Jihoon'dan
Böyle davranmak artık beni o kadar yormuştu ki kendime bile katlanamıyordum. Hiç bir zaman böyle birisi olmamıştım. Her zaman yüzüm güler,etrafa enerji saçar dururdum. Her yaz gittiğimiz tatillerde en çok eğlenen kişi ben olurdum. Şimdiyse sırf değmeyen birisi için günlerimi zehir ediyordum ama bunu yapmayacaktım.
Anlık gelen gazla hızla yataktan kalktım. Vakit kaybetmeden kısa bi duş aldım ve üzerimi giyerek odadan çıktım.
İlk önce Haruto'nun odasına gitmiştim ama odasında yoktu. O yüzden Junghwan'ın yanına çıktım. Kapıyı açmasını beklerken çok geçmeden açmıştı.
Kocaman gülümseyerek içeri girdiğimde Junghwan'ın garip bakışlarını arkamda hissediyordum. Kapıyı kapatıp arkamdan geldi. "Sen iyi misin?"
Koltuğun yanında ki birayı kapıp kafam diktiğimde enerjik şekilde konuştum. "Çok iyiyim. Farkındayım garip geliyor ama ben kendi kendime düşündüm. Değmeyen biri için günlerimi heba edemem."
Junghwan söylediklerimle gülüp "Eski Jihoon geri döndü diyorsun ha?" diyerek kollarını açmıştı.
"Aynen öyle." diyerek kollarımı ona sardım bende.
Geri ayrıldığımızda tekrar konuştum "Kaç kere geliyoruz şu Dünya'ya belli değil. Ne üzücem kendimi. "
Junghwan "Helal be!" diyerek sırtıma vurduğunda bi an dengemi kaybedip öne doğru gelmiştim. Toparlanıp tip tip yüzüne bakarken o gülüyordu.
"Denizin yan tarafında bi ada varmış jetski ile oraya gidelim diyorum ha?" dedi Junghwan kaşlarını kaldırırken.
Kaşlarım çatıldı. "Bende de duydum da yasakmış."
Junghwan arsızca sırıtıp bana baktığında ikimizin de aynı şeyi düşündüğünden emindim.
Junkyu'dan
"Güzelim."
Tanıdık kalın sesin bağırtısıyla denizin içinde kafamı çevirdiğimde jetski üzerinde Haruto'yu görmeyi beklemiyordum. Onu gördüğüm gibi gülümserken güneşten dolayı bi gözüm kapalı duruyordum. Yanıma geldiğinde gülümseyerek bana bakıyordu.
"Deli misin sen? Nerden buldun bunu?" dediğimde, Haruto sorumu umursamayıp gözlüğünü kafasına takıp elini bana uzatırken "Hadi atla." demişti.
Onu bekletmeden bi elimle onun elinden diğeri elimle omzundan destek alarak arkasına oturdum. Daha öncede birilikte motora biniyorduk ama hep çekinerek elimi sarardım ona. Bu sefer çekinmeden sıkı sıkıya kollarımı ona sardım. Ancak fazla sıkmıştım sanırım fark etmeden.
"Junkyu,eğer biraz daha sıkarsan öleceğim sanırım." Haruto gülerek konuştuğunda "Pardon." diyerek kollarımı gevşettim.
Haruto jetskiyi sürdüğünde bunu sürmeyi ne zaman öğrendiğini düşünüyordum.
Ben denizin içinde turlarız sanıyordum ama Haruto biraz uzaklaşıp ada gibi bir yere getirmişti bizi. Aşırı ıssız duruyordu.
Kumsal kısmına yaklaştığımızda ilk o indi. "Niye buraya geldik?"
Haruto denizden ayrılıp karaya çıktığında bende peşinden gidiyordum. "Kafa dinlemek için."
Haruto kendini kumun üzerine bıraktığında bende kendimi yanına bıraktım. Güneşin altında yanmak için davetiye çıkarıyorduk resmen. Daha doğrusu ben yanacaktım. Çünkü benim üstüm çıplaktı. Haruto'nun ise üzerinde tişörtü vardı.
"Junkyu?"
Haruto'nun bana seslenmesiyle kumun üstünde kafamı ona doğru çevirdim. "Hmm?"
O gökyüzünü izlerlen sorusunu sordu. "Bana aşık olduğunu ne zaman anladın?"