16. Bölüm

8.8K 188 52
                                    

    

        ( Öncelikle hikayemi buraya kadar bıkmadan okuyan herkese teşekkür ederim. Şimdiye kadar hiç yazar notu bırakmamıştım bu hikayeye sanırım bu kez bırakmamın sebebiyse finale iki bölümün kalmış olması. Hiç sizden vote ya da yorum istemedim. benim için çokta önemli değildi çünkü. Yaklaşık 8 ay önce başladım bu hikayeyi yazmaya oldukça uzun bir zaman geçmiş ve ben çok mutluyum. her  yorum için minnettarım. Son bir şey daha umarım tüm okuyucular finalde kısa da olsa yorum yazar. Şimdiden teşekkürler.) 

       Sessiz bir odaya göre fazla çoşkuluydu kalplerinin sesi ve tabi nefeslerinin kesikleşen tınısı. Güney uzun zamandır istediği sevgiye kavuşmuştu. Demir'in onu sevme düşüncesi yeni filizlenen taze kekik etkisi yaratıyordu ruhunda. Ki Güney her zaman kekik kokusunu severdi. Kendini canlı, doğal ve özgür hissederdi. Belki de bu bir tür normdu. Sadece Güney'e özel bir norm. 

 Demir yorgundu ama oldukça dinçti aynı zamanda. Bu garipti. Güney yanında olduğunda ilginç olmayan ne vardı ki. Bu sorgulanmadan ruhuna nufüz eden bir gerçekti. 'Ah, Onunla herşey güzel.' dedi içinden. Acı çekmek bile güzel gelebilir miydi insana. Güzeldi işte..

   Yavaş bir hareketle döndü Güney'e. Yan yana uzanıyor olmak bile böyle iyi hissetiriyordu işte. 

  Şarkıların bulduğu yeni anlamlar güzeldi. Her sözün dokunduğu duyguları güzeldi. Şapşal gülüşünün bıraktığı etki güzeldi. Pasif görüntüsünün altında yatan hırçın kaplan güzeldi. Herşeyi kendine has yapışı güzeldi. Beklenen tepkileri vermeyişi sürekli şaşırtması, utanmazlığı, kıskançlığı, marur bakışı, edepsizliği, sadece Demir'in yanında çıplaklığı benimsemesi, kızarması, esnemesi, dalıp gitmesi ve donup kalması.... 

   Güney  O kişiydi.

   Demir'in hayatını beraber sonlandırmak istediği kişi. Demir'in özeli, zaafı ve değerlisi. Kim bilir belki de çok daha fazlasıydı. Sözcüklere dökülemeyendi. Gizlemek ve kendisinin yapmak istediğiydi. Milyonlar içinden seçtiği ve milyarlara bedel gördüğü kişi. 

   Çırıl çıplak uzanmak garip gelmiyordu ikisine de. Güney arsızlaşıp usulca sokuldu Demir'in ılıklaşmış bedenine. Oysa kendi bedeni sıcaktı. Demir'in çıplaklığının getirdiği yoğun sıcaklık sarmıştı bedenini. Adrenalin ilginçti. Şimdi eskimoların bu çıplak ısınma taktiği gözüne daha mantıklı geldi. Şehvet Güney'in bedenini ısıtıyordu hatta yakıyordu. İşin ilginç yanı Demir'in yanında her durumda erekte olabilmesiydi. Aynı şimdi olduğu gibi. Saf bir arzu dolaşıyordu bedeninde, kan yerine...

   Demir bedenini saran sıcaklıkla gevşedi. Tabi Güney'in git gide belirginleşen üyesi yeniden kasılmasını sağlasa da önemli değildi. Bu kasılma kesinlikle huzursuzluktan ya da gerginlikten değildi çünkü.  Elini dolaştırdı sıcak tende. Her dokunuşunda daha da alev alırdığını bilmeden. Bir ihtiyaç, gereklilik gibi ama daha çok olmazsa olmazı gibi sevdi elinin altında kadife bir dokuya sahip teni. Öyle yumuşak öyle tatlı bir kıvrımdı ki elini ayırması inmansızdı bu büyülü tenden.. 

  Güney kıvrıldı, Demir'in dokunuşlarıyla. Vücudunu koyu bir haz sardı. Sevilmenin hassas teması gibiydi. Her dokunuşla kalbine sızdı. Sanki boşta yer kalmış gibi doluştu. Her hücresine işledi ve her nefesiyle salındı. Belinde konaklayan el belli belirsiz teması kesmedi. Hatta Güney'in seğiren üyesi dokunduğunda Demir'in bedenine bir süre cidden sıkılaştı. Tutuşu belirginleşti ve kısık bir tıslama salındı Demir'in dudaklarından dışarı. Bu vahşi ve etkileyici bir hırlama gibiydi daha çok. Kontrolünü yitirmemeye çalışan bir tondu. Sesinin kalitesi düşmüş ve kalınlaşmıştı. 

Bir kaç şarkı önceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin