"Bundan sonra, şu yıldızlardan birinde ben yaşıyor, ben gülüyor olacağım. İşte bu yüzden geceleri gökyüzüne baktığın zaman, bütün yıldızlar gülüyor gibi gelecek sana."
Küçük Prens
Bölüm şarkısı; Rei - Yıldızlardan Düşemem
Kafamı yukarı kaldırmış, gökyüzünde uçan insanları izliyordum. Her birinin farklı renkte ve büyüklükte kanatları vardı. Ellerinden farklı renkli dumanlar çıkarken, aynı zamanda da bir şeyler mırıldanıyorlardı.
Gözlerimi gökyüzünden çekip etrafımı incelemeye başladım. Şu an bir ara sokaktaydım.
Birkaç adım ileri gittiğimde ise, az önce bastığım yerde bir yıldız sembolü olduğunu gördüm.
Sokağın duvarları ise açık mavi rengindeydi. Tam üstümde ise bir sokak lambası vardı, fakat şu an yanmıyordu. Çünkü olduğum yer gündüzdü. Etrafımda ise kimse yoktu.
Sokağın çıkışına doğru ilerlemeye başladım. Aynı zamanda etrafımı da inceliyordum.
Üzerimde dün geceki giydiklerim vardı. Askılı siyah bir crop ve siyah, diz altında biten, üzerinde beyaz noktalar olan yırtmaçlı rahat bir etek. Ve ıslak değildim. Buraya kupkuru gelmiştim.
Yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başlayan sokaklar doğru yolda olduğumun işaretiydi. Zaman kaybetmeden sarayı bulmam gerekiyordu.
Olduğum yer cıvıl cıvıl bir yerdi. Renk renk mağazalar, önünde çocukların sıraya girmiş olduğu pastaneler, elinde pamuk şeker tutarak paytak paytak yürüyen küçük çocuklar...
Kitaplardan fırlamış gibi olan bu büyüleyici evreni merakla izliyordum. Kendimi turist gibi hissetmiştim.
Yavaş adımlarla ilerlerken arkamdan gelen bağırma ile karışık gülme sesleri hızla bana yaklaşmaya başladı. Arkamı dönüp bakmaya yeltenmiştim ki çoktan geç kalmıştım.
Omuzlarıma kadar gelen bir grup çocuğun koşuşturmalarının arasında kalmış bir şekildeydim.
Daha ben ne olduğunu anlamadan bir çocuk omzuma sert bir darbe ile çarparak geçti.
Dengemi sağlayamayarak geriye doğru yalpaladım. Bu sefer de ayaklarım dolanmış, sırt üstü bir şekilde yere düşüşe geçmiştim.
Kaderimi kabullenerek gözlerimi sımsıkı kapamış bir şekilde yere düşmeyi bekledim. Fakat bir sıkıntı vardı. Hala yerle kavuşamamıştık.
Zaman mı durdu acaba diye geçirdim içimden. Çünkü şu halde, yerle sırtım arasında on santim bile yokken hala düşmemiş olmamı tekçe bu destekliyordu.
Tek gözümü açarak etrafıma baktım. Gözlerim, başımda gülerek dikilen kumral saçlı, ela gözlü çocuğu buldu.
Diğer gözümü de açarak ona döndüm. Sağ elinin parmaklarını hareket ettirmeye başladığında ben de yavaş yavaş dikleşmeye başladım.
En sonunda tamamen dikleşip ayaklarımı yere bastığımda tam karşımda duruyordu. Ne diyeceğimi bilemeyerek ona bakıyordum. Büyü mü yapmıştı az önce o?
"Rica ederim." Ellerini saçlarına geçirirken gözleri gözlerime sabitlenmişti.
Kendime gelmem gerekiyordu, sonuçta beni yere düşmekten kurtarmıştı.
Sağ elimle ensemi ovalamaya başladım. "Kusura bakma, anın şoku ile konuşamadım. Teşekkür ederim."
"Sorun değil, buralara yabancısın galiba?" Sorgular gibi tek kaşını kaldırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH İZİ
Fantasía"Beni nasıl tanıdın?" Dans etmeye devam ediyorduk ve bana hala çok yakındı. "Sen beni nasıl tanıdın?" sorusuyla yine istemsizce direkt yanıtladım. "Gözlerinden." Bu cevabı beklemiyor olacak ki şaşırdı. Kaşları havalanırken O'na, ben de cevap bekl...