Merhaba! Bölüm başlığından da anlaşıldığı üzere, hikâyemizin 1. Yılı! Bu bir yıl süresi içinde yanımda olan; okumaları, oyları, yorumları veya mesajları ile beni yalnız bırakmayan herkese çok teşekkür ederim. Sizleri seviyorum!
"İçindeki çocuğu asla öldürme, öldürme ki; her düştüğünde 'Acımadı ki!' diyebilsin."
Hikâyenin Instagram hesabına davetlisiniz.
Adı: icimdekicocukwattpadİyi okumalar!
×××
"Kahveyi pek sevmem." dedi Rümeysa elindeki karton bardağı bana uzatarak.
Kahvemden bir yudum alarak cevap verdim: "Bende çayı sevmem."
Masanın üzerindeki bardağını iki elinin arasına alarak koruyormuş gibi yaptı.
"Çaydan daha güzel bir şey var mı ya?" dedi yapmacık bir sinirle.
"Var."
"Neymiş o?"
"Kahve." dedim tekrar elimdeki kahvemi yudumlarken.
Rümeysa gözlerini devirerek çayını içmeye devam ederken ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi dışarı verdim.
Okula gelmemin üzerinden 3 hafta geçmişti. Öğretmenler dün okul anonsuyla sınav haftasının başlayacağını söylemişlerdi. Bende dahil olmak üzere bütün öğrenciler üzüntü nidaları çıkarmıştı. Kısa bir süre sonra bu durumu kabullenip yine birbirine kâğıt fırlatanlar kendini göstermişti.
Evet, sınıfa ve okula çok kolay alışmıştım. Bazen her ne kadar eski yaşantımı özlesem de bu hayatın benim için daha avantajlı olduğundan yanaydım.
Elimdeki bitmiş karton bardağı buruşturarak kantin tezgâhının yanındaki çöp kovasına attım.
Yürüyerek merdivenlerin başına geldiğimde arkama baktım. Rümeysa masadan daha yeni kalkıyordu. Sanırım hâlâ çayı ile olan aşkını bitirememişti. (!)
Ona baktığımı farkettiğinde elini havaya kaldırarak 'git' dercesine salladı. Kafamı sallayarak merdivenlerden çıkmaya başladım.
İlk kata geldiğimde merdivenleri çıkmayı bırakarak koridora yöneldim.
Her koridorun duvarlarında farklı resim tabloları vardı. Rümeysa'dan duyduğuma göre her ay tabloları değiştiriyorlarmış.
Çoğu günler teneffüslerde vakit geçirmek için bu tabloları incelerdim. Ve neredeyse bütün tabloları ezberlemiştim. Elime bir kalem verseniz çizebilecek derecede!
Koridorun sonuna geldiğimde durdum. Müdür yardımcısının odasının sağ tarafında, cama yakın bir yerde bir tablo vardı. Ve oldukça ilgimi çekmişti. Daha önce bunu nasıl farketmemiştim ki!
Biraz daha yaklaşarak daha yakından incelemeye başladım.
Tablo karakalem çalışması gibiydi. Tek bir göz içinde bir kız çocuğu denize eğilmiş yansımasına bakıyordu. Yansımasında ise göz makyajı almış ve yırtık kıyafetler içinde genç bir kadın vardı. Çok anlamlıydı. Tablonun sağ alt köşesinde yapan kişinin ismi olan yere baktım.
Ege DEMİREL, yazıyordu. 11. Sınıflardan biri olduğu da yazıyordu.
Tek kaldırarak cebimden telefonumu çıkardım. Öğretmenler görse bile görmemiş gibi yaparak uzaklaşıyorlardı. Yani genelde bütün öğretmenler böyle yapardı ama ikinci sefer yakaladıklarında formalite icabı bağırıyorlardı. Gün sonunda geri verilecek telefonları neden alıyorlardı ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Çocuk
General Fiction"İçindeki çocuğu asla öldürme, öldürme ki; her düştüğünde 'Acımadı ki!' diyebilsin." Her kızın ilk aşkı babasıdır. Peki ya çoğu sabah anne ve babanızın kavga sesleriyle uyansanız? Çocukluğunu yaşayamayan ve yaşadıklarının hepsini içine atan bir kızı...