BADE
"Ne olur yardım et artık." Ellerimle gözyaşlarımı silip oturduğum yerde doğruldum ve suyun aktığı boşluğa daha fazla yaklaştım. O yine buradaydı ama her zaman olduğu gibi bana bir faydası yoktu. Saçlarımın uçlarından süzülen buz gibi su damlalarına bile lafımı dinletemiyordum. Oysa yapmam gereken buydu, bu yüzden buradaydım. En iyisi olmalıydım çünkü buradan çıkmamın tek yolu buydu. Bense daha bir damla suyu bile ısıtamıyordum.
Isıtmak benim işimdi ama o zamanlarda bile benim çocuk kalbimi ısıtan oydu. Hemde beni tam anlamıyla kurtarmamasına rağmen. Beni buradan nasıl çıkartacağını biliyordu. Onu hiç görmemiştim, sesini bile duymamıştım ama mutlu ediyordu işte beni. Belkide yalnızlığım yüzündendi bu hislerim. Sonuçta insan görmediği birini nasıl sevebilirdi ki?
O zamanlar buradan çıkınca onunla tanışmayı isterdim ama zamanla içimi bu isteğim kadar intikamda kapladı. Evet, belki yardım etmişti bana. En iyisi olmamı o sağlamıştı ama direk kurtarmamıştı beni. Belkide korkmuştu. Sonunun benim gibi olmasından, yıllarca bir yerde kimsenin yüzünü görmeden yaşamaktan korkmuştu. Buna rağmen onu mahvetmek istiyordum, benim ona yalvardığım gibi bana yalvarsın istiyordum.
Akan su yavaş yavaş kesildiğinde zar zor açık tuttuğum gözlerimi ellerime çevirdim. Yine olmamıştı işte. O çocuk halim o gün kendinden nefret etmişti. 'Neden yapamıyorsun?'diye bağırmıştı kendine. Çocukluğum bile kendini unutmuştu nasılsa, başkası nasıl hatırlayacaktı ki?
"İyi ki doğdun." Yüzümde gitgide büyüyen bir gülümseme oluşmuştu. Tir tir titremelerimin yerini bir sıcaklık almıştı. Sahi ya, doğum günümde değildi? Burada bir yıl geçirmiştim ve on beş yaşıma burada girmiştim. Hiçbir zaman sımsıcak aile ortamında bir doğum günü geçirmemiştim ama itiraf etmek gerekirse çocukluğumun canını en çok yakan on beşinci yaş günü olmuştu.
"Evet."dedim derin bir nefes alarak. O görmüyordu ama ben yinede gözyaşlarımı silmiştim. "Benim için pasta aldın mı?" Az önceki coşkulu sesinin yerini kafamın içindeki büyük boşluk kaplamıştı. Buraya ilk geldiğimde, benimle ilk konuştuğunda deliriyorum sanmıştım. Bir daha kafamın içinde onun sesini duymayayım istemiştim, şimdiyse o kadar muhtaçtım ki bu sese. O benim en yakın dostum olmuştu. Tek dostum.
Bazen onun yerinde olmak isterdim. Oysa dostlukta kıskançlık olmazdı değil mi? Onun gücünün bende olmasını isterdim. Böylece burada yalnız kalmaz, istediklerimle konuşabilirdim değil mi? Belkide başından beri hiç burada olmazdım. Sonuçta beni buraya getiren gücümün başa çıkılamaz olmasıydı.
"Evet, aldım pastanı. Tam istediğin gibi."
"Güzel."diye mırıldandım. "Benim yerime üfler misin? Ben bu sene pastamı kesemeyeceğim." Bir süre sessizlik oluştu. Belkide o da ağlamaya başlamıştı. Bana ulaşmanın bir yolunu bulabilseydi geleceğine emindim, kendi canı pahasına gelirdi. Eğer benim yerime geçme ihtimali olsaydı benim için seve seve geçerdi.
"Buradan kurtulduğun gün ilk bana gelirsin değil mi? O zaman pastanı beraber keseriz." Düşünmüştüm o gün. Çocukluğumun buradan çıktığında gitmek istediği yer başkaydı. Yerimi bildiği halde beni kurtaramamasına rağmen onu isterdim. En azından bir kerede olsa görmeyi. Korktuğunu söyleyip benden af dilemesini, bende affetmeyi isterdim.
Aklıma gelen anıyla gülümseyip adımlarımı hızlandırdım. Bu soruyu kendime şimdide soruyordum. Cevabım değişmemişti ama onu bulursam içimdeki intikam duygusunun onu rahat bırakmayacağını biliyordum. Üstümden aynı o günkü gibi soğuk su damlaları süzülüyordu ama artık eskisi gibi içimi titretmiyordu, alışmıştım çünkü. Acıya alışmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜÇ KAÇKINI
Fantasy"Ee"diye mırıldandım elimdeki içecekleri onlara uzatırken "Ne zaman taşındınız buraya?" "Yeni."diye geçiştirdi kumral saçlı olan kız ikizine bakarken . Kardeşi elimdeki bardağı masaya bırakıp ayaklandı "Biz gidelim." "Aynı yaştaymışız mağdem belki a...