13. Bölüm

676 172 9
                                    

Merhaba sevgili okuyucularım. Gecikme için üzgünüm. Diğer bölümleri düzenlemeye aldığımı geçen bölümde söylemiştim. 2. Bölümü baştan yazdım, diğer bölümlerede gerekse bir paragraf, gerekse birkaç cümle ekledim. Okuyabilirsiniz. Yakında 5K olacağız! Çok mutluyum! İyi okumalar ♥

---

Yerden hızlıca telefonumu ve nüfus cüzdanını alarak çantama attım. Tam evden çıkmak üzere kapıya yöneliyordum ki arkamdan bir ses duydum;

"Bir yere mi gidiyorsun?"

-Bölüm 13-

Adımlarımı geriye doğru yavaşça atıyordum. Ama ben geriye gittikçe o adam daha da çok yakınıma geliyordu. Birden gözüm eline kaydı. Bıçak!

Bu adamın deli olduğu kanısını çoktan işlemiştim beynime. Ellerim o anın korkusuyla buz gibi olurken sırtımın duvara değmesiyle kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Nasıl bu evde olabilirdi o? İçeri nasıl girmişti? Bu adam çoğu insandan daha akıllıydı!

"Ne oldu? Yoksa korkuyor musun?!"

Şu an üzerine su atılmış kedi kadar eciş bücüş olduğuma eminim. Ama korkumu belli etmemem gerekiyor. Bana bir şey yapamazdı. Değil mi?

"Ha-hayır!"

Titreyen sesimle cevap verirken pek korkmadığımı söyleyemezdim.

"Ama korkmalısın! Senide büyük bir karanlık bekliyor!"

Haykırarak bağırmasına karşın yerimde sıçradım. Her an kalp krizi geçirebilirdim! Üzerime dahada yaklaşırken çığlık attım. Hızla boğazıma bıçağı dayayıp diğer eliyle de ağzımı sıktı. Çenemi gerçekten hissetmiyordum nerdeyse.

"Ufacık bir ses daha çıkarırsan saniye geçmeden Yaprak'ın yanını boylarsın!"

Gözlerim kocaman açılırken sesimi yuttum resmen. Bir elinin avuç içinde tuttuğu mendili çok geç farketmiştim. Mendil ağzıma değer değmez son duyduğum şey o adamın sessiz kahkalarıydı...

~~~

(Yaprak'tan)

Gözlerimi açtığımda hastane odasındaydım. Ve sabah güneşinin ışıkları hastane yatağıma düşüyordu. Ah, güneşli havadan nefret ediyorum. Neden yağmurlu değil de güneşli?!

"Merhabalar Yaprak hanım uyanmışsınız. Günaydın."

"..."

"Ah, anlıyorum daha yeni kendinize geliyorsunuz. Sizi yormamamız gerek. Durumunuz iyiye gittiği için sabaha karşı sizi normal hastane odamıza aldık. Serumlarınızı değiştirmeye geldim. Geçmiş olsun."

"Zehra nerde?" diye sordum az da olsa çıkan sesimle. Ses çıkaramıyordum çünkü hâlâ bir yerlerimin acısını fena hâlde hissediyordum.

"Ha, şu sizin başınızdan ayrılmayan kız mı? Arama yapmaya gitmişti ama hâlâ dönmedi."

"Polis?"

"24 saat geçmeden acil kayıp anonsu veremeyeceklerini söylediler."

'Kayıp' mı? Zehra kaybolamaz. O çok dikkatlidir. Ama.. Hastanede olması gerekirdi.

"Şimdi size bir iğne yapacağım, iğnenin etkisiyle birkaç saat uyuyacaksınız. Malum dinlenmeye ihtiyacınız var."

Gözlerimi birkaç saniye kapatıp açarak başımı hafifçe salladım. Umarım anlamıştır.

Zehra.. Nerdesin kardeşim? Sen beni bırakmazdın. Baksana açtım işte gözlerimi, sen yoksun. Nerdesin?

Kolumda ufak bir acı hissetmemle gözlerimi kapattım. Açtığımda yanımda ol Zehra, lütfen.

İçimdeki ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin