6. Bölüm: Ayaklarım gökyüzünde gibiydi

4 1 0
                                    

     Bazen öyle anlar olur ki, mutluluktan uçuyor gibi hissederiz. Ayaklarımız yerden kesilmiş, hatta gökyüzünde geziyormuş gibi hissederiz. O küçük, ama aslında kocaman mutlulukların ardında bizi nelerin beklediğinden habersiziz hepimiz. Kucağımıza düşen ateşe hayranlık besliyoruz kalbimizde. Farkında değiliz ki, o ateş bizi kül edebilir. En önemlisi, küllerimiz havaya mı savrulacaktı? Yoksa küllerimizden yeniden mi doğacaktık...

     Ayazın bize geldiği günden bu yana 3 gün geçmişti bile. Ama ben hala o son söylediği sözlere takılı kalmıştım...

"Umarım, o kişi her kim olursa olsun, ona zararım dokunmaz."

Aynen böyle söylemişti. Umarım o kişi..ben olurum. Çünkü onu bir başkasıyla paylaşacak kadar güçlü değilim.

    Son bir kaç gün havalar sıcak geçiyordu. Moralimi daha da yükseltiyordu. Okulun bahçesinde sınıftan arkadaşlarla konuşuyorduk. Bir süre gözlerim belli kişiyi aramıştı, ama fayda yoktu. Hiç bir yerde görememiştim. Dedi-koducular gibi en son gelişmelerden konuşmaya başlamıştık bile. Sürekli can sıkıntısından birilerini kesiyorduk. Yapacak iş yoktu çünkü. Erkenden gelmiş olmak iyi fikir değildi. İnsanlara bakmaktan sıkılmıştım. Bu yüzden tam karşımda yerde oturan kediye kaydı dikkatim. Yerimden kalktım ve onu sevmeye başladım. Kahverengi ve daha 5-6 aylık kedi yavrusuydu. Tüm tatlılık ona bahşedilmişti sanki. Kediyle oynadıkça daha fazla ilgi istiyordu ve bu beni mutlu ediyordu istemsizce. Kediyle oynamaya dalarak gülümsüyordum. Bir anda başımın üstünden gelen sesle elimi kedinin tüylerini severken durdurdum. Kafamı kaldırdığım anda yanıma oturdu. Mutlu şekilde yüzüme baktı. Çok şaşırmıştım.

"A-ayaz."

Gülümsedi. Sonra tekrardan konuştum.

"Sen ne zaman geldin?"

"Bir kaç dakika oldu. Uzaktan seni gördüm. Çok tatlı."

Kediden bahsediyor olmalı. Tabii canım.

"Aynenn. Çok sevimli baksana şuna. Nasıl da küçücük. Keşke onu kendimle evimize götürebilsem. Diğer kedilerimle arkadaş olurlar." Kıkırdadım ardından. Tam 3 tane kedim vardı. Ama gözüm doymak bilmiyordu. Elimde olsa tüm sokak hayvanlarını evime götürürdüm. Ben gülerken çok garip bir şey oldu. Bana ilk kez, ilk kez farklı baktı bakışları. Gözlerini gözlerime dikmiş, dudaklarının kenarları hoşnut ifadeyle yukarı kıvrılmıştı. Bakışlarında huzur vardı. "Bu manzarayı ömrümün sonuna kadar izlerim" der gibi bakıyordu. Gerçekten öyleydi. Ve kızardığımı hissettim. Sıcak basmıştı.

"Ay, sıcak oldu. Gerçekten havalar bu kadar sıcak geçmek zorunda mı?" Havalar değildi ki kızarıklığımın sebebi. O gözlerde ilk kez kendimi görmüştüm. Oydu sebebi...

"İstersen..."durdu bir kaç saniye. Sonra çekingen tarzda söyledi. "Kediyi sen dersten çıkana kadar ben saklarım. Sonra dersten çıktığında sana geri veririm. Olur mu?"

Yani...şimdi elinde kediyle beni mi bekleyecekti? Dersten çıkmamı mı bekleyecekti? Kalbim...bir sakin dursana be..

"Olur. Ama o zaman sen derse giremeyeceksin. Şöyle yapalım. Kediyi kapıda duran bekçiye emanet edelim. Ne de olsa, buralarda. Ders aralarında inip bakarız. Sonra çıkışta alırım. Olur mu?"

"Tamam. Sen nasıl istiyorsan, öyle yapalım."

    1. Dersimiz bittiği gibi bahçeye çıktım kızlarla. Karşımda gördüğüm manzarayla yerimde donakaldım. Kediyle oynuyordu. Kediyi seviyordu. Boğazının alt kısımlarını kaşıyordu. Çok...tatlıydı...

   Tam karşısında duran banka oturduk. Beni farketmedi. Diğer tüm öğrenciler de bahçedeydi neredeyse. Bu hali o kadar güzeldi ki. Ne yapacağımı bilemedim. İstemsizce cebimden telefonu çıkardım. Eda ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Ona "hadi selfie çekinelim" dedim. Kulağına fısıldadım ardından.

KARANLIĞA MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin