"Sana inanamıyorum. Junkyu'yu gerçekten reddettin mi?
Elimle başımı ovalayıp Junghwan'ın sorusunu yanıtladım. "Ne yapmamı bekliyordun cidden? Ablamın kocasıyla sevgili olacağımı falan mı?"
Junghwan sinirle yüzüme bakıp azarlarcasına konuştu. "Ablanın kocasını bulduğun her fırsatta öperken, ablanın kocası olmaktan çıkıyor sanırım."
Başımı yatak başlığına dayayıp gözlerimi yumdum ve başımı iki yana salladım. "Anlamıyorsun."
Junghwan yüzüme sinirle bakıp odadan ayrıldığında kendimle baş başa kaldığım için yaptığımın doğru olup olmadığını düşünmeye başladım.
Kabullenmiştim, bende onu seviyordum. Beni her zaman, her koşulda etkisi altına almayı başarıyordu. Güldüğünde, beni öptüğünde, bana yaklaştığında hatta konuşurken bile kalbimi hızlandırıyordu. İlk başlarda anlamasam da artık net bi şekilde hissediyordum.
Ancak onunla sevgili olamazdım. Ablamın kocasıydı o, bu detay beni öldürüyordu. Tamam ona yaklaşıyordum, öpüyordum ama bu kadardı onunla ilişki yaşayamazdım. Şuan da bile ablamla evli olduklarını düşündükçe kendi kendimi yiyordum.
Düşüncelerimi kenara bırakıp yataktan kalkarak odadan ayrıldım. Jihoon'un kapısının önüne geldiğimde kapıyı çalmakta ilk başta tereddüt etmiştim. Ancak ondan başka kimse bana yardım edemezdi.
Kapıyı çalıp beklemeye başladığımda çok geçmeden kapı açılmıştı. Soran bakışlarla yüzüme baktığında bir şey demeden içeri girdim. Jihoon'da kapıyı kapatıp arkamdan geldi. "Ne oldu?"
Kendimi onun yatağına bırakıp sırt üstü uzandığımda Jihoon da yan tarafımda ki tekli koltuğa oturdu.
"Junkyu bana aşık olduğunu söyledi."
Jihoon bacak bacak üstüne atıp arkasına yaslandı. Kendimi psikoloğa gelmiş gibi hissetmeme sebep oluyordu. "Haline bakılırsa kabul etmiş gibi gözükmüyorsun."
Yatakta oturur pozisyona geldim. "Onunla nasıl olmamı bekliyorsun? Ablamla evl-"
Jihoon sözümü kesti. "Bu da bi sebep ancak asıl sorunun bu olmadığını sende benim kadar iyi biliyorsun."
Jihoon'un bahsettiği imayı anlayınca hiç bir şey demeden yüzüne baktım. Jihoon koltuktan kalkıp yanıma oturdu. "Seneler önce ki ilişkin kötü sonla bitti diye kendini yıllarca ilişkiye kapattın Haruto. Unut artık o zamanları ve önüne bak. O zamanlar küçüktün yanlış kararlar verildi ve bitti bu kadar. "
Jihoon dediklerinin tümünde haklıydı ancak sessizliğimi korumaya devam ettim. "Hem senin Junkyu'ya nasıl baktığın hakkında bi fikrin var mı?"
Kafamı iki yana sallayıp eğdiğimde Jihoon elini omzuma koydu. "Ona her şeyin oymuş gibi bakıyorsun. Sanki o gitse elinde hiç bir şeyin kalmayacak gibi. Aşık gibi bakıyorsun ona. Hatta gibisi fazla."
Junkyu'dan
Yüzümü yastığa gömüp sızlanmaya devam ederken Junghwan hiç bir tepki vermeden beni izliyordu.
Dün gece Haruto birlikte olamayacağımızı söylediğinde ona nedenini sormuştum bunun hakkında kavga etmiştik. Sonra da odaya çıkıp içim çıkana kadar ağlamıştım. Bugün de akşama kadar odadan çıkmamıştım.
Beni reddetmesi olasıydı ancak beklediğim bir şey değildi. Beni sevdiğini zannediyordum ama tamamen yanılmıştım.
"Ya siz ikiniz neden bu kadar malsınız? Nerden buldum ben sizi?" Junghwan'ın sitemine karşılık kafamı yastıktan kaldırıp yüzüne baktım. "Aşık olduğum kişi tarafından reddedildim. Ne yapmamı bekliyorsun? Aşağıya inip partileyeceği mi falan mı?"
