7| Sen De Onlar Gibisin

336 48 58
                                    


Sehun nasıl biriydi? Bunu bana sorsalar onu tarif edemezdim. Kaç yaşındaydı, neler yapmaktan hoşlanırdı? Hakkında bildiğim neredeyse hiçbir şey yoktu ama ruhum ona bir şekilde bağlanmıştı işte. Gerçekte bu durumdan mutlu muydum, korkuyor muydum? Cevabını tam olarak bildiğim bir soru dahi yoktu ama ona çekilmemi durduramadığım bir gerçekti. Çabalarımın hiçbir faydası olmuyordu.

Geri çekilmemle birlikte onun tuttuğu nefesini verdiğini hissederken bakışlarım beyaz montundan ve boynundan ayrılmış, küçük gözlerine çıkmıştı. Gri bakışları puslu, karanlık bir görüntüye bürünmeden hemen önce, yalnızca bir saniyeliğine de olsa öyle berraklaşmıştı ki içinde saklanan kurdun gözleri oracıkta zihnimde belirmişti. Benim gördüğüm kurdu Sehun da hissetmiş miydi? Birbirlerinin duygularını paylaşıyorlar mıydı? Tedirgin olmuş, gerilmiştim ama o bunu fark etmedi. Kaşlarını çatarken ve göz rengi gittikçe koyulaşırken sağ elini kaldırıp göğsüne, kalbinin üzerine doğru bastırdı, kasılan parmakları montunun beyaz kumaşını avucuna çekerken yüzünde görmekten hiç hoşlanmadığım gergin, sanki canı acıyormuş gibi bir ifade oluşmuştu. 

"Sehun?"

Ben ona endişe ile seslenmiştim, ellerim ona dokunabilmek için can çekişmişti ama o öfkeli bir sesle karşılık verdi. "Bunu nasıl yapıyorsun?" Kararmış bakışları, geceleri ayın etrafını saran gökyüzü gibiydi.

"Anlayamadım?"

"Benim alfam olmadığını söylüyorsun ama sen..." Yüzü de sesi kadar öfke doluydu, göğsünde sıktığı eli, eklem yerleri bembeyaz kesilmişti. "Sen de aynı onlar gibisin." diye devam etti sözlerine. Bağırmamıştı, hırlamamıştı ama sözleri canımı bir anda o kadar çok acıtmıştı ki yüzümün aldığı kırgın ve şaşkın ifadeyi engelleyemedim.

Neye bu kadar kızmıştı ve ben neden bu kadar kırılmıştım anlayamadan önce  Sehun hareket etti, göğsündeki elini hiç indirmeden, kızarmaya başlamış suratı ile yanımdan geçmeye çalıştığında onun tutmak istedim ama yapamadım. Mağaradan çıkışını izlerken aralanan dudaklarımı birbirine bastırıp ben de kaşlarımı çattım. Ona ne yaptığımı gerçek anlamda bilmiyordum. "Sehun!"  Koşmadan, büyük ve hızlı adımlar atmaya çalışarak dışarı çıktığımda uzaklaşmaya başlamış olacağını sanmıştım ama Sehun birkaç adım ötemde dizlerini kıvırarak yere çökmüştü. Ben de olduğum yerde durdum. Ona hiçbir şey söylememiştim, bu kadar yaklaşmama mı kızdı? diye düşündüm ama beni itebilecekken bunu yapmamış, ben geri çekilene kadar beklemişti. Anlamış olabilir mi? diye sordum içimdeki kurda ama bu beni başkalarıyla kıyaslamasını gerektirir miydi? Yani... Benden neden nefret etmişti? Olduğum kişi yüzünden mi? Böyle göründüğüm için mi?

"Canım acıyor..." diye fısıldadığını duydum sonra. "Canımı acıtıyorsun."

Onu duymuştum ama benimle konuştuğunu gösteren hiçbir şey yoktu. Durduğu yerde öylece küçülmüş, yüzünü yere doğru eğmiş ve kollarını da eli gibi bedenine bastırıyordu. Saçlarının gölge yaptığı gözlerini sıkıca kapatmıştı.

"Sehun?" Onunki gibi alçak, bir fısıltıya dönen sesimle seslendim. Biraz öncekilerin aksine yavaş ve sessiz, küçük aralıklı adımlarla ona yaklaşırken tepki vermesini bekledim ama öylece durmaya devam etti. Yanına diz çökmeden önce adını bir kez daha söyledim ve üst koluna, omzunun hemen altına tereddüt ederek dokundum.

Şiddetli bir rüzgar esmeye başladığında beremin altına sokmaya çalıştığım saçlarımın uçları uçuşmaya ve yüzüme yapışmaya başlamıştı, Sehun'un saçları da geriye doğru şekil alırken çattığı kaşları ve sıktığı gözleri, birbirine karışmış siyah kirpikleri ortaya çıkmıştı. "Lütfen yapma."

Storm Boy | SeKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin