M
*
-Sehun-Parmak uçlarımın altından kayan esmer, sıcak teni benim solgun tenimle tezat oluştururken içimdeki bir yerin istekle kıvranmasına neden oluyordu. Gergin göğsü, biraz önce yaşadıklarımız yüzünden sertleşmiş meme uçları ve nefes alışları ile hareket eden şekilli karın kasları ellerimin altındaydı. Ona daha fazla dokunmamak için büyük bir çaba sarf ediyordum çünkü sert kaslarına dokunmak, avuçlarımı sıcak bedenine yaslamak ve onu sahiplenmek istiyordum. İstiyorduk. İçimdeki, ruhumun bir parçası olan yabancı ile birlikte onun için çıldırıyorduk.
Jongin yüzüme açıkça belli olan büyük bir beklenti içinde bakarken gözlerim onunkilere dönmüyordu. Aksine, bakışlarımızın karşılaşmasını istemiyordum. Sonunda onu çirkin bulmadığımı itiraf etmiş olsam da ona bedenimden başka ne verebilirdim ki? Benden beklediği, görmek istediği eşi olamazdım. Benim için bile bir bütün olmayan ruhuma dokunmasına izin verip hayatımı onunla paylaşamazdım. Kimseyle paylaşamazdım. Tıpkı bu güne kadar beni görmemiş olan, ortaya çıkması için yalvardığımda, ona ihtiyacım varken beni duymayan kurdum gibi şimdi ben de kimseyi göremezdim.
Bu kurdumdan almaya çalıştığım bir intikam değildi aslında. Onu eşinden ayırmaya çalışmıyor ya da özellikle acı çekmesini istemiyordum. Sadece... Yapamazdım işte. Bu güne kadar yalnızca bir insan gibi yaşamaya çalışmıştım ve sürünün işlerine hiç karışmamıştım. Babam- ah, hayır. Alfa, beni küçük bir çocuk olmama rağmen tüm sürünün gözleri önüne çektiğinde, aşağılandığımda, yapayalnız kaldığımda bile sadece susmuştum. Görünmez olana kadar susmuş ve bir gölge gibi sessizce kurtların arasında yaşamıştım.
"Jongin-"
Bacaklarının üzerinde oturduğum bedenin güçlü parmakları belimden kalçama kayıp beni daha çok kendisine çektiğinde irkilerek fısıldadım. Her zamanki gibi kendi düşüncelerimin gölgesine dalmıştım ancak düşünüp durmak hiçbir şeyi çözmüyordu.
Derin bir nefes alıp elimi göğsünden boynuna kaydırırken ileri atılıp çenemi ve yanağımı başına bastırdım. Parmak uçlarım ensesindeki kısa saçların arasına karışırken Jongin'in elleri yeniden belime yükselmiş ve tenimi yavaşça okşamaya başlamıştı.
Buraya gelirken onunla duygusal bir bağ kurma niyetim yoktu ama içimdeyken bile, benimle sevişirken bile duraksıyordu. Ya gözlerimin içine sånki kaybolacakmış gibi bakıyor ya da tam tersine, bakışlarımdan kaçacak, saklanacak yer arıyordu. Jongin, gördüğüm alfalarımdan hiçbirine benzemiyordu. Onlar kadar güçlü olduğunu içimde bir yer biliyordu ama bazen bakışları benim bakışlarım altında eziliyordu ve ben kalbime yerleşen bazı duygulardan kaçamıyordum.
Saçlarından yükselen tanıdık koku ciğerlerime dolarken aceleyle kendimi geriye çektim ancak bu yalnızca bana bakan gözleri ile karşılaşmama neden olduğunda içimde konuşacağını bildiğim yabancı sesi susturmak için uzanıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Onu aceleyle hırçın bir öpüşmenin içine çekerken engel olamadığım duygularla yeniden sertleşmeye başlayan penisimi onunkine bastırıp ağzıma bıraktığı hırıltıyı açlıkla yuttum.
Gözlerim yüzünde, kör gözünde ve yanağını, dudaklarını parçalamış olan pençe izinde gezindiğinde bakışlarında korkunun parçalarını görmüştüm. Benden, sözlerimden bu kadar kolayca etkilendiğini bilmek ise içimdeki kurdun kalbini sızlatmıştı. Şimdi nefret ettiğim varlığının acısı canımı yakarken gerçek hislerim bir anda dilimden dökülüvermişti.
'Ama sen, Jongin... Sen çirkin biri değilsin.'
Onu ilk gördüğüm gün, kendimi sonu kanla biten bir kavganın ortasında bulmuştum. Gözümün önünde yıllardır tanıdığım kurtlar öldürülmüştü ve savaşacak bir kurda sahip olmayan bedenim diz çöküp teslim olduğunda içimdeki gücü kullanmaya korkmuştum. Ben kimseyi kurtaramazdım, kendimi bile. Aksine herkesi öldürebilirdim. Bu yüzden lanetlenmiş değil miydim? Kendi kurdum bile beni terk edip yok olmamış mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Storm Boy | SeKai
Fiksi PenggemarKurdum mühür eşini yıllar sonra, tam da eşimin öldüğü günün sabahında karşısında bulmuştu. Yaralıydı, kan içinde ve bağlıydı. Bir düşmandı. Aradığım intikamın bir parçasıydı.