"Yani, yarın bu vakitte mi gelmeliyim?" Alan, dikkatli bir şekilde sordu.
"Bu iyi olacaktır," dedi Siana yorgun bir şekilde.
"Teşekkür ederim," dedi, "Yarın seni göreceğim o zaman."
"Seni dışarı çıkarayım,"
"Gerek yok," dedi.
"Ama ben-," ısrar etmeye başladı.
"Sorun yok," dedi, ceketini düğmelerken, "Yolu biliyorum."
O oturma odasının dışını yürüdüğünde ve ana kapıya yöneldiğinde Siana bir kasını bile oynatmadı. Ana kapının kapandığını duyduğunda bile. Yalnızca pencerenin dışına baktığında arabanın uzlaştığını gördüğü zaman rahatladı.
*
Alan arabasındayken kaşlarını çattı, düşündü. Siana'nın düşünmek için bir gün için yalvaran sesini hatırladı. Sesi korkmuş gibi titriyordu. Onun üstünde fazla gereksiz baskı yapmak istememişti ama dahası, yapmıştı. Onu ve Vikont North'u karşılaştıran kelimeleri hakkında düşününce irkildi.
Vikont North, onları yok edebilmek için kadınları avlayan aşağılık bir yırtıcıydı. O iğrenç fetişleriyle iğrenç bir insandı. Birçok kadın onun ellerinde mahvolmuştu. Alan karşılaştırmanın yüreğine battığını hissetti. Ne kadar iyi bir niyet tuttukları fark etmeksizin, bir yırtıcı, yırtıcıdır. Her şeyi iyice düşünmeliydi. Siana'nın düşüncelerine karşı daha düşünceli olmaya karar verdi. Aşağılık bir canavar olarak aynı damardan tanımlanmayı hiç istememişti.
Alan fazla aceleci olduğu için utandığını hissetti. Onu çok fazla zorlamıştı ve bu da durumunun dibe vurduğu bir zamandaydı. İthamla ona bakan yeşil gözlerini düşündü. Onursuzca davranmıştı; onu görmek için çok heyecanlıydı, kendini kontrol edemeyecek kadar duygu doluydu. Zamanı geri alabilseydi aynı şeyi yapıp yapmayacağını merak etti. Muhtemelen, utanç verici bir şekilde düşündü, olduğum gibi pervasız bir aptal oldum, muhtemelen aynı şekilde davranırdım. İç çekti.
Siana, onun babası gibi bir subay olmak istediğini biliyordu. Geri döneceğine söz vermişti. Alan ilk tanışmalarını hatırladı. Siana ile tanışana kadar hırsında bu kadar hevesli değildi. Alan'ın katı bir babası vardı. Savaşmak ve büyülü silahları kullanmayı öğrenmek için onun altında eğitildi. Baktığı tek adamın, babasının iltifatları ve onayı için can atıyordu.
Böyle silahları kullanmak için gücü vardı ve özenle çalışmıştı. Böylesine bir gücü olan insanlar oldukça nadirdi. Çoğu insan, savaş alanına gidip onu kazara kullanana kadar güçlerinin farkına varmamıştı. Güç tutucu için muayene masraflıdır, o yüzden çoğu denemedi. Onun babası savaş alanındayken düşmanının büyülü silahına dokunduğunda kendi gücünü keşfetti, o zaman ona ünvan verildi. Babası, unvanı ona miras bırakmamıştı ama kendisi bunu kazanmıştı, aristokratlar tarafından her zaman ayrımcılığa uğramıştı. Sadece bir kişi ona saygı göstermiş ve dostluk eli uzatmıştı. Bu Siana'nın babası, Vikont Anetta'ydı.
Alan hala babasının öldüğü ve Vikont Anetta'nın onu içeri aldığı günü hatırlıyordu. Babası ona her zaman Vikont Anetta'nın iyi bir adam olduğunu söylerdi ve onunla tanıştığında nedenini biliyordu.
"Sen Hedge'nin oğlusun!" Anetta böyle demişti, "Aman aman, ne kadar büyümüşsün! Ben babanın arkadaşı Bortel Anetta. Şimdi evlat, yaşadıklarının kolay olmadığını biliyorum ama dilerim ki benimle gelirsin. Senin acını birlikte paylaşacağız." Alan tutacak bir el için oldukça minettardı, bu yüzden Vikont Anetta ile birlikte evine gitti. Alan, Vikont Anetta'nın nezaketinin karşılığını ödemek için onunla* iyi bir arkadaş olmaya karar vermişti.
(Çn: Onunla dediği Siana)
Onunla, konağa vardığı zaman tanışmıştı. Güneşte parlayan açık sarı saçları ve sabah çiyindeki çimen yaprakları gibi parıldayan yeşil gözler. "Bu Siana, sevgili kızım," Vikont Anetta bir giriş yolu olarak söylemişti. "Siana, bu Alan, bu günden itibaren bizimle yaşayacak. Arkadaşımın çocuğu. Ona nazik ol, tamam mı?"
Siana adımlarındaki baharla onlara yaklaştı. "Yani, sonsuza kadar bizimle mi yaşayacak?" diye sordu.
"Evet," vikont cevapladı.
Sonra, Siana'nın yeşil gözleri Alan'a çevrildi. Ona doğru yürüdü ve elinnde tuttuğu oyuncak ayıyı ona verdi. O çok kısaydı, yalnızca Alan'ın göğsüne erişiyordu. Bir süre sonra, bitmek tükenmek bilmeyen çay ve oyun davetleri onun için bir baş belası olmuştu. Yani bir gün, onun davetini reddetti ve antrenman yapması gerektiğini söyledi, bu yüzde artık ona veya çay partilerine katılamadı.
"Bende seninle gelebilir miyim?" diye sordu.
Alan, sıkıldıktan sonra ortalıkta gideceğini düşünerek mecbur bırakmıştı. Ama o yanlıştı. Kuklalarla ve savaşmak için saman insanlarla ve gücünü kullanarak antrenman yaparken, Siana kaldı ve izledi ve onun için bekledi. Bitirdiğinde, aceleyle ona koştu ama yetenekleri için onu övdü. Bu onun kalbini sıcaklaştırmıştı.
O günden itibaren her gün onun antrenmanı için onu takip etti. O da, onun kendisini övdüğünü duyabilmek için elinden gelenin en iyisini yapacaktı. O zamana kadar onun varlığına o kadar aşina olmuştu ki, bir antrenmanı kaçırırsa endişelenirdi. Siana'nın kendisine ait diyebileceği bir arkadaşı yoktu. İkisi de birbirlerinin mevcudiyetine alıştılar.
Ancak, bir gün Siana uzak akrabaları tarafından düzenlenen bir parti için gitti. Bir kaç günlük olarak gitmişti. Döndüğünde, gezilerini anlatmak için aceleyle Alan'ı aradı. Ona ormandaki yürüyüşleri, pastaları ve edindiği yeni bir arkadaşı anlattı.
"Onun adı Yulia Brill!" diye ciyakladı, "O çok güzel ve nazik. Birçok ortak şeyimiz var. Sonraki hafta buluşmaya karar verdik!"
Alan, kıskançlık gibi bir şey kalbinde dırdır ederken, onu dikkatle dinledi, başını salladı. "Yeni bir arkadaş?" diye sordu.
"Evet!" dedi heyecanla, "Artık, benimle oynayamadığın zaman üzgün ve kıskanç olmama gerek yok. Sadece kendini düşünüyorsun!"
"Ne?!" Alan haykırdı, "Ne zaman böyle bir şey yaptım?"
"Sürekli antrenmanla meşgulsün ya da başka şeylerle," suratını astı, "Amcamın evine gitme sebebim bu. Artık bir baş belası gibi davranılmasına dayanamıyordum. Ben de arkadaş istiyorum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Dangerous Childhood Friend
Romance"My Dangerous Childhood Friend" romanının türkçe çevirisidir. *** "Söz verelim: İkimiz de yirminin üstünde ve bekar olduğumuzda birbirimize iyi bakalım." Bir gün çocukluk arkadaşı döndü ve Siana'ya evlenme teklifi etti. Çocukken yaptıkları aptalca b...