olacak ki gülerek başını sağa sola sallayıp yine çocuklara doğru koşmuştu.
Siyah saçları rüzgarda savruluyor, yüzündeki gülümsemesi güneşin altında parlıyordu. Üstünde geçen gördüğümden farklı bir tulum duruyordu. Elleri ve yüzü yine biraz biraz boya olmuş ve bu hali onu daha da tatlı göstermişti. Kalbim bu görüntüyle onu ilk gördüğüm gün olduğu gibi hızla atmaya başlamıştı.
Bu sefer büyük bir cesaret örneği göstererek gözlerimi ondan çekmemiş ve kalbimi tişörtümün üzerinden tutarak izlemeye devam etmiştim.
Koşup az önce konuştuğum çocuğu tutarak omuzlarına aldı. Efe çığlık atarken, o gülerek omzunda çocukla geziniyordu sokakta. Onun bu hali beni yine güldürmüştü. Yanındaki kumral çocuk da aynı onun gibi başka bir çocuğu kucaklayıp koşmaya başladı. Arkada olan sarışın adam ise hiçbir şey umrunda değilmiş gibi baygın gözlerle sigarasını içiyor ara ara da arkadaşlarına bakıyordu.
Ben onları izlemeye dalmışken Efe bana doğru bağırmaya başlamıştı.
"Eymen abi bak bana uçuyorum" dediğinde kahkaha atmıştım.
Az sonra ben sana uçup yanaklarını ısıracağım dememek için dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsemiştim. O da zaten benden cevap beklemediği için kendi kendine konuşmaya devam ederek ellerini açmıştı. Ağzından çıkardığı 'piyuv' benzeri sesle fazlasıyla mutlu gözüküyordu.
Altındaki beden biraz daha döndükten sonra durmuş ve bana bakarak gülümsemeye başlamıştı. Dolgun pembe dudakları gerilmiş, buradan bile belli olan kehribar gözleri bu gülümsemeyle parıl parıl olmuştu. Ben mest olmuş biçimde onu izlerken o da tatlı tatlı bana bakmayı sürdürdü.
Ama bu güzel bakışmamız Efe'nin altındaki bedene bir tokat geçirmesiyle son bulmuştu.
İkimiz de şok olmuş bir biçimde gözlerimizi Efe'ye çevirmiştik.
Başta anlamasam da en sonunda bu duruma kahkahalarla gülmeye başlamıştım. Bana eşlik eden iki adamla da şenlik olmuştu sokakta resmen.
Siyah saçlı oğlan şokla kafasını kaldırmış Efe'ye bakınırken hala tepki verememişti. En sonunda kendine gelerek somurtmuş ve Efe'yi omzundan indirmişti.
"Buğra abi tekrar istiyorum" diyerek kollarını kaldırıp, ellerini açıp kapatan bedene kaşlarını çatarak baktı ismini yeni öğrendiğim çocuk.
Tam sesini duyacağım için mutlu olacaktım ki beklemediğim bir şey yaparak Efe'nin kulağına doğru eğilip elini siper ederek konuşmaya başladı.
Bu sefer de somurtma sırası bana geçmişti. Ne vardı sesli söyleseydin de ben de senin o güzel olduğunu düşündüğüm sesini duysaydım?
Bir müddet konuştuktan sonra kafasını kaldırarak bana göz kırptı ve arkadaşlarını da alarak yokuş aşağı yürümeye başladılar.
Ben onun arkasından şaşkınlıkla bakarken Efe bana el sallayıp aynı giden çocuk gibi tek gözünü kırpmaya çalışmış ama beceremeyip iki gözünü de kırpınca sinirlenerek ellerini yana sarkıtmıştı.
Onun bu salak hali tekrar gülümsememi sağlarken ben de elimi salladım ve içeri girdim. Pervazdaki içmediğim sütümü de mutfak tezgahına koyarak kendimi kanepeye attım.
Gözlerimi kapattığımda zihnimde beliren kehribar gözlerle gülümsemiş ve kendimi huzurlu bir uykunun kollarına bırakmıştım bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞÇİ / GAY
Romance(TAMAMLANDI) Bir inşaat işçisi ve evden çıkmayan bir çocuğun aşkını anlatır. *Argo, küfür ve cinsellik içerir.