*Buğra'nın Ağzından; Efe'nin tokat attığı gün*
Yine ve yine işten çıkmış, gizli yerimde tırnaklarımı kemirerek sevdiğim adamın penceresine çıkmasını bekliyordum.
Bu sefer biraz biraz planını otutturmuştum galiba. Tek temennim işlerin boka sarmamamasıydı.
Ellerimin titremesini geçirmek adına bir sigara yakıp planı gözden geçirdim.
Pencereye çıktığında gidip çocuklarla oynayacak ve o sırada da Efe'yi ikna etmeye çalışacaktım. Plan basitti, uygulamanın da basit olacağına inanmıştım bu yüzden.
Sigaramın dumanını son kez içime çekip, hemen saldıktan sonra pamuğunu yere fırlatıp topuğumla ezdim ve ilerdeki çöpe fırlattım.
Bizim iki dangalak ise yanımda durmuş saçma saçma birbirlerinin bakışlarından kaçıyorlardı. Aralarında kesin bir şeyler dönüyordu ama şu an telaşlı olduğum için onlara odaklanamıyordum.
Bir ara bu ikilinin nabzını yoklamayı aklıma not ederek ellerim ceplerimde ilerlemeye başladım.
Her adımımda daha da heyecanlanırken duyduğum kadife sesle yerime mıhlanmamak için kendimi sıkmak zorunda kalmıştım resmen.
"Efe nasılsın?"
Sesine kurban olurum ben senin.
"İyiyim Eymen abi, sen nasılsın?" Diyen ufaklığa cevap verince içim yine bir hoş olmuştu.
"Her zamanki gibi ufaklık, bak top geliyor top dikkat et!" Diye heyecanla konuşan çocuğun yanına gidip, o konuşan ağzını yiyesim gelmişti.
Ne güzel sesi vardı bu çocuğun böyle. Ya da bana mı güzel geliyordu acaba?
Saçma düşüncelerime bir son vermek adına duyduğum heyecanlı çığlığa tepki vererek, Eymen'in az önce konuştuğu çocuğun kollarından tutup anında omzuma bindirdim.
Plan yine ters tepmişti.
Bozuntuya vermemeye çalışarak Efe'yi yolda bir iki tur döndürüp, gülümsemeye çabalamış ve tişörtünün üzerinden kalbini tutan çocuğa bakmıştım.
En az benim kadar heyecanlı olduğunu fark ettiğim sevdiğimin, kocaman olmuş gözleri içimi titretirken, o siyah gözlere bakarak onu sevdiğimi söylemek istemiştim bağıra bağıra.
Bu güzel bakışmamız ise yanağıma yediğim sert tokatla son bulmuştu. Kafam hafifçe yana savrulurken rezil olmanın verdiği utançla yüzümün ısınmaya başladığını hissetmiştim.
Ya bir plan bu kadar da ters tepmemeliydi ama.
Kendime gelip kafamı hala saf saf gülümseyen Efe'ye çevirerek derin bir iç çektim. Nasıl kızabilirdim ki ben bu minik şeye?
Derken duyduğum gülme sesleriyle sinirlenmiş gibi hissetsem de sevdiğimin güzel gülüşü o siniri alıp yerini huzura bırakmıştı.
En sonunda Efe'yi kucağımdan indirip kaşlarımı çatarak sert olduğunu düşündüğüm yüz ifadesiyle bakmaya başladım küçük bedene. O ise beni umursamayıp kollarını uzatmış ve ellerini açıp kapatarak konuşmaya başlamıştı.
"Buğra abi tekrar istiyorum" demesiyle yanağımın içimi gülmemek için dişlemeye başlamıştım.
İkna etme aşamasını tam olarak burada kullanabileceğimi fark edince beynimde şimşekler çakmıştı hevesle.
Küçük bedenin kulağına yaklaşarak elimi siper edip kozumu sundum hemen.
"Eğer yarın Eymen abini istediğim saatte pencereye çıkarırsan, sana al diye yalvardığın o oyuncak arabayı alacağım" dediğimde ellerini çırparak kafasını sallamıştı.
Önlemimi almak adına bir cümle daha ekleyip geri çekildim.
"Ama bu ikimizin arasında tamam mı?"
Yukarıdan baktığım beden kafasını sallayınca güzel bir gülümseme sundum.
Gitmeden önce son olarak penceredeki ev kuşuma bakıp göz kırpmış ve arkama bakmadan görüş açısından çıkmıştım. Biraz daha durursam bağıra bağıra seni seviyorum derim diye korkuyordum.
"Ne dedin lan Efe'ye?" Diye sırtıma atlayan kumral dingile sırıtarak bakıp ön cebindeki sigarasını uzandım.
Bu sefer az öncekinin aksine bir keyif sigarası tüttürecektim.
"İstediğim saatte Eymen'in pencereye çıkarmasını istedim" dememle kaşlarını kaldırıp bakmıştı bana.
"Ee?" Diye konuşan soğuk sesle kafamı arkama çevirip baygın baygın bakan bakışlarına karşılık verdim Ümit'in.
"Serenat yapıyoruz hazır mısınız?" Dememle ikisi de durmuştu şokla.
"Ne yani söyleyecek misin onu sevdiğini?" Diyen Erdem'e kafamı sallayarak onay vermiştim.
"Hadi canım?"
Sorar gibi konuştuğumda gülerek topuklarımın üzerinde dönmüş ve kollarımı bir oyuncu edasıyla iki yanımda açmıştım.
"Bu aşık arkadaşınız artık özgürlüğe kavuşuyor" derken aklımdan binbir türlü düşünce geçiyordu tabiki.
"Ne diyeceksin peki?" Diye sorduğunda bir anda durmuştum.
Lan anın büyüsüyle ben serenat yapamaya karar vermiştim ama nasıl yapacağımı bilmiyorum ya.
"Abi bunun zekası gerilemeye başladı şu penceredeki çocuk yüzünden" diye konuşan adamın yanına giderek bir tekme atmış ve tekrar önüne dönerek yürümeye başlamıştım.
"Lan trip atma da gel ne yapacağına karar verelim" dediğinde onu onaylamak zorunda kalmıştım.
Hemen yanlarına gidip kollarımı açarak ikisini de kanatlarımın altına alıp evime doğru yönlendirmeye başladım.
Sonuçta tartışmamız gereken önemli konular vardı değil mi?
Bir kaç bölüm daha böyle olacak çiçekler bir aksilik olmazsa. Ben çok eğleniyorum yazarken, umarım siz de okurken eğleniyorsunuzdur.
Neysem hepinizi seviyor, hatalarım varsa affetmenizi diliyor ve kocaman kocaman sarılıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞÇİ / GAY
Romance(TAMAMLANDI) Bir inşaat işçisi ve evden çıkmayan bir çocuğun aşkını anlatır. *Argo, küfür ve cinsellik içerir.