*Yaklaşık bir sene sonra*
"Kurban olurum ben sana" diye bana arkamdan sarılan adama şirince gülümseyip elini kendime çekerek öptüm.
"Resmen dışarı çıkıyorsun lan artık rahat rahat, seni yemek istiyorum" demesiyle tuttuğum elini hafifçe ısırdım.
"Konu ne ara beni yemene geldi aşkım" dediğimde bana gülmüş ve yanağımı öpmüştü.
"Benim seni hep yiyesim var ki"
Gülüşerek konuşmayı bitirdiğimizde önümüzde uzanan küçük yeşile yanaşan mavi göle bakmaya başladım. O kadar tatlıydı ki bu güzellikleri yıllarca kaçırdığım için kendime, belki biraz da anneme kızıyordum.
"Çok güzel burası Buğra" dememle kulağımı öpmüştü.
"Sen daha güzelsin bebeğim" dediğinde dayanamayıp kahkaha atmıştım.
"Çok kötü bir romantiklik bu yaptığın" gülerken sırtımda titreyen göğsünü hissetmiştim. "Belki birazcık" derken parmaklarını birbirine yaklaştırarak göstermeye çalışmıştı bana.
"Buğra"
"Efendim yavrum"
Bacaklarının arasında hafifçe dönüp çenesinin tam altında durarak ona bakmaya başladım. Köşeli keskin çenesine minik bir öpücük kondurduktan sonra konuşmaya devam ettim.
"Ben hiç deniz görmedim biliyor musun?" Dediğimde kafasını sallayıp burnumu öpmüştü. "Tahmin ediyorum bebeğim" dedikten sonra bir de yanağımı öptü hemen.
"Seni denize de götüreceğim, hatta yüzme de öğretmem lazım" diye kendi kendine konuşmaya devam ettiğinde onun tatlı tatlı konuşmasını izlemeye dalmıştım.
"Bir de kamp yapalım seninle, Orhan abinin yanına da gitmedik bak oraya da gideriz, bir de şe-" derken dudaklarına kapanmıştım susması için.
"Bebeğim bolca zamanımız var, neyi istiyorsan yaparız" dememle gülümsemiş ve bu sefer de o dudaklarıma kapanmıştı.
Minik minik öpüp geri çekildikten sonra alt dudağıma saldırarak sertçe emmiş ve dilini alt dudağımda boydan boya gezdirmişti. Bu hareketiyle karnımın alt taraflarında kıpırdanmalar başlarken kendimi geriye çekip omzuna başımı koydum.
Yoksa her an kötü şeyler olabilirdi.
"Güzelim seni çok seviyorum" günün ellinci seni seviyorumunu demişti ve yine ilk söylediği zamanki gibi heyecanlanmıştım ben de.
"Ben de seni seviyorum Buğra'm"
"Ulan götünü yiyeyim mi?"
Dedikleriyle kızaran yanaklarımı gizlemek için ellerimi yüzüme kapatmış ve önüme dönerek gölü izlemeye devam etmiştim.
"Hadi kalk, meyve suyunu da al gezelim biraz. Evde de oturuyoruz hep zaten" demesine gülümsememi bozmadan karşılık verip ayaklandım hemen.
Ağır iş yapmaktan nasır tutmuş ellerini tutarak onu da kaldırdıktan sonra meyve sularımız ve eşyalarımızı da alıp yürümeye başlamıştık.
Havanın kararmaya başlaması benim de hafif hafif korkmaya başlamama neden oluyordu. Elimizdeki, yürürken bitirdiğimiz meyve sularının kutularını çöpe attıktan sonra hemen sevgilimin koluna girmiştim.
"Buğra ben korkmaya başladım"
Karanlıktan korktuğum için gece lambasıyla yatan ben ister istemez bu havadan korkuyordum. Benim korkmama karşılık olarak gülen bedene kaşlarımı çatarak bakıp daha fazla sokuldum.
Korkuyordum ne yapayım?
"Bebeğim bak şurada biraz ışık var gidelim mi?" Dediğinde hararetle kafamı sallayıp onaylamıştım onu.
"Gidelim, gidelim"
Sözlerime hala gülen adama bakmayarak koşar adımlarla ilerlemeye başladım, aynı anda onu çekiştirmeyi de unutmuyorum tabiki.
Her adımımda daha fazla aydınlanan küçük gölün kenarındaki yere geldiğimizde şaşkınlıktan ağzım beş karış olmuştu.
Ağaçların üzerleri tamamen küçük ışıklarla süslenmiş, ortaya da çiçeklerden küçük kapı benzeri bir şey yapılmıştı. Işıklar gölü hafifçe parlatırken ben dalmış bir biçimde hiçbir ayrıntıyı kaçırmamaya çalışıyordum.
"Buğra burası çok güzel" diyip gözlerimi ayırmadan etrafı inceleyerek kolunu sıkarken duyduğum yalancı öksürük sesiyle Buğra'ya dönmüştüm.
Bu seferki gördüğüm ise beni her şeyden daha fazla şaşırtmıştı.
Önümde duran Buğra'nın elinde siyah bir kutu ve kutunun içinde de düz, aşırı şık bir yüzük vardı.
"B-buğra?"
Titreyen sesimle konuşarak bakmaya doyamadığım kehribar gözlere döndüm nemlenmiş gözlerimle.
"Bebeğim, biraz ani oldu ama benimle evlenir misin?" Dediğinde gülme ve ağlamayla karışık bir sesle konuşmaya başlamıştım.
"Fazlasıyla ani oldu" bir adım yaklaşıp elimi uzatarak cevap verdim. "Evet, evlenirim sevgilim" dememle yüzünde muhteşem bir gülümseme oluşmuş ve yüzüğü yavaşça ince parmağımın içinden geçirmişti.
"Seni çok seviyorum ev kuşum"
Cebinden çıkardığı benimkinden biraz daha büyük olan yüzüğü de bana verip kendi iri ellerine takmamı sağladıktan sonra kocaman kollarını sardı bedenime.
"Ben de seni seviyorum sevgilim" dedikten hemen sonra dudaklarıma yapışmıştı dudakları.
Ah ben bu adamı hak edecek ne yapmıştım?
~SON~
Ay bu da bitti ağlıyorum ben, tabi bir final daha var ama olsun.
Bebişlerim diğer final de Erdem - Ümit ikilisinin olacak haberiniz olmak ve sakın tam olarak bitti diye kütüphanenizden çıkarmayın çünkü daha bir sürü özel bölüm atacağım.
Ha bir de ya ben geçen bölüm azıcık mantık hatası yapmış gibi olmuşum ama yemek yemediler diye düşünün olur mu? Kafam karışmış ühü ühü.
Neysem umarım sevdiğiniz bir kurgu olmuştur çiçeklerim benim, hatalarım varsa affedin beni, hepinizi seviyor ve görüşürüz diyorumm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞÇİ / GAY
Romance(TAMAMLANDI) Bir inşaat işçisi ve evden çıkmayan bir çocuğun aşkını anlatır. *Argo, küfür ve cinsellik içerir.