'45

53 3 2
                                    

Keyifli okumalar... Finale son 5...

------

[45]

X kişisi: Bu mesajı sildiniz.

X kişisini "X kişisi ❤️" olarak değiştirdiniz.

X kişisi ❤️: Cansu, neredesin?

Siz: Yoldayım, geliyorum. Bir sorun mu var?

X kişisi ❤️: Merak ettim sadece

Mesajına görüldü atıp telefonu cebime attığımda merdivenin son basamağını çıkıp köşeyi döndüm. Serkan'ı telefona bakarken bulduğumda tebessüm ettim. Adımlarım ona ilerlerken kendi kendine konuştuğunu duydum. "Kıza niye hesap soruyorsun, salak mısın oğlum!"

Dün anne ve babası yoğun bakıma alınmış, doktor durumlarını sık sık kontrol etmişti. Bugün normal odaya alınabileceklerini öğrenmiştik. Ben de Berfin'in fizik tedavisi olduğu için onu yalnız bırakmamak istememiştim. Bugün biraz daha fazla ayakta kalmış ve adım atmıştı. Hastaneden çıktığımızda onu Kirazla göndermiştim. Ben de direk buraya gelmiştim. Serkan ve ben okula gitmemiştik. Selen'de gitmek istememişti ama abisinin ısrarıyla gitmek zorunda kalmıştı.

Serkan'ın söylenmelerine tebessüm ettiğimde birkaç adımla yaklaştım. Adım seslerimi duyunca bakışlarını telefonun ekranından kaldırdı ve bakışlarımız buluştu. Yeni gelmiş gibi davrandım. Yanındaki boşluğa oturdum. Elimdeki poşeti ona doğru uzattım. "Yiyecek bir şeyler aldım."

Bakışlarını bana çevirdiğinde tebessüm etti. "Ondan geciktin yani?"

Onu onayladım. "Ben de gelmeyeceksin sandım." Elini ensesine attığında gözüme çocuktan farksız gelmişti. On sekiz yaşından küçük olduğumuz için yine de çocuktuk ama neyse... Poşeti dizleri üzerine bıraktım. "Hadi ye."

Çıkardığı bir paketi açtı ve ekmek arasının birazını bölüp bana uzattı. "Sen de ye." Başımı olumsuz anlamda salladım. "Canım istemiyor şimdi."

Kaşlarını çattı. "Aylin hiçbir şey yemedin," elimi tutup almamı sağladı. "Sen yemezsen ben de yiyemem." Birleşen ellerimize mi ilk kez Aylin diye seslenmesine mi tepki versem mi bilememiştim. Yutkunduğumda o da aynısını yaptı. Daha fazla itiraz etmeden ekmek arasını aldım ve bakışlarımı önüme çevirdim. Derin bir nefes aldığını duydum, sonra o da önüne döndü. Üstümdeki bakışlarının çekilmesinden anlamıştım.

Sessizce yemeğimizi yerken Tugay'ın koridorun diğer ucundan buraya geldiğini gördüm. Dünden beri hiçbir yere gitmemişti. Bazen burada bazen de bahçede beklemişti. Serkan'a döndüğümde poşeti işaret ettim. "Birini de Tugay'a ver." Tugay'da olan bakışları bana döndü. "Ona niye yardım ediyorsun?"

"Çünkü insanım. Bu tavrım ona özel değil!" Onunla muhatap olmadan poşeti aldım, ayaklanacakken bileğimi tutup durdurdu. Ona bir bakış attım. "Sen otur, ben veririm." Poşeti alıp çaprazımızdaki koltukta oturan Tugay'a yaklaştı. Poşeti sertçe ona uzattı. "Al." Tugay iki eli arasında tuttuğu başını yerden kaldırdı. Buruk bir tebessüm yüzünü kapladığında arkadaşının uzattığı poşeti aldı. "Sağol," duraksadı. "Kardeşim."

İkisinin birbirine baktığı sürede hiç ses çıkarmadım. Sorunlarını kendileri halletmeliydi ama azıcık yönlendirmekten bir şey olacağını düşünmüyordum. Dayanamayıp konuştum. "Birbirinize bakacağınıza konuşsanıza."

İkisi de bana döndü. Serkan kaşlarını çattığında taklidini yaptım. Tugay ise mahcup şekilde bakıyordu, ona da göz devirdim. "Olayın sizin küs olmanızı gerektirecek bir tarafı yok."

Serkan'a baktığımda sözlerime devam ettim. "İnadı bırak ve konuş," Tugay'ı gösterdim. "Çocukluk arkadaşınla." Gözlerini kısa süreliğine yumup açtığında derin bir nefes almıştı. Tugay ayaklandığında tam konuşacakken odadan doktor çıktı. Serkan hızla ayaklanıp doktorla karşı karşıya geldi. "Annem ve babamın durumu nasıl?"

Doktor sakin bir ifadeyle dudaklarını araladı. "Durumları gayet iyiye gidiyor. Bugün kendilerine gelirler ikisi de. Geçmiş olsun tekrardan," diyerek yanımızdan uzaklaştı. Serkan gülümseyerek bana baktığında onun mutluluğuna ortak oldum. Aniden beni kendine çekip sarıldığında bir süre öylece beklesem de tam geri çekilecekken ellerimi ensesine yerleştirdim. Belimdeki elleri sıkılaştığında kısık sesle konuştu. "İyi ki varsın ay ışığı."

Sen de iyi ki varsın.

Geri çekildiğinde onun duyabileceği seste konuştum. "Bak anne ve baban da iyiler. Artık konuşmanın zamanı gelmedi mi?" Kimi kastettiğimi anlamış olacak ki bedeninin kasıldığını hissettim. "Peki sonrasında biz konuşacak mıyız?"

Benim onunla konuşmamamdan korkuyordu. Belimdeki elini tuttum ve parmaklarımız birbirine kenetlenmiş oldu. "Konuşacağız X kişisi." Gözlerindeki parıltı dudaklarına taştı. Tugay'a baktığımızda sırtını duvara yaslamış ve gülümseyerek bize baktığını gördüm. Hüzünlü bir tebessümdü yüzündeki. Serkan onun yanına doğru ilerlerken Tugay sırtını duvardan ayırdı ve arkadaşına doğru yürüdü. Birbirlerine baktıklarında duruma el attım. "Hava alın da gelin biraz." Poşetin içine ikisinin yarım bıraktıkları ekmek arasını koydum. Ellerine tutuşturdum. "Hadi gidin, bakıp durmayın suratıma."

Tugay minnetle bana baktığında Serkan, "Sen de yemeğini bitir. Bir şey olursa, haber verirsin. Birazdan geliriz." dedi. Onu gözlerimle onayladım. Koridorda ilerleyip gözden kaybolduklarında bir köşeye oturdum ve yemeğimi bitirdim.

Ayaklanıp Serkan'ın anne ve babasının kaldığı odayı camdan izlediğimde ikisinin de hâlâ uyuduğunu gördüm. Bir an önce uyanırlardı umarım. Onları biraz daha izledikten sonra bir alt katta olan tuvalete gitmek için merdivenleri indim. Tuvalete girdiğimde önce işimi hallettim. Ardından ellerimi yıkadım, saçlarımı bileğimdeki tokayla bağlarken gözüme boynumdaki kolyeye takıldı. Serkan'ın - X kişisi - aldığı kolyeyi avucuma hapsettiğimde duyduğum sesle aynadan o kişiye baktım. "Pek bir keyiflisin."

*

Gelen kim sizce?

İnstagram: ervanurunkalemi

𝐊𝐈𝐑𝐈𝐊 𝐊𝐀𝐋𝐏𝐋𝐄𝐑 ᵀᵉˣᵗⁱⁿᵍ (ᴛᴀᴍᴀᴍʟᴀɴᴅı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin