"Dışarıda rahat durun bari amına koyim."
Junghwan'ın sitem dolu sesini duymamızla Haruto bi kaç adım geri giderek uzaklaşmıştı benden. Bakışlarımı dibimizde biten Junghwan'a çevirdiğimde bi bana bi Haruto'ya bakıyordu. Sonunda kafasında ki düşünceleri netleştirmiş olucak ki Haruto'ya döndü. "Sen bi Jihoon'un yanına gitsene."
Haruto tip tip Junghwan'a bakıp "Niye?" diye sorduğunda Junghwan Haruto'yu kolundan itti. "Siktir git işte."
Haruto sabır çekip Jihoon'un yanına doğru yürüdüğünde Junghwan direkt bana döndü. "Siz ne iş lan? Ne bu haller?"
Gözlerimi kaçırdım."Ne normal arkadaşız işte." gerizekalılığın zirvesini yapmıştım. Arkadaş gibi olmadığımızın farkındaydım.
Junghwan kaşlarını kaldırdı. "Dışardan nasıl göründüğünüz hakkında bi fikrin var mı? Sevgili gibi duruyorsunuz." hiç bir şey demedim. Zaten öyleymiş gibi davranıyorduk. Bana yakın davranması hoşuma gidiyordu.
Junghwan yanımda ki tabureye oturup ciddi bi şekilde bana baktı. "Direkt soracağım. Haruto dan mı hoşlanıyorsun?" Bi kaç saniye yüzüne baktım. Ardından bakışlarımı yere indirdim. Daha önce bunu kendimle bile tartışmamıştım.
"Bilmiyorum." dedim nefesimi verirken.
Junghwan dudaklarını birbirine bastırdı. "Onu gördüğünde, o olmadığında, onunlayken neler hissediyorsun?"
Dudaklarımı ıslattım." O yokken çok sıkılıyorum, gözlerim hep onu arıyor. Onunla vakit geçirmekten zevk alıyorum. Bana yakınlaşması hoşuma gidiyor, beni öpmesi. Onunla öpüşürken hiç bitmesin istiyorum. Küstüğünde üzülüyorum. Sürekli gözümün önünde olsun istiyorum."
Junghwan anlattıklarımı ağzı açık şekilde dinlerken şokta gibiydi. "Sikeyim. Sen direkt aşık olmuşsun."
Sanırım öyleydi. Haruto'yu seviyordum. İnkar edicek değildim. Bakışlarımı ona çevirdim. Hiç aşık olunmayacak biri değildi. İyi birisiydi, eğlenceliydi, yakışıklıydı, beni mutlu ediyordu. Ancak önemli olan diğer şey onun ne hissettiğiydi.
"Sence, Haruto..." dedim gözlerimi Junghwan'a çevirerek "O da benden hoşlanıyor mudur?"
Junghwan Haruto'ya döndü. "Bilmiyorum Haruto bu, sağı solu belli olmaz. Ancak şunu söyleyebilirim ki, sana çok güzel,bakıyor."
Junghwan'ın dedikleriyle yüzümde gülümseme oluşurken Junghwan tekrar konuştu. "Seni üzmek istemem ama farkındasın, karının kardeşine aşıksın. İyice düşün ve ona göre karar ver."
Kafamı sakince salladım. Açılacaksam cidden iyi düşünmem gerekiyordu. Ayrıca Haruto'nun benden hoşlanıp, hoşlanmadığını bilmiyordum. Beni reddederse çok üzülürdüm. Ama bunu öğrenmek için de ona açılmam lâzımdı. Hemde hemen.
Haruto'dan
"Siz ikiniz çıkıyor musunuz?"
Jihoon aniden konuştuğunuda ona döndüm kimden bahsettiğini anlasam da bilmiyorum ayağına yattım. "Kim?"
Jihoon sırıtıp "Mal ayağına yatma, kimden bahsettiğimi biliyorsun. " dediğinde gözlerimi devirdim. "Saçmalama ne alakası var? Hem ablamla evli o."
Jihoon sen bunları külahıma anlat dercesine yüzüme bakarken arkasına yaslandı. "Dışarıdan öyle gözüküyorsunuz da, neyse."
Bir şey demediğimde ikimizde sessizleştik. O an düşünmeye başladım. Junkyu ile ben, biz. Onunla vakit geçirmek cidden hoşuma gidiyordu. Onunla sürekli öpüşmek istiyordum. Sürekli gözümün önünde olsun istiyordum. Gülüşü kalbimi hızlandırıyordu. Ona aşık mıydım? Ama ablamın kocasıydı o. İstesemde olamayacak bir şeydi.
Daha fazla düşünmemek adına ayağa kalktım ve Jihoon'a baktım. "Yürü denize giriyoruz."
Jihoon yüzünü buruşturarak "Şimdi mi?" diye sorduğunda gözlerimi kıstım. "Seni zorla firlatmamı istemiyorsan kalk." Jihoon bıkkınlıkla nefes verip ayağa kalktığında Junghwan ve Junkyu'nun yanına doğru koştum.
Junghwan'ın yüzüne bakmamıştım ama Junkyu beni görmesiyle gülümseyerek bana bakmıştı. Aynı şekilde karşılık verip "Hadi denize..." dediğimde Junkyu burun kıvırdı. "Siz gidin ben istemiyorum."
Junghwan kafasını iki yana sallayıp denize doğru ilerlediğinde bende Junkyu'yu umursamayıp ayaklarından tuturarak omzuma attım. Çığlık atmıştı. "Haruto indir gebertmeyeyim seni. "
Onu umursamayıp gülerek denize doğru koşarken Junkyu hâlâ tepiniyordu. Ayrıca baş aşağı durduğu için götümle bakışıyordu."Haruto döverim seni. Şuan ıslanmak istemiyorum." Junkyu bağırırken ben kahkaha atıyordum. "Boşuna debelenme."
Çoktan denizin olduğu yere geldiğimizde beklemeden Junkyu ile birlikte denize atlamıştım. İkimizde yüzeye çıktığımızda karşı karşıyaydık. Junkyu yaklaşıp omzuma vurdu. "Manyak mısın olm sen?"
Yüzümden aşağı su akarken güldüm. "Belli olmuyo mu?"
Junkyu somurtmayı kesip yanıma geçti. "Hadi yarış yapalım."
Sırıtıp "Neyine?" diye sorduğumda gülüp bi kaç saniye düşündü. Ardından dudaklarıma bakarak konuştu. "Ben kazanırsam öpüşürken üst dudağı ben öperim." Junkyu'nun isteği üzerine sesli bi kahkaha attım. Çok tatlıydı.
"Üzgünüm ama hiç kaybetmeye niyetim yok." Junkyu gözlerini kısıp ilerdeki ipleri gösterdi "Oraya kadar."
Kafamı salladığımda birlikte üçten geriye saydık. Suyun içten yüzmeye başladığımızda Junkyu'yu omzundan tutup geriye itmeye çalıştım. Ardından suyun yüzeyine çıkıp yüzmeye devam ettim. Arkamdan geliyordu.
Bitiş yerine geldiğimde Junkyu da direkt gelmişti. Kaşlarını çatıp tatlı bi şekilde konuştu. "Hileci psilik. Sayılmaz bu."
Kafamı iki yana salladım. "Hile yok demedin. Ben kazandım." Junkyu gülerek bana doğru geldiğinde bi elini enseme atarak beni kendisine çekti. "Umrumda değil, yaklaş."
Elimi suyun içinden beline sarıp kafamı ona doğru eğdiğimde üst dudağımı öpmesi için ona izin verdim.
_
Havlu yardımıyla ıslak saçlarımı kuruturken yatağa oturdum. Saat şuan dokuza geliyordu. Denizden sonra duş almıştım ki şimdi de uyumaya hazırlanıyordum. Yatakta uzanırken gözlerimi yumup uyuyacağım sırada telefon bildirim sesiyle engellenmişti.
Telefonu elime alıp açtığımda mesajın Junkyu dan geldiğini görmemle yatakta doğrularak mesajı okudum. Sahile inmemi söylüyordu.
Bir anda bunu demesi meraklanmama sebep oluyordu. Telefonu şortumun cebine atıp odadan ayrıldım. Aşağı indiğimde beklemeden dışarı çıktım.
Kumların üzerinde yürürken etrafımda insanlar vardı ancak Junkyu ilerde tek başına ayakta duruyordu. Onu görmemle gülümseyip yanına ilerledim. Yanına vardığımda gözleri direkt gözlerimle buluştu. Sırıtarak "Bi kaç saat bile bensizliğe dayanamadığını bilmiyordum." dedim.
Junkyu dediğime hiç bir tepki vermediğinde kaşlarım çatıldı. "İyi misin? Bir şey mi oldu?" Junkyu sessizliğini koruyup, başını yere eğdiğinde onun boyuna eğilip kafamı aşağı tutarak yüzüne bakmaya çalışmamla kafasını kaldırmış beni bu zahmetli işten kurtarmıştı.
Gözlerime bakarak "Sana bir şey söyleyeceğim,ama korkuyorum." dediğinde kaşlarım yeniden çatıldı, neyden bahsettiğini anlamamıştım.
Junkyu yaklaşıp iki elimi tuttuğunda gözlerinin içine bakıyordum. "Sana aşık oldum. "
Ani itirafıyla, ve sadece üç kelimesiyle kalbim depara kalkerken o konuşmaya devam etti. "Biliyorum bu hiç etik değil. Ablanla evliyim, ama bu umrumda değil. Sadece seni istiyorum."
Junkyu beklentiyle yüzüme bakarken bi süre sessiz kaldım. Ne diyeceğimi bilemedim. Böyle bir şey diyeceğini hiç tahmin etmemiştim. Junkyu bir şey dememi beklerken yavaşça ellerimi ellerinin arasından çektim.
"Üzgünüm Junkyu, bunu yapamam."