BÖLÜM 12

130 7 0
                                    

Siana, o zamanlar naifti ve farkında değildi. "Bekle," Yulia'ya sordu, "Seks hakkında konuşmuyor muyduk?  Tüm bu tavşanlar ve karideslerin olayı ne?"

"Oh, pekala," Yulia iç çekti, "Bu senin ilk defa böyle tür kıyaslamalar duyuşun olabilir."

Yulia kendini hazırladı ve açıklamaya başladı. "Tavşanlar erken boşalma için bir benzetme. 'Tavşan' olarak bahsedilen birinin  sadece üç saniye sürer. En azından bu diğer eşlerin bana söylediği şey. Ve bu kısa olduğu zaman 'karides penis' derler çünkü karidesler genel olarak miniktirler."

"Gerçektende böyle metaforları kullanmaya gerek var mı?" diye sordu Siana "Bununla sadece dümdüz olamaz mısın?" 

"Yani," dedi Yulia "Bu rahatsız edici, o yüzden bu metaforları kullanmak bunu daha kolay yapıyor."

"Her neyse," kıs kıs gülerek söyledi Yulia, "Olay şu ki. Bir adam ayaklarının altında dünyaya sahip  olabilir. Görünüşünü, sosyal gücünü ve parasını sürdürebilir ama yatak odasında nasıl olduğu da eşit derecede önemli. Tavşanı ve karidesi hatırla, Sia."

Siana'nın düşünceleri, yatağında uzanıp durumunu düşünürken bu şeyler tarafından isteksizce işgal edilmişti. Eğer bu analojileri Alan' ı hayal kırıklığına uğratmak için kullanabilirse Alan'ın teklifini bırakıp bırakmayacağını merak etti. Erkekler, herhangi bir durumda, açık bir 'hayır' dan anlamıyorlarmış gibi duruyorlardı. Siana, Alan buluşmak için yarın geri geldiğinde onun üstünde bu analojileri kullanmaya karar verdi.

Siana oturdu ve Yulia'ya bir mektubu kaleme almaya başladı. Yarın yazıp yazamayacağını bilmiyordu. Onun hayatı, onu sarmalamaya devam eden birçok eğri dönüş almıştı. Mektubu postalamak için dışarı çıkmıştı. Geri geldiğinde bitkindi. Uyuyakalmıştı.

***

Alan sonraki gün, zamanında Siana'nın evine varmıştı. O çok dakikti. Önceki gün geldiği aynı erkek grupla gelmişti. Farklı olan tek bir şey vardı. Siyah üniforması yerine beyaz üniformasını giymişti. 

Siana onu pencereden gördü ve yutkundu. Çok endişeli hissetti. Onun sarı saçı güneşte parladı. Beyaz üniformasında dinç ve huzurlu görünüyordu; onun savaştan döndüğüne inanmak zordu.

Alan bunu biliyordu. Asla beyaz üniforma tercih etmemişti çünkü savaşta kullanılabilir değildi. Beyaz üniforma gitmek seni işaretler ve düşmanlar için seni kolay bir hedef haline getirir. Bunun içinde iyi göründüğünü biliyordu ve bugün Siana ile en iyi halindeyken buluşmak istemişti. Hatta şehre gidip saçını kestirmişti. Alan görünümüyle ilgili fazla güvensizdi. İş arkadaşları onunla eğlenmek için hiçbir anı boş bırakmamışlardı, sürekli ona 'küçük bir oropsu' gibi  göründüğünü söylüyorlardı. O yüzden genelde görünüşüyle ilişkin güvensiz ve tereddütlüydü. 

Siana odaklanamamış görünüyordu. Hayatında onu yeterince strese sokmaya yetecek kadar sorunu yokmuş gibi onu gördüğünde kızmış olabileceğinj düşündü. Teklifimi kabul etmeni sağlayacağım, diye düşündü Alan.

"Peki, bunun hakkında düşündün mu?" Siana'nın evine girerken sordu.

Sesi ona çarptı ve Siana'yı, kafasında dolanan düşüncelerinden kendi zamanına getirdi. Siana cevap veremiyordu çünkü hala problemleri için bir çözüm bulamamıştı. 

"Sia," diye seslendi Alan.

"Üzgünüm," kekeliyordu, "Ne diyordun?"

"Teklifimle ilgili daha fazla düşündün mü?"

'Odaklan' dedi kendi kendine. 'Yakında bitecek.' Elbisesini düzeltti ve soğukkanlılığını korudu. "Seninle evlenemem, Alan," dedi yorgun bir şekilde. "Bunun hakkında tüm gün düşündüm ve yapamam."

"Neden olduğunu sorabilir miyim?"

Siana derin bir nefes aldı. "Bu bir şey değiştirir mi?" diye tersledi. "Milyon kez söyledim fakat senin benim isteklerim için saygı yok." Sert olmak istememişti. Cevabını hazırlamıştı  ve onunla buluşana kadar kendinden emindi. Alan hala ona umutlu bir şekilde bakıyordu.

Zamanını boşa harcamayı bırakıp, bıraktığı parayı almak ve başka bir ülkeye sığınmak istemişti. Ve Alan, Siana'nın yolunda bir engel gibi orada duruyordu. Onu bir daha aramaması için onu sert bir şekilde reddetmekten başka bir şansı yoktu. Neden erkekler bu kadar zor?

"Ben..." diye başladı. Yumruklarını topladı ve kendini çelik gibi yaptı. Bu onun son girişimi olacaktı. Bir ümitle, bunu anlayıp, gider. 

"Tavşanlardan nefret ederim." Diye söyleyiverdi.

"Ne?" Diye sordu şaşkın bir şekilde "Tavşanlar?"

Siana utanmış hissetti. Yüzünün yanmaya başladığını hissetti. Yapabildiği kadar bu durumdan kaçmaya çalışmıştı ama başka bir yol yokmuş gibi görünüyordu. Siana, Alan'ın gözlerinden kaçındı.

"Evet tavşanlardan nefret ederim." Dedi kesin bir şekilde.

Bunu tekrar etmek daha az utanç vermişti. Ne demek istediğini anladığını umuyordu. Belki arkasını döner, dışarı çıkar ve sonunda onu yalnız bırakırdı. İnanmadığı Tanrı'ya dua etti. 

"Tavşanlarda  hoşlanmadığını bilmiyordum." Kafası karışmıştı. "Ama gerçektende bu denli nefret ediyorsan, evcil hayvan olarak almayacağım. Endişelenme."

Siana içten bir şekilde lanet etti. 'Aptal' diye düşündü. Bu analoji ve örtmecenin onu bir yere kadar götüreceğini fark etti. Dürüst ve kesin olması gerekiyordu. 

"Başka sevmediğin bir şey var mı? Evlenmeden önce birbirimizi bilmemiz iyi olurdu, değil mi?" 

Siana yerin onu yutmasını diledi. "Hayır, Alan," dedi yorgunca, "Bu söylemek istediğim şey değil."

Alan, kafası karışmış bir halde ona baktı. "O zaman ne demek istedin?" Dedi kibarca. 

Siana onun anlaması için düzgün kelimeler seçmeye çalıştı. Buraya kadar gelmişti; onun anlamasını sağlamalıydı. Geriye dönüş yoktu. Ona, 'tavşan'ın ne olduğunu açıklayacak kadar cesur değildi. Çoktan bununla utanmıştı. Ama hayatı daha da üzücü olacaktı seçmek zorunda kalacağı seçeneklerden sonra: Alan ile evlenmek; alçak Vikont ile evlenmek; ya da , yurt dışına kaçmak.

Bunu sadece bir anda söylemeye karar verdi. Evlenmemek bir günah değildi. Neden sosyete onun nasıl yaşamak istediğine müdahele ediyordu? Üstelik, bu utanmazca gözülse bile, Alan'ı terkardan görmek zorunda değildi.            Umursamak için çok uzakta olurdu.

"Tavşan bir argodur," diye açıkladı. "Yatakta uzun kalmayan erkekler için. Tavşanlar 3 dakika boşalırlar."

   

My Dangerous Childhood FriendHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin