Hastaneden çıkana kadar annemin gereklilerini, abimin kahkahasını ve kurtardığım çocuğun annesinin özürlerini dinledim. Sude , Gözde ve Pelin de - ki bunlar benim kuzenlerim oluyor- bana motivasyon dolu sözler sarf ediyorlar ama pek oralı değilim. Zaten bir süre sonra da beni unutup kendi aralarında sohbete dalıyorlar. Bu benim için daha iyi.
İşe bak ya. Okuldan normal bir öğrenci gibi dönüyorum. Ancak kolumdan oluyorum, iyi mi ?
Üstelik hastanede öldürdüğüm bu kadar saatte ders çalışmalıydım. Gitti kocaman bir gün daha. Üstelik sınava bu kadar az kalmışken kolumu da kırdım iyi mı? Neyse ki sağ kolum değil. Yoksa özür dileyen kadının başını şişirirdim . Ki yapardım da.
Onların sohbetine geri dönünce kadın kendisini anneme tanıtmakla meşguldü.
"Ben Ruken, eski bir arkadaşım sizin karşınızdaki binaya taşınacaktı. Ben de gelmiş evini temizliyordum. Aslında başka bir mahallede oturuyorum. "
"Çocuklar niye yola fırladı peki? Dikkat et çocuklarına bak. Bir dahaki sefere yolda kurtaracak kimse de bulamayabilirsin. " dedi annem.
" Haklısınız. Benim çocuklar böyle işte. Birini tutunca öteki kaçıyor. Bugün de benim büyük oğlan yüzünden oldu tüm bunlar." Deyince kapıyı gösterdi daha demin dışarı çıkan çocuğu gösterir gibi.
" Senin oğlun muydu o? Dışarıda epey özür diledi benden. " dedi annem.
" Hep o budala yüzünden zaten. Ne zaman düzgün bir şey yaptı ki. Neredeyse kızınız canından oluyordu. " deyip yüzüme baktı kadın.
" Bora için özür dilerim güzel kızım. Benim büyük oğlan normal değil. "
Tam önemli değil diyecekken annem lafımı ağzımdan aldı.
" Nasıl yani ? Normal değil derken. Hasta falan mı ? "
" Öz annesi öldü öleli hep böyle. Bu gün de benim oğlanı dövmek için saldırdı. Kızınız geç kalsaydı onun yüzünden Ömer'imi kaybedebilirdim. "
deyip anneme düşünceli bir şekilde baktı." Üvey annesisiniz öyleyse." Diye mırıldandı annem.
" Evet. " dedi kadın sadece. Sonra aklına aniden bir şey gelmiş gibi ayağa fırladı.
" Benim gitmem gerek. Tekrar özür dilerim. Geçmiş olsun." Deyip kapıdan koşar adım çıkınca hepimiz kapıya öylece bakakaldık.
" Bu kadında normal olmayan bir şeyler vardı. Bunu bir tek ben fark etmiş olamam herhalde ." Diyen Pelin'e annem de katıldı.
" Hiç normal değildi. "
●●●●
Merdivenin basamaklarını ayağımı incittiğim için zor zor çıkabiliyordum. Bu da yetmezmiş gibi beni çıkarmaya yardım etmek için sadece abim yanımdaydı ama onun da pek yardım ettiği de yoktu zaten. Bana öylece bakıp beş dakikada bir "iyi misin?" Bakışı atıyordu sadece.
Onun bakışlarına gözlerimi devirerek karşılık verdim sadece.
" Bana yardım etsen daha iyi olacak sanki abi. " dedim en sonunda.
Ayağımın acısından gözlerim yaşarırken asansörün bakımını tam da gününde yaptıran apartman yöneticisine içimden sövüyordum ha bire.
Abim en sonunda koluma girmeyi akıl etti de kapını önüne kadar gelebildim sonunda.
Kapıyı çaldık. Ancak açan olmadı. Abim tekrar kapıyı çaldı ancak yine açan olmayınca ikimizde öfkeyle kapıyı yumruklamaya başladık.
" Hayır , anlamıyorum. Hastayım ben hasta. Hastaneden yeni geldim. Ölüyordum az kalsın. Bir kapıyı açmıyorsunuz ya. " diye öfkeyle çığırdanırken abim elini cebine koydu.
Bir saniye. Bir saattir kapıyı çalıyoruz ve cebinden anahtar çıkıyor. Saka mı yapıyir bu çocuk?
" Yemin ederim kafayı yiyeceğim. Sabandandır kapıyı çalıyoruz. Böyle bir aptallık da olmaz ama. Ölüyorum dedim size. Azıcık insaf ya."
Öfkeden gözümün dönmüş haline rağmen o kadar sakindi ki. Kapıyı açtıktan sonra kulaklarıma eğilerek " Abiye aptal denilmez süper kahraman " dedi ukala bir tavırla.
" Ama aptala aptal olduğu söylenir." deyip sendeleyerek koridorda ilerledim. Ama tuhaf ki hiç sesini çıkarmadı. Normalde olsa şalımı çekiştirir ya da kafama yumruk falan atardı. Sükuneti hasta olduğumdandı herhal.
Koridorun loş- normalden daha da loş- olan dar yolunda ilerlerken evin niye bu kadar sessiz olduğunu sorguladım kendi kendime.
"Anne , neredesin ? Bir yardıma geldiniz ölür müsünüz ya ?" Diye bağırdım ama tık yoktu.
Ya bunlar daha yeni eve çıktılar. Şimdi neredeler ki. Nereye kayboldular ?
Salona geçince etrafıma doluşan kalabalığı yoğun ışığa aniden maruz kalan gözelerimden dolayı net göremesem de kuzenlerimin bağırışları bana ne olduğunu iyice açıklıyordu.
Bana sürpriz yapmışlardı. Kendimi koltuğa atmamak için zor tutarken herkes alçılı kolumu fark etmeyip hayvan gibi sarılınca acıdan inledim.
" Hoşgeldin süper kahraman..."
Bana her sarılan bunu söyleyince düşünceli davranışlarından dolayı mı , yoksa acıdan mı bilmiyorum gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı.
Elimde bir pastayla annem mutfaktan çıkıp geldi ve kızarık gözlerimi görünce kaşlarını çattı .
"Bari şimdi ağlama be anneciğim. "
Pastayı kenara bırakarak yanıma yaklaştı.
"Seni merdivende yalnız bıraktığımız için özür dileriz anneciğim . Mümkün olduğunca yavaş gelmen gerekliydi. O yüzden Kaan abinin yanına bıraktık seni. Çok acıdı mı kolun, bacağın" deyip göz yaşlarımı silince aniden tüm sızlanmak geçti .
" İyiyim " diyebildim sadece.
Sarılma ve pasta kesme faslı bittikten sonra diğerlerinin de yardımıyla ancak odama girip uzanabildim.
Vay be.
Sonunda evimdeyim.
Odamdayım.
Süper kahraman olacağım da varmış.
Yüzüme bir tebessüm yayılırken elim refleks olarak boynuma gitti. Kolyem.
Kolyem !!
Kolyem yok.
Bu olamaz. Hayır. HAYIR...
O kolye ondan bana kalan tek şey.
Kaybetmiş olamam , hayır.Mümkün değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR TUTAM SEN
Teen FictionBen Mısra... Aptal bir kız... Hani şu en küçük şeye ağlayan mızmız kız var ya? Ha işte o benim... İçerisi karışık mı bilmiyorum. Ama benim kafa karman çorman... Direksiyon hâkimiyetini kaybetmis bir şoför gibiyim. Yol nereye ben oraya... Hadi Bi...