Sabah alarmın çalmasıyla uyandım. Yine berbat bir okul gününe daha başlıyoruz. Okula gidince herkes başıma toplanıp neler olduğunu soracak. Sanki benimle ilgileniyorlarmış gibi. Bunu bildiğim için nasıl olduğumu sorduklarında yalandan "İyiyim." derim. Çünkü insanların içimin paramparça olduğunu bilmesine gerek yok. Bilseler bile kimse beni anlamayacak. İnsanlar hiçbir zaman bizi anlamazlar, anlıyormuş gibi rol yaparlar.
Yatağımdan kalkıp banyoya gittim. Elime su doldurup yüzüme çarptım. Bu iyi geliyordu. Birkaç saniye de olsa içinin yanmasını unutuyormuş gibi. Gözlerimi açmadan duvarda asılı duran havluyu bulmak için ellerimle duvarı taradım. Hızlıca yüzümü kurulayıp havluyu askılığa asarken aynaya baktım. Geceki hâlim biraz olsa geçmişti. Banyodan çıkıp odama giderken bir ses duydum;
"Saat kaç?"
"7'yi çeyrek geçiyor."
Kahretsin! Babam uyanmıştı. Mecburen onunla karşılaşacaktım.
"Yaprak!"
"..."
"Hey kime diyorum! Yaprak!"
"Baba?"
"Kahvaltı yapmayacak mısın?"
"Hayır ben okulda yerim."
"Olmaz. Otur şuraya da adam gibi kahvaltı et."
"Peki baba. Kıyafetlerimi giyip geliyorum."
"Hızlı ol."
Kafamı sallayıp odama doğru yürürken içimden şansıma küfür yağdırıyordum. Şans bana gülüyor ama ağzıyla değil. Ayaklarımı sürüyerek odama girdim. Olabildiğince yavaş hareket ediyordum babamla kahvaltı etmemek için. Her kelimede bir anı var. Ama çoğu kötü anılar. Peki ya 'Kahvaltı' ?
***
"Neden kahvaltı hazırlamadın lan?!!"
"Yapma. Ahh!"
Bu seslerle uyanırken kalbim neredeyse ağzımda atıyordu. Yine mi kavga? Lanet olsun yaa! Gözlerimi kırpıştırıp yatağımda doğruldum. Sesin geldiği yöne gitmek istedim bir an. Ayaklarım soğuk zeminle buluşurken ufak bir titreme geçti vücudumdan. Ama sonrasında umrumda olmadı. Salona doğru ilerlerken tokat sesi yankılandı koridorda. Ve o an bir kere daha nefret ettim yaşadığım hayattan. Salona baktığımda kimse yoktu. Mutfağın kapı aralığından baktığımda annemin dudağı kanamış, yanakları gözyaşlarından ıslanmış hâlini gördüm. O an oracıkta ölmek istedim. Gözlerimden bir damla yaş süzülürken adımlarım beni geri geri sürükledi. Odama girip kapıyı sessizce kapadım.
Hemen yorganın altına girip ayıcığıma sıkıca sarıldım. Gözlerimden deniz gibi yaşlar süzülüyordu, fakat durduramıyordum. Ayıcığıma daha sıkı sarılırken birden kapı kapanma sesi duymamla beraber yatağımdan sıçradım. Hemen koşarak mutfağa gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Çocuk
General Fiction"İçindeki çocuğu asla öldürme, öldürme ki; her düştüğünde 'Acımadı ki!' diyebilsin." Her kızın ilk aşkı babasıdır. Peki ya çoğu sabah anne ve babanızın kavga sesleriyle uyansanız? Çocukluğunu yaşayamayan ve yaşadıklarının hepsini içine atan bir kızı...