|17|. Kamp

23.1K 855 52
                                    

Bir gün boyunca öylece yatmış ve çikolata yiyip dizi izlemiştim. Tatilim bitmişti ve okula gitme zamanıydı. Hızlıca formamı giydikten sonra, çantamı almış ve evden çıkmıştım. Annem yeni başladığı işinde çalışıyordu ve onu çok az görüyordum ama onun mutlu olduğunu görmek benim için yeterliydi. Başımı sallayıp düşüncelerden uzaklaşmaya çalışmıştım. Evden erken çıktığım için yürümeyi tercih etmiştim. Yaklaşık on, on beş dakikaya okula geldiğimde bahçede oturan birkaç kişiyi görmüş ve farkında olmadan Dağhan'ı aramıştı gözlerim. Yoktu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra içeri girmiş ve sınıfıma çıkmıştım. Sınıfta da saat erken olduğu için servisle gelenler hariç kimse yoktu. Bilge de daha gelmemişti. İki seçeneğim vardı. Ya sınıfta oturup Bilge'yi beklerken hayatı sorgulayacaktım ya da kantine inip çikolatalı süt alacaktım. İçten içe Dağhan'ı görmek istediğim için, belki kantinde karşılaşabileceğimi düşünerek ikinci seçeneği seçmiş ve kantine inmiştim. Kantinde beş altı kişi vardı ama Dağhan yoktu. Garip hissediyordum. Neden gelmemişti ki? Saat erken olduğu için mi daha gelmemişti yoksa sebebi iki gün önce yaşadığımız şey miydi? Hiçbir şey düşünmek istemiyordum ama bu imkansızdı. Kafamı dağıtmak için çikolatalı sütümü almış ve bir masaya oturup sütümü içmeye başlamıştım.

''Taşer? Görüşmeyeli çok oldu.''

Başımı kaldırdığımda, dibimde duran Poyraz'ı görmüş ve ''Seni bilemem ama ben halimden gayet memnunum açıkçası.'' demiş, gözlerimi ondan çekip sütümü içmeye devam etmiştim. Sırıtıp karşımdaki sandalyeyi çekip oturmuş ve ''Dumaner nerede? Böyle bir güzelliği yalnız mı bıraktı yoksa...?'' deyip sandalyeye iyice yayılmıştı. Omuz silkip, ''Bu seni ilgilendirmez. Masadan kalkacak mısın ben mi gideyim?'' demiştim tek kaşımı kaldırarak.

''Demek İzel'e yaptığı gibi seni de öylece bıraktı ha?''

Sinirle, ''Ne saçmaladığını bilmiyorum ama buna son ver Poyraz.'' dediğimde, dirseklerini masaya bastırmış ve yüzünü elleri arasına alıp kıkırdamıştı.

''Doğru, sen bilmiyorsun İzel'i. Haklısın tepkinde, ben de bilmediğim bir olay karşısında böyle olurdum.'' duraksamış ve gördüğüm en sinir bozucu ifadeyle ''İzel, Dağhan'ın âşık olduğu kızdı.'' diye eklemişti. Başımdan aşağı kaynar suların döküldüğünü hissediyordum. Yine de tepki vermemeye çalışacaktım ama pek başarılı olamayarak hızla masadan kalkmış ve sınıfa doğru yürümeye başlamıştım.

''Emin ol! Seni de iki gün sonra öylece bırakacak.''

Arkamdan bağırdığında tırnaklarımı elime geçirmiş ve sinirle sınıfa girmiştim. Bilge gelmişti. Beni gördüğünde şaşkınlıkla kalkıp ''Miray?'' dediğinde onu umursamamış ve sırama oturup bir kâğıt çıkartıp karalamaya başlamıştım. Sinirimi hep böyle atardım. Kulağımda hala Poyraz'ın dediği şey yankılanıyordu.

''İzel, Dağhan'ın âşık olduğu kızdı.''

''Âşık olduğu kız...''

İzel'e ne olmuştu. Hala görüşüyorlar mıydı? Beni, İzel'i unutmak için mi seçmişti? Kafamda bin bir düşünce dönüyordu ve aklımı kaçıracak gibi hissediyordum. Derin bir nefes alıp şaşkınlıkla bana bakıp adımı söyleyen Bilge'ye dönmüş ve neredeyse fısıldayarak ''İzel kim?'' diye sormuştum.

Bilge zaten şaşkındı ama sorduğum soru onu daha da şaşırtmış gibiydi. Bana doğru eğilip, ''İzel mi? İzel'i sana kim söyledi Miray?'' diye art arda soru sormaya başlamıştı. Fısıldayarak konuştuğumuzda, ''Sonra anlatırım. Sadece İzel kim bana onu söyle Bilge...'' diye yükseldiğimde, Bilge'de elini elimin üzerine koyup ''Bu burada konuşacak bir konu değil. Teneffüste konuşuruz.'' demişti. İkna olmasam da başımı sallamış ve önümdeki kâğıdı karalamaya devam etmiştim.

BURSLU #Wattys2020 (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin