12

394 48 68
                                    


*

İçkinin acı, yakıcı tadı ağzımı sarıp boğazımdan geçerken dilimle dudaklarımı ıslatıp başımı koltuğun yumuşak kumaşına doğru bastırdım.

Boş evin salonunda, alevlerin kapladığı şöminenin karşısında, daha önce kime ait olduğunu bilmediğim kullanılmış koltukta otururken kurdumdan beni uyanık ve dinç tutmasını istememiştim. Kaçıncı şişeyi içtiğimi hatırlamak için gözümü açıp yerdeki dağınıklığa bakmam gerekiyordu ama boşverdim. Şu anda hayatımda yolunda giden hiçbir şey yok gibiydi, biraz dağıtmayı çoktan hak etmiştim. Başımın hafif hafif ağrıması, bedenimi uyuşturması bu defa hoşuma bile gitmişti hatta. Sürekli düşünüp durduğum, zihnimin içinde ikinci bir ses olan endişeler susup kaybolmuşlardı. Yalnızca bu geceliğine bir alfayken yaptığım hataları, Han'ın geride bıraktığı vicdan azabını, Sehun'u ve onun o dipsiz görünen gri gözlerini, dişlerimi boğazına sapladığım kurdu, kuzey sürüsünü... Her şeyi, hepsini unutmak istiyordum. Chanyeol'un vereceği cevabı öğrenmek istemiyordum, evime dönüp Sehun'un yok edemediğim endişeleri ile karşılaşmak istemiyordum. Duvarların içinde olmama rağmen sanki hava çok soğukmuş, öyle soğukmuş ki bana nefes aldırmıyormuş gibi hissetmemi durdurmak istiyordum.

Elimdeki şişeyi sürekli yalamama rağmen kuruyup duran dudaklarıma bastırıp boğazımı yakmasına rağmen içip içinde hiçbir şey kalmayana kadar ağzıma yaslı halde tuttum, sonra da onu yerdeki şişelerin yanına bırakıp oturduğum yere biraz daha yayıldım. Bacaklarımı rahat edene kadar aralamış, kollarımı gelişigüzel serbest bırakmış ve boynumu sonradan ağrıyacak şekilde koltuğun sırt kısmına yaslamıştım. Alkolün verdiği gevşeme hissiyle birlikte gözlerimi, sorunlarım aklıma dolmak yerine zihnimin ardında kalırken rahatça kapattım. Zihnim bomboş olan dünyama çekilirken bir süre huzur içinde uyuyabilmiştim.

Birkaç gün boyunca uyuyabilsem, uyandığımda her şey bir çözüme kavuşmuş olsa ne kadar güzel olurdu. Chanyeol kararını vermiş olabilirdi, Sehun ise... Bilmiyordum, onun için ne yapabilirdik gerçekten bilmiyordum sanırım.

Gözlerimi, kaşınan kirpik diplerimi ovuşturup ağrıyan başıma bu defa küfrettim. Bacaklarımı toplayıp dik oturmak için koltuktan destek alırken öne eğilip parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim ve telleri gelişigüzel dağıtıp sonra tamamını arkaya doğru ittim. Yerdeki şişeleri toplayıp doğrulurken mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Hafifçe sallanmam dışında bir sorunum yok gibiydi, boş mutfakta tezgahın üzerine şişeleri bırakırken midemden aç olduğumu bağıran bir ses yükseldi.

İçki isterken yemek de istemeliydim, şimdi ise kimse gelip beni böyle görsün istemiyordum. Bir diğer ihtimal de kurdumun metabolizmamı hızlandırması ve beni alkolün etkilerinden hızlıca kurtarmasıydı ama bunu da istemiyordum. Yeniden salona ilerleyip kendimi yüzüstü koltuğa bıraktım, yüzümü yastığa doğru bastırırken başım tekrardan ağırlaşmaya başlıyordu ki kapıdan yükselen ses kapatamadığım zihnime sızdı.

Onu önemsememeyi istedim, gerçekten. Sadece kulaklarımı kapatıp uyumaya geri dönecektim ama gelen her kimse parmakları daha ısrarlı vurdu kapıya. Yerimden öfkeli, huysuz bir şekilde kalktım, hatta içten içe gelen kişiye küfür etmiş bile olabilirdim. Parmaklarımı kapı koluna sarıp kendimi içeriye dolacak olan soğuğa hazırlamadan bir anda açtım kapıyı.

Karşımda herkes olabilirdi, sürünün her bir üyesini beklerdim. Chanyeol ve konseyi bile. Hatta kuzey sürüsünün alfası bile olabilirdi. Ben uyurken bir savaş çıkmış, o içeri girmiş ve şimdi bana meydan okuyor olabilirdi ama hayır, kapımda duran beden ona ait değildi.

"Sehun?"

Kurdum beni dinlemeyi anında bırakmış, bedenimi kendi bedeni gibi kullanmaya başlayarak kanımı hızlandırmıştı. Zihnim bir anda daha iyi çalışır hale gelirken bedenimi sarmakta hiç gecikmeyen soğuk hava titrememi sağlamıştı.

Storm Boy | SeKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin