*
Kanlı ellerindeki lekeleri tişörtüne sildiği belli olan Chanyeol iyi bir avcıydı. Benden sonra bu sürünün sahip olduğu en iyi avcı olabilirdi ve benim yerimde, bir alfa olmakta da gözü vardı. Han'ın ölümü ile sarsılan yerime diktiği gözleri ufak da olsa bir hata yapacağım anı bekliyor, dişlerini boğazıma saplayabilmek için bileyliyordu ama bugün, ben hala bir alfayken sadece bekliyordu. Önünde duran, cansız bir beden gibi yere yığılmış yabancı kurda ikinci kez vurmak için kaldırdığı elini indirip hafifçe kenara çekildiğinde tepki vermemek için kastığım yüz kaslarım biraz önce öfkeyle can bulmuş surat ifademin ardında gizli kalmıştı.
Yabancı, zayıf görünümlü bir bedene sahipti. Üzerindeki kazak yırtılmış ve hafifçe kanlanmıştı. Kumaşın arasındaki boşluklardan beyaz tenindeki morluklar görülebiliyordu ama gözleri sanki hiçbir şey hissetmiyormuş gibi bakıyordu. Boş, soğuk ve donmuş buz gibi.
"Dışarı çıkın."
Kurdumun öfkesi yok olmuş, ne hissedeceğini bilemez bir şekilde sessizleşmiş olsa da buraya gelirken öyle öfkelenmiştim, öyle gözüm dönmüştü ki bedenimdeki her kas saldırmak için gerilmişti. Sesim de içimde tuttuğum öfkemin gölgesi gibi hırıltılı, sert çıktı.
Beni ikiletmediler, bir sürü üyesinin ve daha önemlisi eşinin intikamını almak isteyen, istediğini düşündükleri alfalarını düşmanları ile yalnız bırakırken ona merhamet göstermediler. Alt katın gıcırdayan eski kapısı arkalarından kapanırken ve bu tozlu bodrum katta yalnızca ikimiz kaldığımızda yüzümdeki kaslar, kırışmış derim yavaş yavaş gevşemeye başladı. Hala yerde uzanan, kalkmak için hiçbir gayrette bulunmayan bedene bir adım yaklaşmadan önce onu bir kez daha süzdüm. Kirlenmiş ve sararmış, eskiden beyaz olan bir çift spor ayakkabı giyiyordu. Kot pantolonu bacaklarını tamamen saracak kadar dardı ve üzerinde gözleri gibi gri olan bir kazak vardı. Elleri arkasından bağlandığı için kollarının yarısı görünmüyordu ve yüzü... Ince boynu ve sivri çenesinde küçük morluklar, çizikler kalmıştı. Çabuk teslim olmuş olmalıydı, biraz daha beklemiş olsa kurtlarım onu da parçalamış olurlardı şüphesiz ki.
Yavaş adımlarla ona yaklaşmaya başladığımda gözleri bacaklarımda gezinip yüzüme çıktı. Dudakları ikinci bir gülümseme için gerilirken pembe dilini dışarı çıkarıp dudağının patlamış derisinde gezdirdi, acımış olmalı ki yüzü kısa bir an için buruştu. "Sana daha çok vurmaları için mi gülüyorsun?" diye sordum düz bir ses ve yine düz bir surat ifadesiyle.
İlişkileri gerilmiş, hatta kopmuş olan iki ayrı sürünün üyeleriydik. Aramızdaki bağa çoktan kan bulaşmıştı ve halkım daha fazla kan istiyordu. Kurtlar artık kan ve intikam istiyorlardı, tıpkı benim kurdum gibi.
Ona yaklaşıp dizlerimin üzerinde çömeldiğimde bana cevap vermemişti, ben de umursamamıştım. Aramızdaki bağı fark edip etmediğini anlamaya çalışıyordum ama etmiş gibi görünmüyordu. Devrilmiş bedenini dikleştirmek için ellerimi ona uzattığımda gözlerini gözlerime çıkarıp o anlarda zehirli bir yılana benzettiğim dilini konuşturdu. "Amma da çirkinmişsin. " demek için can verdi sesine.
Beni ilk defa gören çoğu kişi yüzüme saklayamadıkları iğrenme ile bakar ancak hiçbir şey söylemezlerdi. Bana çirkin diyenler çocukluğumda birer anı olarak kalmışlardı ama karşımdaki kurt gözlerindeki duyguları çok iyi saklayabiliyor olsa da sesini kullanıp bana çirkin demeden duramamıştı.
Ben ona, saldırgan sözlerine tepki vermesem de içimdeki, ruhumdaki kurt donakalmış, sonra yavaşça daha da içime çekilip sessizleşmişti. Kalbime garip bir sancı girmişti ve ben ilk defa çirkin olduğumu gerçekten hissetmiştim. Ailemi öldüren kurt, pençelerinin keskinliği ile yüzümü ikiye ayıran kurt bile bu kadar canımı acıtamamış olmalıydı. Şimdi bu yabancı beta nasıl oluyor da kurduğu bir cümle ile canımı acıtabiliyordu?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Storm Boy | SeKai
FanfictionKurdum mühür eşini yıllar sonra, tam da eşimin öldüğü günün sabahında karşısında bulmuştu. Yaralıydı, kan içinde ve bağlıydı. Bir düşmandı. Aradığım intikamın bir parçasıydı.