Yüzüme vuran güneşin sıcaklığı ve parlaklığıyla gözlerimi araladığımda doğrulmaya çalışıp saate bakmıştım.
Siktir...siktir...siktir...Geç kalmıştım. Alarm neden çalmamıştı? Şu an bunu bile düşünecek zamanım yoktu. Hızla okul formamı giyerken bir yandan da koşarak banyoya gitmiş ve yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçalamıştım. Çantamı geceden hazırladığım için kendimi tebrik etmiş ve hızla çantamı da alıp merdivenlerden inmiştim. Tam evden çıkacakken mutfak masasının üzerindeki bir bardak portakal suyu ve tostu görüp duraksamış ve mutfağa girmiştim. Yanında bir de not vardı. Tosttan bir ısırık alırken, bir yandan da notu okuyordum.
''Kızım işe erken gitmem gerekiyordu seni de uyandırmadım. Kahvaltın burada, sakın yemek yemeden çıkma çıkarken bana mesaj at. Müsait olduğumda sana döneceğim. Seni seviyorum, annen.''
Notu okuduktan sonra gülümseyip tostumu da yanıma almış ve evden çıkmıştım...
*****
''Acıktım.'' Bilge karnını tutarak fısıldadığında, ''Ben de.'' diyerek onu onaylamıştım. Üçüncü derste falandık ve ben sabah geç geldiğim için yok yazılmaktan son anda kurtulmuştum. Zilin çalmasına beş dakika vardı. Bilge de ben de bu anı iple çekiyorduk. İşkence gibi geçen beş dakika sonunda zil çaldığında Bilge bana dönmüş ve ''Kantin.'' demişti.
''Kantin.''
Yine onayladığımda, hızla sınıftan çıkmış ve kantine inmiştik. Bilge bize bir şeyler alırken ben de oturacak bir yer bulacaktım. Gözüm direk kaloriferin yanındaki masaya takıldığında hızla gidip oraya oturmuş ve arkama yaslanıp derin bir nefes almıştım. Sabahtan beridir her şey fazla hızlı gidiyordu.
''Burası benim yerim, yeni kız. Karşısı boş.''
Aniden duyduğum sesle sesin sahibi, sarı saçları beline gelen, iri kahverengi gözlü, uzun boylu kıza bakmış ve kaşımı kaldırıp ''Anlamadım?'' demiştim.
Kız yanındaki arkadaşına dönüp, ''Sanırım kıt?'' demiş ve tekrar bana dönüp heceleyerek ''Burası benim yerim. Kalksan iyi edersin.'' diye eklemişti dalga geçer gibi. Tamam, gerçekten sinirlenmiştim.
''Pardon da neredeyiz biz? Mean girl film setinde falan mı? Çok istiyorsan karşıya sen geçebilirsin.''
Kız kaşlarını kaldırıp, ''Ne dedin sen?'' dediğinde ben de yapmacık bir şekilde gülümsemiş ve ''Sanırım kıt...'' diye mırıldandıktan sonra, ''Beni duydun.'' diye eklemiştim bastırarak.
Kız neredeyse burnundan soluyarak, ''Bunu ödeyeceksin, yeni kız.'' deyip duraksamış ve ellerini masaya koyup bana doğru yaklaşarak, ''İki gram aklın varsa gözüme görünmezsin.'' diye fısıldayıp sinirle gitmişti.
Bu da neydi böyle?
''O salak sana ne dedi?''
O kadar dalgındım ki Bilge'nin geldiğini bile fark etmemiştim. Elindeki tepsiden aldıklarını masaya koyarken, omuz silkip ''Saçmaladı. Bu kim ki?'' diye sormuştum.
''İrem Selin Kaya. Namı diğer 'sarı çiyan'...''
Bir anda gülmeye başlayıp ''Ne?'' dediğimde, Bilge de omuz silkip ''E ama öyle.'' demiş ve öksürüp ''Neyse dur devam ediyorum.'' dedikten sonra bana tanıtmaya devam etmişti.
''Okulun kraliçe arısı olduğunu zannediyor. En güzel, en zeki o gibi. Zeki kısmı doğru çünkü neredeyse tüm bilgi yarışmalarında okulu İrem temsil eder. Ama bana göre sadece zekâ kısmı derste çalışıyor çünkü başka taraflarda zekasının çalıştığını hiç görmedim. Herkesi eziklemeye, aşağılamaya ve patronmuş gibi davranmaya bayılır. Ayrıca kendisi nereden bakılırsa ortaokuldan beridir Dağhan Dumaner bağımlısı...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BURSLU #Wattys2020 (DÜZENLENİYOR)
Novela JuvenilKİTAP ESKİ ARKADAŞLAR DÜZENLENİYOR. DÜZENLENDİĞİ ZAMAN SEVECEĞİNİZE EMİNİM BU KİTABI 13 YAŞINDA FALAN YAZDIM ÇOK DAHA İYİSİNİ YAPIYORUM ŞU AN. YANİ AYH BU NE DİYECEĞİNİZE KÜTÜPHANENİZE EKLEYİN VE DÜZENLENDİĞİNDE ARKANIZA YASLANIP KEYFİNİ ÇIKARTIN. İ...