Onunla ilk nasıl konusmaya başlamıştım?
Sanırım açılan kanalizasyon deliklerine düştügunde onu kurtarmamla olmustu bu. O gun ve ondan sonraki günler ikimiz de bok kokuyorduk. Günde uç defa yıkanmamıza ragmen üstumuze bulasmış keskin amonyak kokusu ve dışkı kokusundan az daha ailemiz bizi evlatlıktan reddedecekti. Herkes bizden kaçarken bir tek biz birbirimize tahammul ediyorduk.Ben onun yüzünden kanalizasyon kokuyordum. Ve bu açikcası umrumda olmamıştı. Çunkü o leş kokulu sureç boyunca onunla iyiden iyiye arkadaşlığimız pekişmişti.
Onun için o deliğe girmiş, omuzlarima çikarıp dışarı çikarmıştim. Sonra bir şekilde benim çıkmamı sağlamıştı.
°°°
Sesin geldigi köşeye bakınca Erenin ela gözlerini gördüm. Bir şey demesini bekledim. Ama yapmadı. Geçen gün ağladıgım kaldırımda oturup aval aval suratima bakmakla yetindi. Demin benim adımı anmış olması bile imkansızdı şu anki pozisyonunda.
Pelin'le buluşmayacaklar mıydı? Yani Pelin öyle demişti.
Bir sey demem gerekiyor muydu, bakışları konuşmam ve bir karşılık vermem gerekiyormuş gerekiyormus gibiyidi. Bir konuda ısrar ediyor gibi.
Eve doğru yürüdüm. Onun evini tam karşısı. Karsısında yürumek bana korkunç geliyordu. Aslında her an beni dövecekmiş gibi hissettiriyordu.
Tek yapmam gereken yurümekti.
Yürüdüm ben de.
"Geçen gün için özür dilerim." Dedi.
Evet aynen bunu dedi. Sizin de duyduğunuz gibi, bunu dedi. Tepki vermedim. Ondan tarafa bakmadım. Benimle konusmuyor gibi düşünmek durumu normal bir hale getiriyordu.
Çünkü son tecrübe ettiğim kadarıyla onunla medenice konuşamazdım. En azından şimdilik.Hala orada oturup bana bakıyordu. Bakışlarını üzerimde hissetmek bana ne kadar kendimi tuhaf hissettirse de normal bir şekilde yürümeye devam etmeye çalıştım.
Allah kahretmesin, bu yol neden bu kadar uzun oldu bir anda.
Eve varmaya birkaç adım kala, kanalizasyon calışmalarının olduğu bir ötemizdeki mahalleden o berbat kokuyu aldım. Daha doğrusu bir anda yayılmaya başladı. Hay ben böyle işin...
Yoldan geçen birkaç kişi burunlarını tutup belediyeye söverek geçtiler. Muhtemelen yalnışlıkla çalışanlar borulardan birini patlatmıştı. Rahatsız edici koku etrafa o kadar ani ve hızlı yayılmıştı ki tüm mahalle aniden evlerinden çıkıp olayın ne oldugunu anlamaya çalıştılar.
Hakikaten şu an her yeri bataklık yeşili görüyorum. Koku tüm mahallede dalga dalga yayılıyor.
Elimle istemsizce burnumu kapatıyorum. Gözlerim Erenin olduğu tarafa dönünce onun da burnunu kapatıp bende tarafa baktığını fark ediyorum.
Ve o benim ve herkesin aksine gülerek bakıyor. O zamanları hatırlamış gibi...
Şu anda ortam ne kadar buna elverişsiz de olsa geçmişi hatirladıgını bilmek mutlu ediyor beni.Ama ben ruh halimin aksine gülemiyorum.
Cidden berbat kokuyor. Koku ustume sinmiş mi diye kontrol ederken Erenin diğer kaldırımda hala bana bakıp güldüğünü fark ediyorum.Lan, cidden gülünecek bir an mı? Bok kokmak komik mi? Gerizekalı...
Abim apartmandan çıkıp yanıma geldi. Ardından annem ve babam. Abim yüzünü buruşturup ne olduğunu sordu.
"Biraz önce osurdun galiba." Dedim.
Ne dedigimi önceden anlamasa da sonrasında koluma yapıştırdı bir tane.
"Terbiyesiz" diye mırıldandığını duysam da onun da komiğine gittigine çok emindim.
Annem abimle böyle konuşmamam gerektiğini anlatmaya çalışsa da şu an aklım Erendeydi.
Saşırdinız mı? Ben cevap vereyim, hayır!
°°°°
Abim ve babam kokunun kaynağına dogru mahallenin diğer çoğu üyesi gibi kontrol etmeye giderken, ben ve annem eve girip bulduğumuz tüm güzel kokulu şeylerle evi arıbdırmaya çalıştık. Ama eldeki tek sonuç bok kokusuna karışmış parfüm kokan bir ev elde etmek oldu.
Sonunda tüm koku duyumuz köreldi ve artık hiç bir kokuyu alamaz olduk. Oh be! Böylesi çok daha güzel...
°°°
Akşama doğru kokunun kaynağında olan tamirden kokudan neredeyse kurtulmuştuk. Ve tahminim doğruydu. Boruları patlatmıslardı. Bize birkaç saat koku duyumuza küfür ettirse de kutrulmuştuk, yani coğundan.
Bir de abim bana ters ters bakıp duruyordu. Annem ve babamın da bıyık altından güldüğünü fark ediyordum. Neyse canım olur böyle seyler.
Oturup çay içerken aniden aklıma gelen şeyle annemin dibinde bitiyorum.
"Anne, şu kazaya sebep olan aileden sonrasinda hiç haber alabildin mi?"
Annem elinde tuttuğu bardağı tabağa koyarken dikkatle bana baktı.
"Hmmm, hayır. Aslında aklımın ucundan dahi geçmediler. Niye sordun?""Bugün o kadını gördüm."
Annem şaşırmış görünüyordu. Aslında dogrusu biraz korkmuş da olabilir.
"O kadindan uzak duralım. Mümkünse o aileden... Pek tekin degillerdi diye hatırlıyorum. Ustelik o kaza yuzunden çok daha kötü bir halde olabilirdin. Hatta daha da kötüsü..." yutkundu.
Elinin titredigini fark ettim.
"Sakin ol anne, sadece bir anda görünüp kayboldular. Kim olduklarını öğrenmek istemiştim.""Boşver." Diye araya girdi babam.
Tamam. O kadar derdimin arasinda hiç tanımadığım üç insanı merak edecek zamanım da beynim de yoktu zaten.
Aklıma yine gelen o sahne ile tekrar anneme dönüyorum
"Ama bir şey hatırladim ben bu gün. O günkü kazada büyük oğlu suçlu değildi. Kadın bizzat kendisi çocuğu sokağın ortasına fırlattı. Görmüştüm. Çok az da olsa böyle bir şey olduğunu hatırlıyorum."
Annem yüzüme baktı. Şasırmamıştı.
"Biliyorum" dedi.
"O gün annen dışarıda o gençle konuştuğunda cocuk anlatmıs tüm bunları annene." Dedi babam.
Evet, o gün hasta odasinda annem ile adını henüz hatırlamadıgım o genç odaya girmişti. Annem o zaman konuşmuş olmalıydı.
"Peki niye atmış?" Dedim gayri ihtiyari.
"Biz, insanların özel hayatlarıyla ilgilenmiyoruz. Oyle degil mi Mısra?"
Dedi annem çayını içerken. Bu konusmanım tefsiri şuydu. 'Susma vaktin çoktan geldi Mısra'Bende tabii ki emre itaat ettim.
Ama niyeyse aklıma o çocuğun tuhaf bakışları geliyordu.
'Tekrar görüşeceğiz Mısra" der gibi...
Telefonuma gelen bildirimle odama geçiyorum. Bildirim o 'sumüklu böcek ' zımbırtısindan geliyor olabilir. Bu da beni ailemin önunde zor bir duruma düşürebilirdi.
Söylememiştim onlara.
Aslında Arda dışinda hic kimseye söylemedim.Iki sohbetten iki mesaj yazan üst bildirime tıklıyorum.
Altta Pelin'in mesajı var.
"Acilen konuşmamız gerekiyor, cok acil."
Üstteki mesaj ise Arda'dan.
"Eren'e anlattım."
Ne yaptın, ne yaptın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR TUTAM SEN
Novela JuvenilBen Mısra... Aptal bir kız... Hani şu en küçük şeye ağlayan mızmız kız var ya? Ha işte o benim... İçerisi karışık mı bilmiyorum. Ama benim kafa karman çorman... Direksiyon hâkimiyetini kaybetmis bir şoför gibiyim. Yol nereye ben oraya... Hadi Bi...