Durdu ablanın yönlendirmesiyle zar zor kendimi hastaneye atmış ve sevdiğimin odasına bir hışımla girmiştim.
Yarı karanlık bakışlarımla etrafı tararken ağlamamak için kendimi sıkmaya çalışıyordum. Tabiki bu benim için tamamen boş bir çabaydı çünkü bağıra bağıra ağlamıştım gelene kadar.
Onu zorla işe ben göndermiştim. Eğer göndermeseydim şu an mutlu bir şekilde evde televizyon izliyor olabilirdik, hepsi benim suçumdu.
Vücudumun tamamı titrerken omzuma dokunan elle kendime gelip odayı taramaya başladığımda kolu sarılı olan bedeni görmemle gözyaşlarım tekrar akmaya başlamıştı.
"Buğra!" Diyerek kendimi yanına atıp sağlam elini turarak öpmeye başladım.
"İyi misin? Ne oldu sana?" Boğuk sesimle konuşurken bir yandan da boğazımdaki yumruyu gidermek amacıyla yutkunup duruyordum.
"Bebeğim bir şeyim yok ağlama" diyerek elini kurtarıp yanaklarıma götürdüğünde onun dediğinin aksine ağlamam şiddetlenmişti.
"Kuzum benim, kolum kırılmış sadece, iyiyim ben" dediğinde kafamı iki yana sallayarak ağlamaya devam etmiştim.
"Hep benim yüzümden oldu, zorla işe gönderdim seni" dediğimde omzumdan sarılarak beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Saçlarıma öpücükler kondururken ben de onun beline tutunuyordum.
"Yavrum seninle ne alakası var?"
"Gitmek istememiştin, ben seni gönderdim" dediğimde derin bir iç çekmişti.
"Bebeğim ayağım takıldı ve düştüm, başka bir zamanda da olabilirdi" demesiyle içim hala rahatlamamış olsa da yüzüne bakarak kızarmış kehribar gözlerini izlemeye başladım.
"Çok acıyor mu?"
"Hiç acımıyor bebeğim" dediğinde yalan söylediğini bilmeme rağmen kafamı sallayıp onaylamıştım onu.
Ben onu iyileştirilmesini bilirdim.
"Kuzum peki sen nasıl geldin buraya?" Diye merak kokan sesiyle konuştuğunda alamadığım için kaşlarımı çatmıştım.
"Nasıl yani?"
"Evden çıktın, üstüne bir de hastanedesin" demesiyle farkındalık yüreğime kocaman bir duvar misali çökünce nefesimin daraldığını hissetmiştim bir an.
Buğra'ya bir şey olacak korkusuyla koşa koşa geldiğim için farkına varamamıştım evden çıktığımın. Şimdiyse hastanede olduğum gerçeği beni boğmaya başlamıştı.
En korktuğum yerlerden biriydi burası. Annem beni fazla hırpaladığında buraya getirdiği için tramva etkisi yaratıyordu hastane kokusu.
Midemin bulandığını hissettiğimde kendime gelmeye çalışarak derin derin nefesler alıp Buğra'ya baktım.
Şu an düşünmem gereken kişi ben değildim, sevdiğimi düşünüp kendime gelmeme gerekiyordu.
"Tüm işlemler tamam eve gidebilirmişsin Buğra" diye içeriye giren Erdem ile rahat bir nefes verip sevgilimin kolunu tutarak yerinden kaldırdım.
Kol kola hastaneden çıkarken ikimizden de ses çıkmıyordu. Buğra benim kötü olduğumu fark ettiği için sesini çıkarmamaya çalışırken, bense hala kendimi ona karşı sorumlu hissettiğim ve anıların beynime dolaşması yüzünden konuşamıyordum. Kısaca ikimiz de biraz kötü bir ruh halindeydik.
Eve gidene kadar ikimizden de ses çıkmazken eve vardığımızda hemen onu koltuğa otutturup sıkıca sarılmıştım.
Üzerime çöken rahatlamaya kendime geldiğimde tekrar ağlama atağı başlamıştı.
"Nasıl oldu?"
"Ayağım takıldı bebeğim biraz ters bir şekilde düşmüşüm. İyiyim ama ağlama artık"
"Kolun iyi olana kadar sana her şey yasak" dememle dudaklarından tatlı bir kıkırtı dökülmesi bir olmuştu.
"Bana mı bakacaksın?"
"Tabiki sana bakacağım" dedikten hemen sonra onu kaldırmış ve yatak odasına ilerletmiştim. Bir kaç kere kolumu kırdığım için tecrübeliydim ne de olsa.
En iyi şekilde bakacaktım ben sevdiğime.
Üzerindeki tulumu sakince çıkardıktan sonra beyaz, tek kolu kesilmiş olan tişörtünü de koluna dikkat ederek çıkarıp, yarı çıplak bedenine bir öpücük kondurarak geri çekildim.
Temiz kıyafetleri de nazikçe giydirip mutfak masasına otutturarak beklemesini işaret etmiştim.
"Bebeğim bir öpücük alabilir miyim acaba?" Diye tatlı tatlı sorduğunda ona doğru yönelip büzülü dudaklarına minik bir öpücük kondurup geri çekilecekken belimden tutulmamla sendelemiştim.
"Sevgilim koluna dikkat et!" Dediğimde umursamadan beni kucağına çekmiş ve açık olan boynuma öpücükler bırakmıştı.
"Buğra!"
Çenemi öptükten sonra yüzüne bakıp yanaklarımı ısırarak kucağında biraz daha çekmişti beni kendine.
"Bebeğim bu şekilde iyileşmeye ihtiyacım var"
Söyledikleri yüzümde bir gülümseme oluşmasına neden olurken ona ayak uydurup dudaklarıma yapışmasına izin vermiştim.
"Özledim seni"
"Ayrılalı kaç saat oldu ki?"
Ayrılan dudaklarımızla alınlarımızı dayayarak konuşmaya başlamıştık.
Buğra'nın eli kalçamı bulurken sağlam kolunun omuz kısmına uzun uzun öpücükler konduruyordum.
"Sensiz bir dakika bana saatler gibi geliyor güzelim" dediğinde yüzümdeki gülümsemeyle güzel gözlerine bakmıştım.
"Bir daha bensizken kendine dikkat et, çok korktum" dediğimde yaklaşarak göz kapaklarımdan öptü usulca.
"Biliyorum bebeğim. Özür dilerim"
Kalbimde bir şeylerin ağırlığı oluşurken ellerimi yanaklarına atıp okşayarak sevdim onu.
"Asıl ben özür dilerim. Seni göndermemeliydim"
"Bir kez daha ağzından bu cümleyi duyarsam" duraksadı ve düşünmeye başladı. Onu yüzümdeki gülümsemeyle izliyordum.
Uzun süre düşündükten sonra bir şey bulamamış olacak ki kafasını iki yana sallayıp güldü o da. "Tehdit bile edemiyorum ki seni ben"
Gülerek yanaklarını sıkıp elmacık kemiklerini ısırarak ayağa kalktım.
Şimdi onu güzelce besleyip hemen sağlığına kavuşturma vaktiydi.
Reklam arası.
BxBxB okumayı sever arkadaşlar 'Bizimki' adında yeni bir kurgu paylaştım, bakmak isteyenleri beklerim.
Reklam arası bitişi.
Umarım bölümü sevmişsinizdir çiçeklerim, hepinizi seviyorum kocaman kocaman sarılıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞÇİ / GAY
Romance(TAMAMLANDI) Bir inşaat işçisi ve evden çıkmayan bir çocuğun aşkını anlatır. *Argo, küfür ve cinsellik içerir.