|20|. ''Sadece arkadaşça.''

22.1K 816 102
                                    

Sabah olduğunda geri dönmek için hazırlanıyorduk. Dün geceden sonra Sema Hoca, Dağhan ve Mert'i dönünce disipline vereceğini söylemiş ayrıca bir güzel de kızmıştı. Haklıydı da hak etmişlerdi. Dağhan ile dünden beridir konuşmamıştık ki Mert ile olan durum da pek farklı değildi. Mert'le bir kez konuşmaya çalışmıştım ama benimle konuşmak istemediğini söyleyip yanımdan ayrılmıştı. Ona da hak veriyordum. Ona ümit vermiştim sonra da benim yüzümden dayak yemiş artı disiplinlik olmuştu.

Dağhan ile konuşmama nedenim Mert ile olandan farklıydı. Onu bilmiyordum ama ben dün geceden sonra onunla konuşmak konusunda biraz çekingen davranıyordum.

''Selam, burslu.''

Düşüncelerimi bölen duyduğum o sesti. Arkamı dönüp şaşkınlıkla ''Dağhan?'' dediğimde gülümsemiş ve ''Beni gördüğüne şaşırmışa benziyorsun'' demişti. Şaşırmamıştım. Sadece, bilmiyordum işte. Onu o konuşma üzerine görmek biraz garip gelmişti. Yüzünü incelerken gözüm bir anda gözünün altındaki morluğa takıldığında yüzümü buruşturmuş ve ona doğru yaklaşıp parmağımı morluğunun üzerinde dolandırmıştım. Morluk düne göre biraz daha yayılmıştı.

''Acıyor mu?''

Mırıldanarak sorduğumda, gözlerini kapatmış ve nefesini dışarı vererek ''Artık acımıyor.'' demişti kısık sesle. Tam cevap verecekken ''Pardon yakınlaşmanızı bölüyorum.'' sesiyle ikimiz de sesin geldiği yöne bakmıştık. Cansu kızıl dalgalı saçlarıyla oynayarak bize yaklaşmış ve Dağhan'a bakıp ''Konuşmamız lazım.'' demişti.

Dağhan tek kaşını kaldırıp benden uzaklaşmış ve ''Ne hakkında?'' diye sormuştu ilgisiz bir şekilde. Tamam, benden uzaklaşmasına biraz bozulmuş olabilirdim ama şu an konu bu değildi.

''İkimiz konusunda.''

Dağhan derin bir nefes alıp vermiş ve ''İkimiz diye bir şey olmayacak Cansu, çok özür dilerim. Seni seven birisini hak ediyorsun.'' dediğinde, Cansu'da samimiyetten uzak bir şekilde gülümsemişti. Evet, bu gülümseme samimiyetten uzak gibi görünebilirdi ama kalp kırıklığıyla doluydu. Cansu yerine üzüldüğümü hissetmiştim. Bunu hak etmiyordu.

''Konuşmaya başlamadım daha Dağhan.''

Sinirle söylediğinde, burada olmamın bir anlamı olmadığını düşünmüştüm. Ne kadar istemesem de bu ikisinin özel olarak konuşması gereken bir konuydu.

''Ben Bilge'ye bakayım.''

Tam gidecekken Cansu'nun ''Miray!'' diye seslenmesiyle ona dönmüş ve yutkunup ''Evet?'' demiştim.

''Seni gerçekten sevdiğine inanıyorsan bunun koca bir yalandan ibaret olduğunu bil. Onun amacı sadece kendine aşık edip sonra da bir hiçmişsin gibi seni bırakmak... aynı bana yaptığı gibi."

Arkamı dönüp Cansu'yu duymamış gibi oradan uzaklaşırken beynim ve kalbim de bir yandan dediklerini sindiremiyordu. Dağhan'a inanıyordum ama bir yandan da derinlerde bir his Cansu'nun haklı olma ihtimalini sorguluyordu.

Düşüncelerimi dağıtıp, hızla oradan uzaklaşmış, Bilge'nin yanına gitmiştim. Bilge elindeki sandviçini zevkle yerken bana bakmış ve ''Yer misin?'' demişti heyecanla. Omuz silkmiştim. Cansu iki saniye önce tüm iştahımı kaçırmıştı.

''Sen iyi misin?''

Bilge bana yaklaşıp fısıldayarak sözlerine, ''Dağhan mı bir şey dedi?'' diyerek devam etmişti. Dün ki konuşmamızdan Bilge'ye daha bahsetmemiştim. Yani hiç zamanımız olmamıştı.

''Biz şey...''

''Miray!''

Tam konuşacakken lafımı kesen şey bana seslenerek gelen Cansu'ydu. Cansu mu? Yine ne vardı... Ayrıca ne kadar çabuk konuşmuşlardı.

BURSLU #Wattys2020 (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin