Gözlerimi yavaşça araladığımda nerede olduğumu anlamamıştım. Bi kaç saniye duvarla bakıştıktan sonra olanlar tek tek hafızama yüklenmişti.
Junkyu ile ayrılmıştık.
Şuan karşımda ağlayarak bana bakıyordu. Ağlamasına dayanamıyordum, içim gidiyordu. Ama bunu yansıtmadım.
Junkyu yaklaşıp elimi tuttu ve gözlerimin içine baktı. "İyi misin?"
Yavaşça kafamı salladığım da Junkyu gülümsemeye çalışıp elinin tersiyle yüzünü sildi. Gözlerimi devirdim. Bana sürekli farklı davrandığımı o söylemişti ama şuan kendisi öyle davranıyordu.
"Niye ağlıyorsun?" dedim donuk bi yüz ifadesiyle. "Ayrıldık biz."
Junkyu ilk başta şok olmuşçasına yüzüme baktı. Daha sonra sinirle kaşlarını çattı. "Boş boş konuşma. Ayrılmamız, hâlâ birbirimizi sevdiğimiz gerçeğini değiştirmiyor."
Hiç bir şey demedim. Haklıydı ama sinirliydim. Hazmedemiyordum. Ben onu çok seviyordum. Onun da beni sevdiğine inanmıştım ama... Bunu yaptığı için onu asla affetmeyecektim. Resmen duygularımla oynamıştı.
Bugünden sonra burada kalmamın bi anlamı yoktu. Eve dönme vaktimiz gelmişti anlaşılan. Bakışlarımı yüzüne çıkarttım. "Eşyalarını topla. Bugün eve dönüyoruz."
Junghwan'dan
Sinirle ayağımla ritim tutarken Junkyu'yu odadan çıkmasını bekliyordum. Bunun hesabını vermek zorundaydı. Haruto'dan ayrılmasının saçma sapan bi açıklaması vardı. Bunu ondan hiç beklemiyordum ama yapmıştı işte.
Haruto onu seviyordu. Yıllar sonra ilk defa birisini gerçekten sevmişti. Onun için, hep Junkyu'ya cesaret vermeye çalışmıştım. Çünkü onun da sevgisine inanmıştım ama sadece hayal kırıklığına uğramıştım.
Junkyu kapıyı açtığında elinde valizi vardı. Beni görmeyi beklemediği açık şekilde belliydi. Hafif irkilmişti hatta. Gözlerimi kısıp yüzüne baktım. "Neden ondan ayrıldın?"
Junkyu gözlerini kaçırıp valizini asansör tarafına doğru sürdü. "Yapamadığımı fark ettim. Zor geldi."
Sinirle göz devirip arkasından yürüdüm. "İstediğini elde edince ,yeterince cazip gelmedi mi?"
Junkyu keskim bakışlarını yüzüme çevirdiğinde konuştu. "Saçma saçma davranma. Sinirleniyorum."
Histerik şekilde gülüp ona yaklaştım. "Neden yaptın ki bunu? Eline ne geçti? Haruto yıllar sonra ilk defa birine güvendi. Bunun ağırlığını anlayabiliyor musun? Yıllar sonra güvendiği kişi onu hayal kırıklığına uğrattı."
Junkyu hiç bir şey demeden yüzüme baktığında küçümsercesine ona baktım ve merdivenlere yönelmeden önce son sözlerimi söyledim. "En önemlisi de senin cidden farklı olduğuna inanmıştım. Ben inanmıştım."
Haruto'dan
Hiç bir zaman kimseye güvenmemek hayatımda aldığım en doğru kararlardan biriydi. İnsanlar hiç bir zaman kendinden başkasını düşünmezdi. Tabii ki bütün bu algılarımı Junkyu yıkmıştı.
Yıllar sonra ilk defa birine güvenip hayal kırıklığına uğramışlığın üzüntüsü vardı üzerimde.
Belki de beni hiç sevmemişti. Ona yakın davrandığımda -karısının kardeşi olduğum için- beni imkansız görüp ilgisini çekmişti. İstediğini elde edince de sıkılmıştı. Kalbim onun böyle biri olmadığını söylese de mantıklı bi açıklaması yoktu.
Valizimi araba bagajına koyup sürücü koltuğuna geçtiğimde Junkyu'nun gelmesini bekliyordum. Ne Jihoon, ne Junghwan onunla gitmeyi kabul etmemişti. Jihoon onunla pek yakın değildi ama Junghwan fazlasıyla kırgındı.