Selam! Yine bir baş duyuruyla karşınızdayım. Bana kalsa bu bölüm final olacaktı ama uzatmamı istediniz. Birkaç bölüm sonra final olacak. Birde, bazı bölümleri uzatacağım. Eski bölümleri. Diğer bölümler 1-2 sayfadan oluşuyordu, onları elimden geldiğince uzatmaya çalışacağım. Buda 3-4 haftamı alır büyük ihtimal. Geri gelir gelmez yeni bölümleri peşpeşe yayınlayacağım. Son olarak, bu son bölümleri yazmamda bana büyük yardımı olan sınıf arkadaşım Kevser KOCAMAN'a sonsuz teşekkürler. Hepinizi sevgiyle kucaklayıp içten dileklerimle Allah'a emanet ediyorum! Görüşmek üzere!
***
"Yaprak!"
İnanmıyorum!
-Bölüm 12-
Kenan amca -Yaprak'ın babası- yoğun bakım odasında ne arıyordu?! Ve en önemlisi oraya nasıl girmişti? Hasta bakıcı kıyafetleri içerisindeydi!
Yaprak'ın oksijen tüpü kablosuna doğru elini uzattı. Kabloyu hızlıca çekince şaşkına uğradım. Gözlerim faltaşı gibi açılırken yoğun bakım odasının önüne gittim. Kapıyı iterek açmaya çalıştım. Açılmıyordu! Kahretsin! Kapı içerden kilitlenmişti!
Kapının hırpalanma sesini duyan Kenan amca bana doğru baktı. İlk önce ufak bir şaşırma repliği olarak ağzı şaşkınca açıldı. Sonra dudakları yukarı doğru kıvrılarak gülmeye başladı. Dişleri gözükürcesine gülüyordu. Bu adam kesinlikle deliydi!
Bakışlarından kaçarak doktorların odasına gittim.
"Yaprak'ın odasında biri var! Yaprak ölüyor! Lütfen yardım edin!" diye bağırmamla birkaç doktor benimle birlikle Yaprak'ın yoğun bakım odasına doğru koştu. Odaya baktığımda o adam yoktu! Ama nasıl? Doktorlar zorlanmadan kapıyı açtıklarında gerçekten de Yaprak'ın ağzındaki maskenin kablosunun çıktığını gördüm. Kalp atışlarını kontrol eden cihaz ise ufak çıkıntılar göstermeye başlamıştı.
Doktorlar hemen maskeyi ayarlayıp Yaprak'ın ağzına taktılar. Yanımdan geçen hemşireyi durdurarak Yaprak'ın odasına girip giremeyeceğimi sordum.
"Tabi ama önce gerekli kıyafetleri giymeniz ve yüksek hijyenli olmanız gerek."
Hemşirenin peşinden giderek verdiği kıyafetleri giymek üzere lavaboya gittim. Lavabonun kapısını kapayarak kapıya yaslandım. Aldığım nefesi üfleyerek başımı eğdim. Ya hâlâ hastanedeyse? Nasıl onu bu hastaneye aldılar ya! Of! Kimse onun Yaprak'ın babası olduğunu bilmiyor muydu be! Eğer Yaprak'a bir şeyler yapmaya kalkıştıysa, Ece teyzeye de yapardı! Aman Allah'ım! Onu nasıl unuttum?!
Yaşadığım küçük şokun etkisiyle başımı arkaya doğru kaldırdım. Kaldımamla kafamın kapıya çarpması bir olmuştu. Ah, yine mi!
Kapının koluna elimi koyup eğerek hızla kendime doğru çektim. Koşar adımlarla Ece teyzenin odasına gidiyordum. Kıyafetlerde kolumda kalmıştı. Ama asıl derdim o değildi. O adam Ece teyzeye de zarar vermiş olabilirdi.
Ece teyzenin odasına geldiğimde camdan baktım. Uyuyordu. Anlaşılan hâlâ sakinleştiricinin etkisi geçmemişti. Baktığım kadarıyla hiçbir sorun yoktu odada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Çocuk
General Fiction"İçindeki çocuğu asla öldürme, öldürme ki; her düştüğünde 'Acımadı ki!' diyebilsin." Her kızın ilk aşkı babasıdır. Peki ya çoğu sabah anne ve babanızın kavga sesleriyle uyansanız? Çocukluğunu yaşayamayan ve yaşadıklarının hepsini içine atan bir kızı...