6|

377 52 131
                                    

Bir hediye, bir lanet
Takip ediyor ve zarar veriyorlar
Söyle hayal edebiliyor musun
Kabuslarda görünüyor
Milyonlarca ses, sessiz çığlıklar
Umudun bu kadar eksik kaldığı yer

Koşuyorum
Kurtlarla koşuyorum
Koşuyorum

Kurtlarla koşuyorum bu gece

(Aurora- Running with the wolves)

*

"Ben yapmadım, baba!"

Alfa, parmaklarının izinin çıkacağına emin olduğum bir güçle elini çocuğun yüzüne indirdiğinde kanımın çekildiğine yemin edebilirdim. Çıkan ses yüzünden oyun oynayan çocuklar durup onlara baktığında, sonra herkes hiçbir şey görmemiş gibi onlara sırtını döndüğünde ne kadar istesem de konuşamıyor, sesimi duyuramıyordum. "Bana nasıl sesleneceksin?" diye konuştu benim yerime kurt. "Bana nasıl sesleneceksin, Hun?!"

Çocuğun küçük dudakları titreyerek aralanırken kısa kirpiklerinin arasındaki gri gözleri donuk bir hal aldı. İnce, çekik gözleri bomboş bakmaya başlamıştı. "Alfa," diye mırıldandı duygusuz bir sesle. "Özür dilerim, alfa."

Adamın hızlı yürüyüşünün ardından sürüklenir gibi götürülen çocuğun gidişini izledim, açıklıkta oynayan çocukların o hiç buraya gelmemiş gibi davranmasını izledim.

Sonunda geride kimse kalmadığında çocuğun oturduğu ağacın dibinde gri kurdu yeniden gördüm, gözlerinin tıpkı o çocuk gibi donuk baktığına şahit oldum. Sonra bakışlarımız kesişti ve o boş, donuk gözler parçalanıp üzgün, çok üzgün, yüreğimi darmadağın eden bakışlara dönüştü.

Kurt oturduğu yerden kalkıp bana son kez baktı, ardından esen rüzgarla birlikte bir sis dalgası halinde yok oldu.

*

"Sehun..." diye sayıkladım kaç kere gördüğümü artık bilmediğim, saymayı günler önce bıraktığım rüyadan uyanırken. Ellerimi, avuç içlerimi koltuğa bastırıp doğrulmak için kollarımla bedenimi yukarı doğru ittim. Kuruyan dudaklarımı nefes almak için aralamış, hızlı hızlı soluyordum. Sönen şömine ateşine ve soğumaya başlayan odaya rağmen alnımda ve ensemde ter damlaları birikmişti. Saçlarımın uçları terle ıslanmış, renkleri muhtemelen iyice koyulaşmış halde tenime yapışmışlardı. Bilincim açılırken gözlerimi de açıp kirpiklerimin arasından şöminedeki biriken küllere, üzerimi örtmek için kullandığım örtünün ben uyurken nasıl dağıldığına ve kapalı perdelere rağmen içeri sızan zayıf gün ışığına baktım.

O günden beri, Han'ın öldüğü günden beri salonda yatıyordum. Benim gibi pek çok evde kalmış, hiçbir yeri benimsememeye alışmış biri için bu durum sorun olmamalıydı ama ben bu odaya bir türlü alışamamıştım. Kendimi evimde gibi hissetmiyordum, aksine bana evimi hatırlatan her şeyde kalbim iki ayrı parçaya bölünüyordu. Bir yanım sürümü ailesi sayarken ve eski aileme sadık kalırken bir yanım her gece rüyalarıma, zihnime giren görüntülerin içine dalmak, o zamana ve mekana gidebilmek, küçücük bir çocuğa vuran alfaya meydan okumak istiyordu. Hiçbir şey yapamıyordum ama aynı görüntüler; yalnız başına oturan küçük çocuk, onun sesi, çocuğun yerinde beliren gri kurdun ifadesiz olan ama bana döndüğü her seferde hüzünle dolup taşan kırgın gözleri gecelerimi zehir ediyordu. Her defasında ter içinde ve nefes alamayarak, o çocuğun adını mırıldanarak uyanıyordum yattığım yerden. Bugün de bir şey değişmemişti.

Parmaklarımı gözlerime bastırıp yüzümü sıvazlayarak cildimdeki nemi silmek istedim, kuru dudaklarımı yalayıp tek bacağımı koltuktan aşağı kaydırdım ve yatma şeklimden dolayı ağrıyan sırtımı dikleştirdim. Koşmak, kafamı dağıtmak, evde delirmemek için birkaç gündür ormana giden av gruplarına katılıyordum ve birkaç kere de nöbet tutan kurtlarla birlikte geceyi gündüz etmiştim ama hiçbir gariplik yaşanmamıştı. Günlerdir bölgemize giren hiçbir yabancıyı fark etmemiştik ama yaktığım evden sonra hala kendilerini tedirgin hissedenler vardı, bu gerçeği de biliyordum. Yüzümü yıkamak için ayaklanırken sıkıntıyla iç çektim. Zihnim dinlenmeme izin vermiyorken bedenim de yorgunluk çekiyordu ve bunu kimseye belli etmemek için çabalamak zor gelmeye başlamıştı. Ağzımdan çıkan kelimeler ya sürüyle ilgili oluyordu ya da susuyordum, yalnızca geceleri sayıklıyor, Sehun, diye sesleniyordum ama ne yaparsam yapayım her gece gri kurdun üzgün gözlerini görüyordum. Çocuğun yalvaran seslenişlerini duyuyordum ve en başından beri o çocuğun kim olduğunu biliyordum elbette. Böyle donuk, buz gibi olabilen gözleri yalnızca bir kişide görmüştüm şimdiye dek.

Storm Boy | SeKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin