*Uyanmaya başlarken bedenimdeki kaslar ve kemikler sanki hiç dinlememişim gibi hâla yorgunlukla sızlıyordu. Gözlerimi zorlukla açarken uyuşmuş bacaklarımı uzatıp kaslarını germek isteyerek uzanmış ve sırt üstü dönerek yattığım yere yayılmıştım. Içimdeki uyanmak istemeyen mızmız ses ve bedenimdeki rahatlık yalnızca birkaç saniye sürmüştü, kirpiklerim aniden aralanırken geceye dair anılar parça parça gözlerimin önüne geliyordu.
Jongin'in parmak uçlarının geride bıraktığı his, bedenindeki güçlü kasların vücuduma temasları, sıcaklığı, adımı söyleyen sesi, kurdunun göz rengine dönmüş bakışı... İrkilerek yattığım yerden doğrulurken belimin ağrısı beni durdurmuş, odanın havası çıplak tenimi sararken parmaklarım üzerimdeki örtüyü belime bastırmıştı.
Şöminenin ateşi sönmüştü ancak içerisi çok da soğuk değildi, yine de titreyip olduğum yere sinmiştim. Gözlerim üzerinde yattığım koltuğa dönerken bu kumaşlar ve Jongin'in bedeni arasında olan bedenimi hatırlamak yüzümün yanıyor gibi hissettirmesine sebep oluyordu.
Şimdi ne yapacağımı bilemezken ellerimi yanaklarıma bastırıp etrafa bakındım. Yalnız başıma uyandığım için üzgün müydüm? Evde kimsenin olmadığını bir şekilde biliyordum ve bu bana oldukça garip hissettirmişti. Üzgün değildim, Jongin'e bunun yalnızca bir gecelik bir şey olacağını ve bana bağlanamayacağını, olan her şeyi yok saymamızı söyleyen bendim. Onu reddeden bendim, oysa ki bunu yapmasaydım şimdi burada olacak gibiydi. Tıpkı saatler önce, ben uyuyakalmadan hemen önce olduğu gibi bana sarılır mıydı? Sıcak nefesi tenimi gıdıklarken yumuşak dudaklarını enseme bastırıp beni öper miydi?
Derin bir nefes alırken düşünceleri hızlıca uzaklaştırmaya çalıştım. Jongin bir kurttu, daha da önemlisi bir sürünün alfasıydı. Benim gibi yarım birisi asla bir alfanın ailesi olamazdı, şimdiye kadar asla olamamıştım ve büyüdükçe de bunu umut etmeyi bırakmıştım. Babamın... Alfamın öfkeli, beni küçümseyen, içten içe benden nefret eden gözlerini her gördüğümde içimdeki umudun bir parçası silikleşip acı vererek yok olmuştu. Aynı bakışları başkalarından görmek artık beni üzmezdi, böyle düşünüyordum ama Jongin'in bana bakış şekli korkmama neden olmuştu. Kendimden, kendi isteyebileceklerimden korkmuştum.
Şimdi onu burada, yanımda ister miydim?
Hızlıca ayaklanıp koltuğun kenarına düzgünce bırakılmış kıyafetlerimi giyerken düzenli nefesler almaya ve zihnimi boşaltmaya çalıştım. Jongin'e benden bir şey beklememesini açıkça söylemiştim ve o da gitmişti. Yalnızca içimdeki yabancı hayvanın bedenimi ele geçirme isteğinden kurtulmaya çalışmıştım ve şu anda kendimi çok daha iyi hissediyordum. Kalbim delirmiş gibi atmıyordu, vücudumun sıcaklığı çok daha normaldi ve daha düzgün düşünebiliyordum.
Mümkün olan en hızlı şekilde giyinip koltuktan kaymış olan örtüyü umursamadan, içeriye daha fazla bakmadan ve zihnimdeki geceye dair anıları uyandırmamaya çalışarak evden çıkıp kapıyı kapattım. Şapkamı sıkıca kapatıp yüzümü yere eğerek oyalanmadan gece boyunca yalnız bıraktığım Jongdae'nin yanına dönmeye çalışırken birilerinin beni görebilecek olmasından korkuyordum. Görseler de bir şey anlarlar mıydı bilmiyordum, ben bir kurt değildim, nasıl bilebilirdim? Yine de panik, utanç ve huzursuzlukla doluydum. Bacaklarımın, belimin, tüm vücudumun itirazına aldırmadan daha hızlı yürümeye çalıştım ve evin önüne gelene kadar başımı kaldırıp etrafa bakmadım.
Saat kaç olmuştu bir fikrim yoktu, sadece Jongdae'nin uyanıp beni görememiş olma ihtimali beni endişelendirmişti. Uyanır uyanmaz düşündüğüm ilk şey bu olmuştu ve yıkanıp temizlenmeyi bile aklıma getirip umursamadan kalkıp geri dönmüştüm.
![](https://img.wattpad.com/cover/275116113-288-k506394.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Storm Boy | SeKai
FanfictionKurdum mühür eşini yıllar sonra, tam da eşimin öldüğü günün sabahında karşısında bulmuştu. Yaralıydı, kan içinde ve bağlıydı. Bir düşmandı. Aradığım intikamın bir parçasıydı.