Metal bir şeyin yere düşme sesiyle yatağımdan sıçradım. Hemen kalkıp odamın kapısına doğru yürüdüm. Koridorda yürürken evde ölüm sessizliği vardı. Sanki hiç o metal sesini duymamışım gibi.
Salona vardığımda kapının dibinde resmen çakılı kaldım. Kıpırdayamıyordum ve bedenim sanki buz kesilmişti. Gözünüzün tam önünde annenizin ve babanınızın beyinlerinden kurşunlanmış hâlini görseydiniz sizde kıpırdayamazdınız. Çığlık atmak istiyordum ama sanki nefes bile alamıyordum.
Gözlerimi babamın avucunun içinde hiçbir tepki almadan duran silaha sabitledim. Zar zor kendime geldiğimde annemin yerde tepkisiz yatan bedeninin yanına gittim. Elimi annemin nabzının attığı yere doğru götürdüm.
Artık atmıyordu. Hayır! Bu bir rüya olmalıydı! Olamazdı! O beni asla bırakamazdı!
Her yerim kilitlenmişti. Ağlayamıyordum bile. Sonra tekrar gözüm babamın cansız bedeninin avucunda duran silaha gitti. Yavaş ve ruhsuz adımlarla babamın bedeninin yanına gittim. Ölüp ölmemesi umrumda değildi ama nefes almadığını anlamıştım.
Babamın avcundan silahı sıkıca kavradım. Ayağa doğru kalkıp annemin bedenine doğru yürüdüm. Tam ayaklarının ucunda durdum. Ve o zaman yanaklarımdan çeneme doğru sıcak bir şeyin düştüğünü hissettim. Belki de bu gözyaşı, bu zamana kadar yaşadığım ömrümde döktüğüm son gözyaşı olacaktı.
Silahı kafama doğru götürdüm. Tam kafamın sağ tarafında silahın ucunu hissettim. Derin bir nefes aldım ve son sözlerimi söyledim;
"Beni bırakmamalıydın anne!"
Bu sözleri söyledikten sonra anneme son bir kez baktım. Sonrasında hissettiğim tek şey gürültülü bir silah patlama sesiydi.
~~~
Güçlü bir patlama sesiyle yatağımdan sıçradım. Elimi kalbime götürdüm. Sanki yerinden çıkacakmış kadar hızlı atıyordu. Elimi kalbimden kaldırarak yüzüme götürdüm. Terlemiştim. Kâbus görmüştüm. Ama hâlâ etkisindeydim. Bilinçaltımın bu kadar bozuk olacağını tahmin edemezdim.
Yatağımdan kalkıp masamın yanına gittim. Üzerinde duran bardaktaki sudan bir yudum aldım. Elimi tekrar kalbime götürdüm. Biraz sakinleşmiştim. Hayatımda gördüğüm en kötü kâbuslardan biriydi. Kâbuslardan nefret ediyorum. Ama tahmin ettiğiniz gibi babamdan daha çok nefret ediyorum.
Babam ölseydi üzülmezdim. Ama annem ölseydi... İntihar ederdim. Aslında intihar günah olmasa çoktan ölmüştüm.
Komodinin üzerinden bir ışık geldi. Oraya doğru yürüdüm. Telefonumdan gelmişti ışık. Batarya zayıf uyarısı yüzünden. Telefonumun ekran kilidini açmamla ağzımın açılması bir olmuştu. 15 cevapsız arama ve 12 mesaj. Hemen cevapsız aramalara tıkladım. Tahmin ettiğim gibi hepsi Zehra'dandı. En son bir saat önce aramıştı. Saate baktığımda ise 04.35'di. Neden aradığını tahmin etmek zor değildi. Bana "İyi geceler." deyip sesimi duymadan uyuyamazdı. Cevapsız aramaları atlayıp mesajlara geçtim. 2 tanesi operatörden, 10 tanesi Zehra'dandı. Mesajları açmaya başladım;
"Kardeşim nasılsın?"
"Hey orda mısın? Yaprak?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Çocuk
General Fiction"İçindeki çocuğu asla öldürme, öldürme ki; her düştüğünde 'Acımadı ki!' diyebilsin." Her kızın ilk aşkı babasıdır. Peki ya çoğu sabah anne ve babanızın kavga sesleriyle uyansanız? Çocukluğunu yaşayamayan ve yaşadıklarının hepsini içine atan bir kızı...