-6-

20 4 3
                                    




"Şimşeklerini ödünç alıyorum." Ben üzerinden doğrulup kalkmaya çalıştığımda ellerinde bir şeyi aradı artık onda olmayan şimşekleri. Elimin üzerinde dans eden kıvılcımları  hissedebiliyordum. Garip olarak iyileştirme gücünün aksine benim dediklerimi dinliyordu Ateş'in gücünü aldığımda olduğu gibi. Bu güçlerin asıl sahipleriyle ilgili olabilir miydi? İyileştirme gücünün kime ait olduğunu bile bilmiyordum, bir çok kişiyle çarpışmıştım ve hangisi olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.

"Sen bana ne yaptın?" Naz'ın sorusuyla ona dönüp sırıttım. "Onları sevdim, iyi anlaşacağa benziyoruz."dedim elimdeki kıvılcımları çıtırdatarak. Yanda ki çocuk üzerime demir parçaları fırlattığında eğilerek kaçmaya çalıştım ama kaçmama gerek yoktu ki. Demir'e karşı şimşek kazanan kim olurdu? Kaçamayıp tenime değen demir parçaları tenimin üzerinde eriyip yere damlıyordu. Gücüm ellerimden ateşler çıkartmak falan değildi ama demiri en az onun kadar kolay eritiyordu.

Aklıma Naz'ın beni dün kovaladığı anlar tekrar tekrar doluyor, benimde onu yakalamam için yalvarıyordu. Hiçbir zaman tam anlamıyla sinirlerine hakim olabilen birisi olamamıştım, fevri kararlar veriyordum. Hemde belki an itibariyle gücüm şimşekler değil sinirlerime hakim olmak olsaydı bundan daha bile faydalı olabilirdi.

İlk olarak ona yardım etmek için geldiğim kıza doğru bir demir parçası giitiğinde bir şimşekle onu fırlattım ama bu benim için sinirlerimin boşaldığı andı. Çocuğun üzerine yoğun bir şekilde bir şimşek dalgası fırlattığımda Naz'ı tutup önüne geçirmeye çalıştı ama bunu başaramadan şimşekler başına isabet etti ve yere yığıldı. Aslında kıpırdamasaydı şimşek yüzünden ölebilirdi ama şimdi sadece bayılmış gibiydi.

Naz kocaman açtığı gözleriyle yerde yatan çocuğa bakıyordu. Şu anda aklında nasıl kaçabileceğini planladığına emin gibiydim çünkü ben ondan kaçarken bunu düşünmüştüm. Arkadaşı sandığı kişi onu önüne siper edip öldürmeye çalışmıştı. Ellerini havaya kaldırıp şimşeklerini tekrar denedi ama onlar bendeyken onlara ulaşamıyordu. Bense üzerine yürüyordum. Elimi kaldırıp şimşekleri ona gösterdim. Normal bir anda belki bir şekilde kaçardı ama sanki hiç şimşekleri olmadan yaşamamış o olmadan bir hiçmiş gibi davranıyordu.

Kaçamayacak kadar savunmasız görünüyordu kaçmayı denemiyordu bile. Ellerini yüzünün hizasına getirip kendini korumaya çalışıyordu. Benimse gözüm dönmüş gibiydi. "Bu şimşeklerle kaç kişiye zarar verdin?"diye sordum ellerimi işaret ederek. Cevap vermek yerine gözlerini yumdu ve bu beni daha çok sinirlendirdi. "O zaman şimdi de sen kendi şimşeklerinle zarar göreceksin."

Bende kendimde bunu yapabilecek gücü bulamıyordum bu yüzden gözlerimi yumup ellerimi ona çevirdim. Ellerimden güçlü bir şimşek dalgası çıktığını hissettim ama acı dolu bir çığlık duyamamıştım. Bunun yerine şimşek demirden kafese isabet etmiş ve onu gümbürtüyle yıkmıştı.

Naz'sa yanında uzun bir çocukla yerdeydi gözleri hala sıkıca yumuluydu. Çocuk onu itip kurtarmıştı. Naz ölmediğini anlayıp gözlerini bana dikti. Çocuk terden alnına yapışmış koyu kahverengi saçlarını geriye itip yeşil gözleriyle bana delici olabilecek bakışlar atıyordu. Onun da güçleri olduğunu düşündüm yoksa hangi cesaretle sırf Naz'ı kurtarmak için buraya girecekti?

"Senin gücün ne? Söyle de karşılaştıralım gücün şimşeği yener mi?" Dalga geçer gibi ona baktığımda. Bakışlarını hiç yumuşatmamıştı. "Aramızdan birini daha almanıza izin vermeyeceğim, kendi canım pahasına bile olsa."

"Ne diyorsun be?"Şaşkın gözlerle ona bakıyordum. Zaten ya ben cidden aptaldım ya da iki gündür gördüğüm herkes bilmece gibi konuşuyordu. "Sırf sizin gibi güçlerimiz yok diye bizi bu dünyadan silemeyeceksiniz."

"Burada sizi silmeye çalışan şahıs ben mi oluyorum?" Hayda! Aslında elimdekilerin o kızın şimşekleri olduğunu bilmeden onu kurtarmaya çalışıyordu, onun normal olduğunu sanıyordu. Ayrıca dün o kız yüzünden ölümden dönen ben olduğum halde şuanda bu hikayenin canisi ilan edilmiştim. "Bak."dedim ellerimi sallayarak. "Bu kıvılcımlar onun. Dün beni öldürmeye çalışan oydu. Ben sadece kendimi korudum." Söylediklerime zerre inanmadığı ortadaydı, zaten kıvılcımlar benim elimdeyken inanması ne kadar mantıklı olurdu ki?

"Uzatma, öldüreceksen öldür bizi." Tabi ki onu öldürmeyecektim ama Naz'ı da bırakmak istemiyordum, yaptıklarının bedelini ödemeliydi ayrıca yeteneğimden ekibine bahsederdi.  Ee bu çocukta Naz'ı bırakmıyordu.  "Sen bana inanmıyor musun?" Yine boş konuşma yeteneğim devreye girmişti. "Bende gücümü yeni farkettim, bu kız yüzünden ölüyordum bunlar onun gerçekten ben sadece güçleri alabiliyorum. Bunlardan da kaçıyorum gücüm var ama onlardan değilim." Yine inanmamıştı omuz silkti. "Geri ver o zaman ona yeteneğini o zaman inanırım." Naz yeteneğini ona verdiğim an ikimizi de öldürebilirdi. "İkimizi de öldürür, ben yalan söylüyor olsam neden seni inandırmaya çalışayım ki?"

O cevap vermeyince ölmeyi bile göze alıp. Elimi hızla yerde yatan çocuğa uzattım. Onun demir gücü bana geçince Naz'ın gücü ona dönebilirdi. "Peki." Arkamdan "Dur."diye bağırsada onun içinde benim içinde çok geçti çünkü ben çocuğa dokunmuştum ve Naz'ın gücü dönmüştü. Elini yere yönelttiğinde önümüzde bir şimşek patladı ve yere düştüm. Çocuksa ölme ihtimaline rağmen Naz'ın kollarını tutmuştu. Ne Naz çocuğu bırakmıştı ne de Naz ona elektrik vermeyi bırakmıştı. Çocuk titriyor ama bırakmıyordu.

Çocuk Naz'dan ve benden çok büyük durmuyordu. "Lütfen bırak."dedim Naz'a doğru. "O seni kurtarmıştı. Çocuk Naz'ın ellerini arkada tuttuğu için sadece kendisi elektrik alıyordu. Naz bir an duraksadığın da elektrik de durdu ve bende fırsattan istifade onun gücünü geri aldım. İkimiz de çocuğa bakıyorduk. Uyuşmuş gibi bize bakıyordu.

                                                                                                     ***

Yaklaşık yarım saattir ikimizde çocuğun peşinden ilerliyorduk. Daha doğrusu Naz'ı biz sürüklüyorduk. En sonunda sessizliği bozdu. "Onu bırakamayız değil mi?"dedi gözüyle kolundan çekiştirdiği Naz'ı işaret ederek. Olumsuz anlamda kafamı salladım. "Gücüm olduğundan onlara bahsedebilir."

"Bahsederse ne olur?"

"Ya öldülürüm yada, yada ekiplerine dahil etmeye çalışabilirler ikisini de tercih etmem."

Bir kaç yerde güçleri olan kişiler görmüştük tabi ki ama çocuk Naz'ı tutup ellerini ağzına dayayınca Naz'da çok direnmemişti. Onun dayanağı gücüydü ve o da bendeydi.

"İsmin ne?" Boş sorular sorup ortamı yumuşatmaya çalışıyordum ama ortam her sorumla biraz daha geriliyordu. "Bilmenize gerek yok." Bunu söylerken yüzüme bakmamıştı bile. "Bu adil değil, ben ismimi söyledim."

"İsmini sen söyledin ben sormadım." Evet bu doğru olabilirdi, yolda yürüdüğümüz sürede bu çocukla Naz'a tüm hayatımı anlatmış olabilirdim.

"Neden söylemiyorsun?"

"Sizi yanımda götürdüğüm yetmiyor mu? İkinizin de güçleri var ve düşmanım sayılırsınız." Bu söylediğinden sonra olabilecek en saçma espriyi yapmış olabilirdim. "Benim tam gücüm var sayılmaz aslında, başkalarının gücünü çalıyorum." Bu dediğime gülen tek bendim. İkisi de suratlarını buruşturmuş beni seyrediyordu. Bir şey daha söyleyeceğim sırada çocuk elini kaldırıp beni susturdu. "Tamam yeter lütfen, bir espri daha yapma adım Enis."

Enis bizi bir evin önüne getirmişti, daha doğrusu bir sığınak terkedilmiş gibi görünen bir yerde yıkılmamış ve normal bir eve benziyordu. Anahtarı çevirirken "Evim burası." dedi sonra Naz'a dönüp düzeltti." Yani siz ortaya çıktıktan sonra ki evim."

İçeriye geçtiğimizde bir kız elinde sopayla tepemizde dikiliyordu. Enis'i görmese az kalsın sopayı tepemize indirecekti. "Enis bunlar kim?" Enis cevap vermek için salona geçmeyi bekledi salonda yaklaşık beş altı çocuk daha vardı. Enis eliyle bizi işaret etti.

"Tanıştırayım, grubumuzun yeni üyeleri."

GÜÇ KAÇKINIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin