10. Bölüm: Dokunamadan kül olmak

9 2 2
                                    

Bazı anlar vardır ki, gözyaşlarımızı kimse silmez. Kendi ellerimizle sileriz, kimseye muhtaç olmadan. Kimseye ihtiyaç duymadan. İşte tam da o an daha da güçleniriz. Çünkü gözyaşlarını kendi silen, ardından mutlu gibi davranan birisi çok güçlüdür. Böyleleri gözyaşlarını kimseye göstermeden kendi halletmeye çalışıyor içindekileri. Oysa birisi sorsa, "neyin var?"diye..içinde biriktirdikleri gözlerinden dolup taşar.

    Az sonra ne yaşayacağımızı bile bilmeden, yarınların, hatta yıllar sonrasının hayalini kuruyoruz. Ne kadar garip, değil mi? Belki de gerçekleşmeyecek hiçbir zaman. Keşke...bütün hayaller gerçek olsaydı.

   Alarmım çalmadam önce uyanmıştım. O kadar iyi hissediyordum ki. Sanki bir yere yetişmeye çalışıyormuşum gibi hızla hazırlandım. Annem bu halime şaşkınlıkla bakıyordu. Okula gidiyordum evet. Ama böyle hızlı davranmamın sebebi onu görecek olmamdı. Gözlerimden okunuyordu resmen.

"Kızım, tamam anlıyorum. Ayazı görmek için böyle davranıyorsun. Ama biraz sakinn."

Bu cümlesinin üzerine kahkaha attım. Doğru-düzgün kahvaltı bile yapmadan çantamı aldım ve dışarı çıktım. Dışarı çıktığım anda kapının önünde beliren kişiyi görünce ağzım açık kaldı. Ayaz...kapıma kadar gelmişti.

"Ayaz?"

"Günaydın küçük hanımefendi."

"Sen...nasıl??"

"Ne yani..gelemez miyim?"

Kekeliyordum konuşurken.

"H-hayır yani şey..."

Alaycı ve vereceğim cevaptan emin şekilde söyledi.

"İstersen, gideyim ben."

"H-hayır. Üzgünüm. Seni aniden böyle karşımda görünce...şaşırdım."

Gülümsedi kafasını öne eğerek.

"Neden böyle erkenden çıkıyorsun?"

Ona sebebini söylemeyecektim tabii ki. Durumum komik görünürdü belki de ona.

"Peki sen neden böyle erkenden geldin?"

"Evde fazla duramadım. Bir an önce okula gelip...seni görmekti isteğim."

Aynı şeyi istiyorduk ikimiz de. Birbirimizi daha fazla görmeyi. Utanarak kafamı öne eğdim. Bana baktığını hissediyordum. Sonra boğazını temizleyip konuştu.

"Sen...utanınca kafanı öne eğiyorsun ya. Bu durum çok hoşuma gidiyor." Sonra sesini kısarak söyledi ardından. "Kirpiklerinin sayını ezberliyorum böylece."

Kafamı kaldırdım. Ona baktım. O da bana baktı. Kalp atışlarım yine deli gibi hızlanmıştı. Yüzümün kızardığını hissettiğim an ellerimi yüzüme götürüp kapattım. O sırada ellerini bileklerime götürdü. Usulca ellerimi yüzümden çekti.

"Saklanma benden. Sen yüzünü kapatırsan, 'en güzel manzara' diyerek ne izlerim ben? Sonsuza kadar gözümün önünde olmanı istiyorum. Böylece yaşamın güzel tarafı olduğunu unutmam."

"B-ben miyim o güzel tarafı?"

Kafasını onaylar gibi salladı. Ardından iç çekti. Gülümsememe engel olmaya çalışsam da pek başarılı olamıyordum.

"Gidelim mi?"

Kafamı salladım evet der gibi.

   Aramızda olan bu saf duygular beni o kadar mutlu ediyordu ki. Liseli aşıklar gibiydik resmen. Belki hiç elini tutmamıştım. Belki karşılıklı uzun-uzun sarılmamıştık birbirimize. Ama onun yanında olmak, kalbinde olmak benim en büyük mutluluk nedenimdi.

KARANLIĞA MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin