12. Bölüm

8.8K 219 54
                                    

          Aynı şarkıyı başa sarıp defalarca dinlediği gibi dinledi Demir, Güney'in dudaklarından dökülen sözleri. Tek bir cümleyle nasıl böyle derin sarsıntılar yarata biliyordu ki. Ağlıyor gibi ağır ve kasvetli piyano çalıyordu kulaklarında. Belki de sadece Demir içten içe ağlıyordu. Kısa histerik bir kahkaha saldı aralarına. 

   Güney afalladı Demir'in kahkahasıyla.  Acı acı verdi nefesini aralarındaki küçücük mesafeden diğerinin boynuna. Yüzünü detaylı  incelemeseydi, içinde düğüm düğüm olan hislerine esir olabilirdi. Güney'le sevişme fikri bu derece mi komikti Demir için yada böylesine komik miydi sözleri. İlk aklına gelen kelimeleri bunlardı Güney'in ama Demir'in kahkaha atan yüzüne inat gözlerinde yerleşen deli kıvılcımları görüp def etti düşüncelerini.  Zor bir an yaşıyorlardı. İkisi içinde farklı zorluklarda farklı ağırlıklar da geçiyordu saniyeler. Bir milim yer değiştirse içlerinden biri, uzaklaşsa yada yakınlaşsa işler değişe bilirdi. Kopabilir yada düzelebilirdi. Sahi Demir neden böyleydi? Neden gergindi yüz ifadeleri. Neden boğuluyor gibi nefes alıyor yada alamıyor gibi gibi genişliyordu göz bebekleri. Bu soruların cevabını en derininde bilse de Güney, kabul edemedi. Kendine güveni Demirle tanıştığı ilk zamanlardan beri dipteydi. Yerle bir olmuş bir binanın enkazını taşıyordu. Oysa eskiden oldukça çapkındı, hızlıydı, beğeniliyordu ve tatlı bir yakışıklılığı olduğunu sıkça duyuyordu. Peki şimdi, neredeydi, ne zaman böyle çirkinleşmiş ve solmuştu. Kelebeğin ömrü dese yakışıklılığına yalancı sayılmazdı öyle değil mi? 

   Demir milyonlarca kez dokunduğu tene istediği gibi dokuna bileceğini öğrenmişti. Tutkuyla, şehvetle, aşkla ama sahibi olan ve dileklerinden birini kullanmak gibi mazereti olan bir bedene. Saniyeler içinde körükledi, besledi öfkesini. Hırçın düşünceleri düşlerini soldurdu bir anda. Banyonun bulut mavisi bile alanın içini dolan hırçın, kırgın sessiz düşünceleri savuşturmaya yetmiyordu. Boğulduğunu hissediyordu Demir. Gözleri merceğini kaybediyordu. Kalbiyse çoktan paramparça kanıyordu kafesinde kan ağlıyordu sanki. Üşüyordu. Çıplaklığından değildi üşümesi, düşünceleriydi onu üşüten. Veda eder gibi sevişmek istiyordu Güney. Demir söze dökülmese de biliyordu bunu. Öyle yanıyordu ki içi... Sözlere gerek yoktu.. Hatta acısının şuanda olduğu durumun açıklamasını yapabilecek kelime yoktu ki. 

  Derin nefesler aldı sakinleşmek birşeyler söylemek istiyordu. Bedeni lanet olası sorunlar çıkarmasa kalbi bu kadar ağrımasa belki konuşa bilirdi. Ilık suyun tadı çoktan kaçmıştı. Güney'in bedeninin büyüsü bozulmuştu. Üzerine sinen yerleşen pisliğin kokusu vardı artık burnunda. Kulakları, gözleri, burnu, kalbi, beyni her biri ayrı bir sorunla çıkıyordu Demir'in karşısına. Ve Demir sadece öylece kala kalmıştı. Bir kaç sözcük geri sarmak istedi. Banyoya hiç girmemiş olmak. Belki de hiç duymamış olmak. Aptalı oynasa nasıl olurdu? Güney'in karısını unutsa yada peki Güney unuta bilir miydi hayat eşini. Veda etmekten vaz geçer miydi? İlk seksleri sonrasında gitmekten vaz geçer miydi? Sözlerinin arkasında ki kırık ses tonundan vaz geçip yine yanında biter miydi sarmaşık gibi. 

 Güney mi? Hayır yapmazdı. Evet, Güney biraz kırıktı. Deli dolu birazda dengesizdi ama aynı zamanda Güney kararlı biriydi. İnatçı ve fevri...

  Gözlerini kapatsa, istediği, sevdiği, aşık olduğu bedeni kendiyle eşitlese nasıl olurdu. Demir korkak değildi. Hatta cahil cesaretine eş değer bir cesarete sahipti ama söz konusu Güney'di. İhtimaller kuşkuyu sular dedikleri buydu demek ki. Demir kararsız ve kırıktı. Sadece o otel odasında, Güney'in çıplak vücudunun karşısında, bir birlerine milimler kala, alınan nefeslerin ikisinin ciğerlerini de dolduruyor olduğu gerçeğiyle allak bullak olmuştu. 

   Demir rahatsız nefeslerini düzenledi. Evli birine dokunmanın rahatsızlığını yaşarken şimdi bu gerçeğe rağmen sevişe bilir miydi? 

Bir kaç şarkı önceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin